Sakarya Üniversitesi Çeviri Topluluğu- SAÇEV 2017 Bahar Etkinliklerinden:
Özgür KARAKÖSE ile “Yazılı Çeviride Uzmanlık”
Uluç KAYA ile “Çeviride Pazarlama”
1.Oturum
Özgür KARAKÖSE ile “Yazılı Çeviride Uzmanlık”
“Hepimiz birer anne-babanın ürünü olarak dünyaya geldiğimizde yalnızca ağlayıp süt ve tuvalet ihtiyacı dışında bir şey yapamayan bebeklerdik. İşte çeviride alan uzmanlığına erişmek te böyl
e bir şey. Doğarsınız, bebek olursunuz, yürümeye başlarsınız, koşmaya başlarsınız kısacası adım adımdır her şey. Ben de bu adımları izleyerek burada olan biriyim.” Ö.K.
Etkinlik sorumlusu öğrencileri aktif olarak sunumuna dahil eden Sayın Karaköse ile seminer başladı. Elinde bulunan dört adet soruyu öğrenciye okuttu ve yanıtlamasını istedi, sorular şunlar:
Alan uzmanlığı nedir?
Alan uzmanı kimdir?
Nasıl alan uzmanı olunur?
Alan uzmanlığı nasıl geliştirilir?
Öğrencinin yanıtı şu şekilde oldu:
Bence alan uzmanlığı “Çeviride alan uzmanlığı şu an bizim öğrencilerin 3. ve 4. sınıfta kendini en iyi görebildiği, yapabildiği alan: hukuk, tıp, medikal, teknik çeviriler onların üzerinde yoğunlaşabildiği, o alanda kendimi daha iyi görüyorum, ben bu alanda uzmanım diyebildiği alandır bence.”
Her iki sorununda yanıtını aldığını söyleyen Karaköse’nin kendi yanıtı aydınlatıcı oldu:
Öğrencimizin söylediklerinin geneli bağlamında bir cevap vereceğim. Alan uzmanlığı elbette çeviride alan uzmanlığı belirli bir ihtisas kategorisinde, yani uzmanlık kategorisi; otomotiv, maden mühendisliği, hukuk vs. vs. vs. sonsuz gider. Belirli bir ihtisas kategorisinde o ihtisasa sahip olan yani o alanın, o konunun uzmanı olan kişi ile neredeyse aynı düzeyde teknik bilgiye sahip olan ve çeviride bu bilgiyi kullanan kişidir yani çevirmendir.
Diğer soru:
“ Nasıl alan uzmanı olunur?”
Öğrenci: “Bizden yani öğrencilerden yola çıkarak örnek vereyim. Hazırlık sınıfı da dahil olmak üzere 5 senemiz var burada, bu süreçte hocalarımızın bizlere bilgi aktarımları oluyor ve bu bilgi aktarımlarını kendimize depoladığımızda örnek veriyorum tıp alanında uzman nasıl olunur, bunun gerekliliklerini teoriden pratiğe aktarabiliyor isem ilerde tıp alanının uzmanı olabilirim. “
Karaköse bu sorunun yanıtına bir örneklendirme ile devam etti…
“Example”, “Specimen”, “Sample” sözcükleri Türkçe’de ne demektir?
Söylediğim 3 sözcükte “örnek” anlamına geliyor. Bu sözcüklerden hangisinin nerede kullanılması gerektiğini ancak alan uzmanı bilebilir. Başka bir örnek: “Blade” sözcüğünün 20-30 tane farklı anlama geldiğini biliyor musunuz? Ben birini öğrenmek için hayatımdan birkaç sene verdim espri değil, ciddi şekilde. İnanılmaz derecede karbonmonoksit gazına maruz kaldım ne olduğunu öğrenebilmek için. Uçak motorunun içindeki kanatçıkların her biridir. Gidip Atatürk Havalimanı’na uçağın altına girdim, teknisyenle beraber motor açıldı ve motor açılınca zaten önce bir koku geliyor. “Blade” kelimesini öğrenmem gerekiyordu. Alan uzmanı olduğum için bize verilmiş çok önemli bir havacılık projesinde o sözcüğün doğru konumlandırılması gerekiyordu. Aksi halde o proje ilerleyemeyecekti. Evet, çok basit bir parçanın görülmesi gerekliydi.
Alan uzmanı olmak için öncelikle belirli bir alanı seçmeniz gerekli ki ben buna “tercih etmeniz” kelimelerini daha doğru buluyorum. Çünkü isteğe bağlı bir şey bu; hobilerinize göre, hayata bakış açınıza göre, kendinizi mutlu hissetme şeklinize göre bu seçimi yapmanız gerekiyor. Dolayısıyla alanınızı seçiniz ve seçtiğiniz alanı öğreniniz. Örneğin; seçilen alan hukuksa, açın hukuk sitelerini, kanunları okuyun. Düzgün çeviri yapmanız için zaten sürekli araştırmanız lazım. Araştırırken de zaten o alandaki teknik uzmanlığa vakıf olursunuz. Zamanla mutlaka geliştireceksiniz kendinizi, yeter ki siz isteyin. Bu alan uzmanlığında hiçbir zaman ben oldum diyemiyorsunuz. Eğer bir gün ben oldum derseniz o gün sizin mesleki alan uzmanlığınızdaki gelişiminizi durdurduğunuz gündür. 2014 yılında yaptığım, müşterimin hayran kaldığı, alkışladığı çevirimi ben şimdi okuyunca neden böyle tercüme etmişim diye kendime soruyorum ve bunun daha güzeli var diyorum.
“Hakikaten en güzel çeviri henüz üretilmemiş çeviridir.”
Seminerin başında sorulan soruların yanıtlarını birer cümle ile özetleyen Karaköse’nin değerli tanımları nasıl oldu?
Alan uzmanlığı nedir?
Belirli bir alanda ileri düzeyde teknik bilgi ve deneyim edinerek, bilgi birikiminin uygulamada beceriye dönüştürülmesidir.
Alan uzmanı kimdir?
Belirli bir alanda ileri düzeyde teknik bilgi ve deneyim edinerek, bilgi birikimini uygulamada beceriye dönüştüren kişidir.
Nasıl alan uzmanı olunur?
Belirli bir alanda ileri düzeyde teknik bilgi ve deneyim edinerek, bilgi birikimini uygulamada beceriye dönüştürerek.
Alan uzmanlığı nasıl geliştirilir?
Belirli bir alanda ileri düzeyde teknik bilgi ve deneyim edinerek, bilgi birikimini uygulamada beceriye dönüştürerek.
“Ayrıca metin aşinalığı değişik üsluplarla, değişik jargonlarla, değişik terminolojilerle üretilmiş ne kadar çok metin elinizden geçerse içinizdeki çevirmenlik yetiniz yetkinlik haline dönüşür. Bunun için doğru yönlendirilmeniz gerekir. Çalıştığınız kurumdan veya üniversiteden doğru koçluk almanız gerekir. Daha da önemlisi sizlerin inanmanız ve anlamanız gerekir. Deneyim de bu işin berbat çeviriler kısmıdır. Yanıla yanıla, deneye deneye yani kötü tecrübeler edinmektir deneyim. Mutlaka kötü tecrübelerden sonra iyilerini de yapacaksınız. Bunları bilgi birikiminizle harmanlarsınız, uygulamaya dökersiniz ve bir beceri oluşur. O beceriyi de doğru kullanarak kendinizi yetkin bir seviyeye getirirsiniz. “ diyerek sözü Sayın Uluç KAYA’ya devretti.
2.Oturum
Uluç KAYA ile “Çeviride Pazarlama”
Seminerde bulunma amacını “Bizim amacımız, birazcık akademinin içerisindeyken, kuramların içerisindeyken reel dünyayı sizin ayaklarınıza taşımak.” olarak tanımlayan Sayın Kaya konuşmasına başlamış bulundu.
“Yaptığımız işle ilgili birkaç işletmesel tanıma ihtiyacımız var. Öncelikle kritik soru şundan oluşuyor: Yaptığınız çeviri bir ürün mü, bir hizmet mi? Bizim öncelikle bunu tanımlıyor olmamız lazım. Çünkü değişik tanımlamalar var. Eğer pazarlama ritüellerini ve pazarlama uygulamalarını değerlendirebilmek istiyorsak öncelikle yaptığımız işin ürün mü, hizmet mi olduğunu tanımlamamız lazım.
Bu doğrultuda Sayın Kaya salona bir soru yöneltti,
“Çeviri hizmet midir? Çeviri ürün müdür?”
Bu iki sorunun cevabı da tam olarak istediğimiz cevap değil. Çünkü çeviri üretim metodu itibariyle işletmecinin tanımıyla bir hizmettir. Yani bir çevirmen elinde bir ham madde olmadan bir yarı mamul olmadan kendi fiziksel ve zihinsel yeteneğiyle ortaya çıkardığı, satılabilir faaliyet olduğu için esasında bir hizmettir. Fakat nihai teslim itibariyle de bu ürüne girer. Yani sizin işletme organizasyonu ya da her ne şekilde o hizmeti kalibre edip ürün haline getirdiğiniz anda sattığınız şey sizin ürününüz olur. Ama nihayetinde çevirmenin emeği sonucu ortaya çıkardığı şey hizmettir.
Peki, burada bir makas oldu. Makas şu:
Üretilen hizmetin tamamen ürüne çevrilmesi nasıl oluyor?
Öncelikle çeviri hizmetinde ortaya çıkan sonuç bir hizmetin sonucudur ve yarı mamuldür. Yani bizler ortaya çıkan hizmeti yarı mamul olarak satın alıyoruz. Ve bu yarı mamulden ürüne geçiş ancak katma değer yaratan süreçlerle mümkün oluyor.
Şimdi bu katma değer üreten süreçleri nasıl bir organizasyonla meydana getiriyoruz?
Öncelikle bu süreci sağlayabilmek için bizim bir çeviri organizasyonuna ihtiyacımız var. Bu illa ki bir çeviri işletmesi olmak durumunda değil. Bu aynı zamanda bir çeviri atölyesi olabilir, bir yayın evi bu organizasyonu devreye sokabilir. Ama nihayetinde ortaya çıkan yarı mamulü işleyecek ve onu bir ürün haline getirecek bir organizasyona ihtiyacımız var. Şimdi bu katma değer yaratan süreçleri biz şu şekilde tanımlayacağız.
Öncelikle katma değer süreçler dediğimiz anda akla ne geliyor, yani biz çeviriyi elde ettik, üzerine ne yapılıyor ki biz onu ürün haline getirebiliyoruz?
Redaksiyon, son okuma, proofreading, editing, proediting host editing… Çok ismi var bunun herkes bir isim koymuş aynı şeye. Peki, Bu isimler neye göre çıkmış? Standartlarımız var bu konularda. Standartlarda bu süreçler tanımlanmış durumda. Fakat her şirket kendisine göre kavramlar belirlemiş. Yani benim çok uzun zamandır hatırladığım en eski tabirler redaksiyondur, son okumadır. Haricinde Avrupa’dan gelen tabirler olmuştur. Yani biz sahip olduğumuz elimizdeki yarı mamulün üzerine bir şeyler yapmak zorundayız ki onu ürün haline getirebilelim.
Pazarda çevirmen kimdir?
“Pazarda çevirmen bir sanatçıdır, gece işçisidir, 10. köy sakinidir(devamlı olarak doğruyu söylediği için 9. Köyden de kovulmuştur), bilim adamıdır. İsmini bilen olmaz ama o tam bir kahramandır. Bunu gerçekten böyle düşündüğüm için bu tabiri kullandım. “ U.K.
Müşteri talep yapısı analizleri
Kullanım amacı ve yeri: Müşteriler bazen işlerini anlatma da o kadar mahir değiller, çok da detaylı konuşmayı sevmiyorlar. Zaten onların teorisine göre benim zamanım olsa ben yaparım çeviriyi sana niye ihtiyacım olsun ki. Zamanları olmadığı için müşterilerimizin bize işlerini de, dertlerini de çok fazla anlatmazlar. O yüzden biz kendimize yıllar yılı sorular bulmak zorunda kalmışız. Müşteri konuşmasa bile defalarca mailler ile onlara istedikleri işi tanımlatmaya çalışmışız. Bu kullanım amacı ve yeri en kritik sorudur. Müşteriye ne kadar kaliteli bir iş istiyorsunuz? Diye sormak yerine, kullanım amacı ve yerini sormanız birinci seçeneğiniz olarak belirlenmelidir.
Gelen format çıkan format: çeviri anlamında, yazılım ortamında ne kadar o iş için emek harcayacaksınız? Bu da en önemli maliyet kalemlerinizden birisidir. Bu sorunun da cevabının bulunması gerekiyor.
Teslim süreleri: teslim süreleri konusunda şu an dünyada artan bir şey var. Nasıl teslim istiyorsunuz? Ve teslim süreleri de günümüzde bir fiyat değişkeni olmuş durumda.
Kaliteye yönelik özel beklentiler: Kullanım amacı ve yerini sorguladık. Şimdi bu müdürün önüne gidecek bir rapor olarak mı isteniyor? Yoksa bir hukuki evrakın içerisinde verilmek üzere mi isteniyor? Yoksa bir medikal cihazın kullanım kılavuzu mu? Bu soruların cevapları sizin kalite seviyenizi belirliyor.
Müşteri tercihlerini etkileyen faktörler nelerdir?
Teklif öncesi, teklif sonrası ve iş sonrası olarak üç ana başlıktan bahseden Sayın Kaya’nın başlıklar için tanımları şöyle oldu;
Teklif öncesinde: Çeviri Sektörünün kritik anahtarı; referans. Referans sizin sahip olabileceğiniz en büyük hazinedir. İş ve şirket geçmişiniz. Yani yaptığınız işleri yayınlayabilecek cesaretiniz var mı? Web siteniz müşterinizin sizi ilk gördüğü yerdir ve çok ciddi bir şeydir. Son olarak sosyal medya varlığınız önemlidir.
“Müşteri verdiğiniz teklifi değerlendirirken sizin onu anladığınızdan emin olmak istiyor. Bunu görmediği takdirde istediğinizi vaat edin hiçbir şekilde sıcak bakmayacaktır.”
Teklif sonrasında: Doğru talep analizi ve doğru arz, müşteride kalan karşılama izlenimi, teklif yapısı, test çalışmaları, takip ve bilgilendirme gibi çok ciddi parametreler vardır. Müşteride kalan karşılama izlenimiz teklifinizden sonraki en önemli faktördür.
Eğer bu 5 etmen yerindeyse size iş verilir. Fakat iş verildikten sonra da bitmiyor. Sonrasında artık iş verildi teslim ettiniz. Müşterinizin bir sonraki iş de sizi tercih etmesini sağlayacak etmenler ise iş sonrasında ki maddelerdir.
İş sonrasında: Analiz edilen beklentilerin karşılanması, satış sonrası hizmetler, kalite kontrol denetimi ve içerik hizmetleri, müşteri memnuniyeti takibi, müşteri ilişkileri yönetimi maddeleri önem sırasına göre bu şekildedir.
Müşteri asla tek seferlik değildir. Tek seferlik kabul ettiğiniz takdirde müşteriyi uzun vadeli bir şekilde portföyünüzde tutamazsınız. Ancak bunu da müşteriye ondan bağımsız bir içerik yönetimi sunarak yapabilirsiniz. Yani devamlı çalıştığınız müşterinizle olan daimi iş akışınız sonucunda müşterinizin bir içeriği elinizde oluşuyor. Dolayısıyla bu içeriği tüm içerikler arasında senkronizasyonu sağlayacak kalite alt yapınız var ise eğer, müşteri kendi içeriklerinizin sizin tarafınızdan kontrol edildiğini, arşivlendiğini ve buna göre bir sonraki işlerinde aynı mantalite ile işlendiğini fark ettiği anda bu adamlar benim içeriğimi yönetiyorlar izlenimine kapılıyorlar. Siz bunu yapmazsanız belki kısa vadede müşterinin daha çok parasını aldınız fakat uzun vadede müşteriyi kaybettiniz. Müşteriye artık bir içerik üretme hizmeti sunan değil, basit bir çeviri hizmeti sunan bir çevirmen oldunuz.
Kime, neyi, nasıl satmalı?
Doğru pazar hedeflemesini ve doğru öz kapasite analizini yaparak kime sorusunu cevaplarız. Artık neyi satacağımızı konuşmalıyız. Çeviri satmıyoruz değil mi hala? Çeviri satmıyoruz! Biz süreç satıyoruz artık çeviri satmak diye bir şey yok. 20 sene önce satıyorduk çeviriyi ve siz artık organizasyonel olarak süreç satıyorsunuz. Dolayısıyla süreçlerinizi ve ürünlerinizi doğru tasarlamak zorundasınız. Bunu ancak hedeflediğiniz pazar ve kendinize yaptığınız analizlerin sonucunda tasarlayabiliyorsunuz. Neyi satacağınızı belirledikten sonra doğru iş analizini yapmanız gerekiyor. Yani “nasıl” sorusunu cevaplamanız gerekiyor. Ben kendimi analiz ettim, kime satacağımı biliyorum, neyi satacağımı biliyorum, ürünümü de yaptım. Peki, bunu nasıl satacağım? Teklif yapınızı, pazarlama çalışmanızı ve iş analizinizi doğru şekilde yaparak. Yani sağladığınız süreçlerle doğru iş analizi yapan sorularla müşterinize yaklaşıp, işini doğru analiz edip, istediği ürünü doğru vererek müşteriyi tatmin edeceğiz. Sonra bir sonraki satışımızın da pazarlama çalışmasını yapmış olacağız.
SAÇEV’in değerli isimler Sayın Özgür KARAKÖSE ve Sayın Uluç KAYA ile gerçekleştirilen iki oturumluk semineri böylece sona ermiş oldu, Çeviri Blog ailesi olarak tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.
Melis Hanım başta olmak üzere Çeviri Blog ailesine teşekkürler