Witaj!
Güzel yemekleri, gelenek ve görenekleriyle de ünlü bu Orta Avrupa ülkesinden herkese selamlar!
İnsanlar için gezmek aslında bir manada kendini keşfetmek de demektir. Gezdiğiniz yerlerdeki insanların yaşam tarzları ve ülkelerini gördükten sonra, aslında insanların ne kadar farklı olabileceğini ve aynı zamanda da ne kadar birbirlerine benzediklerini hissediyorsunuz. Bilmenin ve öğrenmenin verdiği zevk ise gezmenin en güzel yanlarından biridir. Gidip de bir şeyler öğrenmeden gelmenizin imkansız olduğu ülkelerden birisi de Polonya! Hep birlikte bu rengarenk ülkeyi biraz daha yakından tanıyalım!
*Warszawa – Stare miasto / Varşova – Eski şehir
Bir Orta Avrupa ülkesi olan Polonya, yüzölçümü olarak dünyadaki 69. ülke sayılıyor. Polonya nüfusunun büyük bir çoğunluğunu ise %94.61 ile Lehler oluşturuyor. Geriye kalan kısmı ise Almanlar, Ukraynalılar, Belaruslar, Lemkiler gibi azınlıklar oluşturuyor. Baltık Denizine kıyısı da olan Polonya, Zakopane gibi dağlık bölgeleriyle ve görkemli şehirleriyle ziyaretçilerine birçok güzellik vaat ediyor. Ülkenin başkenti olan Varşova (Warszawa) II. Dünya Savaşı zamanında %95 civarında hasar görmüş, hemen hemen bütün tarihi binalar yerle bir edilmiştir. Savaş sonrası tekrar inşa edilen şehir tarihî aslının bir replikasıdır. Polonya’nın tarihi kanlı savaşlarla doludur. Rzeczpospolita adıyla bilinen Polonya Cumhuriyeti Almanlar, Ruslar ve Avusturyalılar tarafından üç defa bölünüp paylaşılmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise Sovyetler Birliği etkisi altında kurulan Polonya Halk Cumhuriyeti mevcudiyetini 1989 yılına kadar sürdürebilmiştir. 2004 yılında Avrupa Birliği’ne kabul edilen ülke birliğin nüfus bakımından altıncı büyük ülkesidir.
Polonya’da Avrupa açısından önemi oldukça büyük birçok şehir bulunuyor. Yüzyıllar boyunca bu şehirleri zapt edebilmek için birçok devlet çaba göstermiştir. Kraków, Wrocław, Poznań, Gdańsk bunlardan sadece birkaçıdır. Kraków ülkenin eski başkenti olması ve savaş zamanında nispeten daha az hasar gördüğünden dolayı, Polonya tarihini öğrenebileceğiniz güzel şehirlerden bir tanesidir. Şehir büyük kiliseleri ve görkemli kiliseleri ile ünlüdür.
Lehçe hepimizin bildiği üzere Türkçede iki anlama geliyor. Bir tanesi, çok dar bir tanımla, bir dilin belli bir coğrafi bölgedeki konuşulan çeşidine verilen isimdir. Diğeri ise Lehlerin ve eski adıyla Lehistan’ın dilidir. Türkçeye oldukça uzak olan bu dil dünyanın en zor dillerinden biri olarak bilinir. (Bilimsel olarak zor dil kavramının çok gerçekçi olmadığı aşikâr olsa da…) Lehçe, Hint-Avrupa dillerinin Slav dilleri ailesine mensuptur. Polonya tarih boyunca devlet işlerinde ve kilisede Latincenin kullanıldığı Katolik bir ülkedir. Bundan dolayıdır ki Lehçe (język polski), Eski Slavcanın fonetik ve morfolojik yapısını büyük oranda saklamıştır. Kelime dağarcığı olarak da diğer Slav dillerinden ayrılır. Bir önceki yazımızda bahsettiğimiz Estonca, her ne kadar bir “ünlü” diliyse, Lehçe de bir o kadar “ünsüz” dilidir. Bir kelime içerisinde 4 ünsüz yan yana gelebilir. 9 adet ünlü 23 adet ünsüzle toplam 32 harfi olan Lehçede harflerin konumlarına göre seslendirmeleri değişebilir. Bu dille hiç tanışmamış kimselere göre bir kuşun ötüşünü andıran Lehçenin bünyesindeki sesleri barındırmayan diğer dilleri konuşan kişiler için Lehçe kelimelerin telaffuzu oldukça zordur.
7 adet ad durumu olan Lehçede eril, dişil ve nötr olmak üzere 3 adet de cinsiyet bulunmaktadır. Zaman içerisinde birçok dilden kelime alan Lehçede birkaç adet Türkçe kelime de bulunmaktadır. Filiżanka (fincan), arbuz (karpuz), dywan (divan) gibi kelimeler halen kullanılmaktadır. Vurguda İtalyancanın yolundan giden Lehçede, vurgu her zaman son heceden bir önceki heceye düşer. Elbette ki bunun birçok istisnası da vardır.
*Zakopane – Polonya’nın güneyinde bulunan ve kış başkenti olarak anılan şehir
İlginç Bilgiler:
*Polonya Avrupa’nın en dindar ülkesidir. Halkın 87,58’si kendisini Roma Katolik Kilisesi’ne bağlı olarak görmektedir. Günlük hayatta dini ritüeller oldukça belirgindir. Genç-yaşlı herkes kiliseye sıklıkla gidip dua eder.
*Lehçedeki en uzun kelime tartışmalı da olsa”Dziewięćsetdziewięćdziesięciodziewięcionarodowościowego” dur. Yani “dokuz yüz doksan milletin”. Bir diğer kelime ise”Konstantynopolitańczykowianeczka” dır. Yani “İstanbullu genç evlenmemiş bir kız”
*Polonya, İkinci Dünya Savaşı sırasında kurulan toplama kampları ile de anılır. Yapılan soykırımda yaklaşık 6 milyon insanın öldüğü düşünülmektedir.
*Polonya’da olan her kötü olay için Leh milliyetçiler şunu söyler: “Kesin kömünistlerin bir parmağı var!”
*Lehler geçmişte Avrupa’nın kurtarıcısı olarak adlandırılmışlardır. Viyana Kuşatması sırasında Osmanlıları bozguna uğratan III. Jan Sobieski bir kahraman olarak anılır ve Avrupa tarihinde önemli bir yeri vardır.
*Lehçede ay adları diğer Avrupa dillerinde olduğu gibi “September, October, November, December…” şeklinde gitmez. Ayların adları Eski Slavcadır: “Wrzesień, Październik, Listopad, Grudzień…”
*Dünya üzerinde İtalya’yı İtalya olarak adlandırmayan iki halktan birisi Lehler’dir. Bir diğeri ise Macarlar’dır. Lehçe: Włochy – Macarca: Olaszország
*Eski bir filmden alıntı olan altta verdiğimiz videoyu izlemenizi tavsiye ederiz. İsmi Grzegorz Brzęczyszczykiewicz olan bir Leh’i deftere kaydetmeye çalışan bir Alman’ın çektiği sıkıntı gerçekten görmeye değer. Bu video sayesinde Lehçenin nasıl bir tınısı olduğunu anlayabilirsiniz.
Kaynakça:
1- Wikipedia
2- Ethonologue
3-Youtube ( watch?v=t-fcrn1Edik)
4-Stat.gov