İki dil bilmek, çeviri yapabilmekle aynı şey değil. Çeviri yeteneği, bu alandaki uzmanların uzun zamanda ve çaba göstererek geliştirdiği bir yetenek. Profesyonel çevirmenler Nataly Kelly ve Jost Zetzsche, Found in Translation (Çeviride Kaybolmamak) adlı kitaplarında çeviri dünyasının eğlenceli bir panoramasını sunuyor. Bu genel bakış dâhilinde Haiti’deki deprem sonrası kurtarma çalışmalarında gönüllü çalışan mesaj çevirmenlerinden; Olimpiyatlarda ve Dünya Kupası’nda çeviri yaparken karşılaşılan zorluklara ve Yao Ming ve Marlee Matlin gibi ünlü isimlerin çevirmenleriyle kurduğu sıkı arkadaşlıklara, bir sürü etkileyici durum anlatılıyor.
İyi çevirinin önemi, hiç şüphesiz işler ters gittiğinde anlaşılıyor. Aşağıda kitaptan alınan dokuz durum, çeviri işinin ne kadar büyük önem taşıdığını gözler önüne seriyor.
1. Yetmiş Bir Milyon Dolarlık Kelime
1980 yılında 18 yaşındaki Willie Ramirez, bilinci kapalı bir durumda Florida’daki bir hastaneye kaldırılıyor. Ailesi ve arkadaşları, Ramirez ile ilgilenen sağlık görevlilerine ve doktorlara durumu anlatmaya çalışıyor, ancak ailesi ve arkadaşlarının konuşabildiği tek dil İspanyolca. İki anadili olan bir hastane çalışanı tercüme sırasında “intoxicado” kelimesini “intoxicated”, yani bir bakıma “sarhoş, uyuşturucu etkisinde” olarak çevirdi. Profesyonel bir tercüman, “intoxicado” kelimesinin “poisoned” (zehirli) kelimesine daha yakın olduğunu ve “intoxicated” kelimesi gibi alkol ya da uyuşturucu etkisinde olma anlamı taşımadığını bilebilirdi. Ramirez’in ailesi, gıda zehirlenmesinden şüpheleniyordu. Hâlbuki Ramirez aslında beyin kanaması geçiriyordu, ama doktorlar benzer belirtiler gösteren aşırı doz uyuşturucu tedavisi uyguladı. Tedavide geç kalındığı için Ramirez’in her iki kolu ve ayağı felç oldu. Yanlış tedavi sonucu Ramirez’e 71 milyon dolar tazminat ödendi.
2. Gelecekten Şehvetleriniz
ABD Başkanı Carter’ın 1977’deki Polonya ziyaretinde Dışişleri Bakanlığı, Lehçe konuşabilen ancak bu dilde profesyonel olarak tercümanlık yapmamış Rus bir tercümanı işe aldı. Tercümanın çevirisi yüzünden Carter’ın “ABD’den yola çıktığımda” cümlesi “ABD’yi terk ettiğimde” şeklinde, “gelecekten beklentileriniz” cümlesi de “gelecekten şehvetleriniz” olarak Lehçe’ye çevrildi. İki ülkenin basınında da bu çeviri hataları bir hayli alay konusu oldu.
3. Sizi Gömeceğiz
Soğuk Savaş’ın en gergin dönemlerinde, Sovyet Bakanları Kurulu’nun başındaki Nikita Kruşçev’in konuşmasından bir cümle, Rusçadan “sizi gömeceğiz” olarak tercüme edildi. Bu cümle, ABD’ye karşı kan donduran bir nükleer bomba tehdidi olarak algılandı ve ABD ile Rusya arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesine yol açtı. Ancak söz konusu cümle, fazla kelimesi kelimesine çevrilmişti. Rusçadaki bu deyimsel cümle, “sizden daha uzun süre ayakta kalacağız” anlamına geliyordu. Sonuçta yine dostça söylenmiş bir söz değil, ama çevrildiği şekildeki gibi tehditkâr bir havası da yok.
4. Hiçbir Şey Yapmayın
2009 yılında HSBC firması, “Hiçbir şeyi şansa bırakmayın” şeklindeki reklam sloganının, bazı ülkelerde “Hiçbir şey yapmayın” olarak çevrilmesinin yarattığı hasarı düzeltmek için 10 milyon dolarlık bir reklam kampanyası yürüttü.
5. Borsa Sarsıntısı
Dünya döviz borsasındaki bir krize ilişkin bir makalenin Çin Haber Servisi’nden Guan Xiangdong’un kötü bir şekilde çevrilmesini takiben Amerikan dolarının büyük değer kaybetmesine sebep oldu. Çevrilen makale, esasen bazı finansal raporlar üzerine oldukça günlük bir dille yazılmış spekülatif bir genel bakıştan ibaretti, ancak İngilizceye oldukça ciddi ve sert bir üslupla çevrilmişti.
6. Musa’nın Kafasındaki De Ne Öyle?
Çevirmenlerin koruyucu azizi olarak bilinen Aziz Jerome, Eski Ahit’i üçüncü yüzyılda herkesin kullandığı Antik Yunancasından değil de İbranicesinden Latinceye çevirebilmek için İbraniceyi inceledi. Takip eden birçok çeviriye kaynak olan bu Latince metinde meşhur bir hata vardı. Metinde Musa, Sina Dağı’ndan inerken başının üstünde bir “nur”, yani İbranicede “karan”, vardı. Ancak İbranice sesli harflerin kullanılmadığı bir dil olduğu için Aziz Jerome, “karan” kelimesini “keren”, yani “boynuz” olarak okudu. Bu hatadan dolayı yüzyıllar boyunca Musa, resim ve heykellerde boynuzlu olarak tasvir edildi. Ayrıca Musevilerin boynuzlu olduğuna dair rahatsız edici bir stereotipin de yaygınlaşmasına sebep oldu.
7. Erkeğiniz İçin Çikolata
50’li yıllarda, çikolata şirketlerinin Sevgililer Günü’nün Japonya’da da kutlanmasını teşvik ettiği sıralarda, söz konusu şirketlerden birinin reklam kampanyasındaki bir çeviri hatası, bu özel günde kadınların erkeklere çikolata hediye etmesi gerektiğine dair bir inanışa neden oldu. O gün bu gündür de durum aynı. 14 Şubat geldiğinde Japon kadınlar, erkek arkadaşlarını kalpli çikolata ve şekerleme yağmuruna tutuyor. 14 Mart’ta da erkekler, bu iyiliğin karşılığını aynı şekilde veriyor. Çikolata şirketleri, her iki durumda da kazançlı çıkıyor!
8. Sheng Long’u Yenmelisin
Japon yapımı Street Fighter II oyununda karakterlerden birinin, “Eğer Yükselen Ejderin Darbesi’ni (Rising Dragon Punch) alt edemezsen, kazanamazsın!” şeklinde bir repliği vardı. Bu cümleyi Japoncadan İngilizceye çevirirken çevirmen, “yükselen ejder” anlamına gelen Japonca karakterleri, “Sheng Long”, yani özel bir isim olarak anladı. Japoncada aynı karakterler farklı anlamlar taşıyabilir. Bu nedenle, bir sözcük öbekleri listesi üzerinde çalışan ve bağlam hakkında bilgisi olmayan çevirmen, bu iki karakteri görünce oyuna yeni bir karakterin eklendiğini düşündü. Oyunu oynayanlar, Sheng Long’un kim olduğunu ve onu nasıl yeneceklerini bulmaya çalışırken kafayı yeme noktasına geldi. 1992’de Electronic Gaming Monthly dergisi, oyunda Sheng Long’un nasıl bulunabileceği hakkında kapsamlı ve zor talimatlar içeren bir yazıyı 1 Nisan şakası olarak yayımladı. Böyle bir karakterin olmadığı, o yılın Aralık ayına kadar açıklanmadı, bu zamana kadar oyuncular sözde karakteri bulmak için saatlerini boşuna harcadılar.
9. Waitangi’de Büyük Sıkıntı
1840 yılında Britanya hükümeti, Yeni Zelanda’daki Maori kabilesinin şefleriyle bir anlaşma imzaladı. Maori kabilesi, köylerini kaba kuvvetle tehdit eden yağmacı hükümlülere, denizcilere ve tüccarlara karşı koruma talep ediyordu. Britanya ise kolonilerinin sayısını arttırmayı hedefliyordu. Bu sebeple Waitangi Anlaşması hazırlandı ve iki taraf da bu anlaşmayı imzaladı. Sorun şuydu ki, iki taraf farklı anlaşma metinlere imza attı. İngilizce metinde Maorilerin “bütün egemenlik haklarını ve yetkilerini tamamen ve koşulsuz olarak İngiltere Kraliçesi’ne bırakacağı” yazılıydı. İngiliz bir misyoner tarafından yapılmış Maori dilindeki çeviride ise egemenlik haklarından vazgeçmekle ilgili bir madde yer almıyordu, sadece idarenin başında Kraliçe’nin olacağı belirtilmişti. Maoriler, egemenlik haklarına hiçbir zarar gelmeden yeni bir hukuk sistemine kavuşacaklarını düşünüyorlardı. Olaylar düşündüklerinden farklı bir şekilde gelişti. Günümüzde bu anlaşmadan doğan sorunlar hala çözülmeye çalışılıyor.
Kaynak: http://mentalfloss.com/article/48795/9-little-translation-mistakes-caused-big-problems
Sanırım bu yazıdan sonra her dil bilenin çevirmen olamayacağı daha net bir şekilde anlaşılır :)