Çeviri teknolojilerinin giderek yeni boyutlar kazanması, piyasadaki iş ahlakına uygun olmayan fiyatlandırmalar, ülkenin kanayan yarası olan eğitimin çeviri eğitimine etkisi, denetimsiz firmalar vb gibi konular göz önüne gelince “mesleğimiz ne kadar ömrü kaldı? Bu meslek nereye gidiyor?” gibi görüşlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Çeviri Blog Ailesi olarak, bu konuda kafasında soru işareti olan çevirmen ve çevirmen adayları için mesleğimizi mercek altına aldık.
Ve İnsan Dünyaya Düştü
Güneş sistemi içinde yaşanan patlamalar sonucu dünya meydana gelip, ilk insan ortaya çıktığında dünyanın kaderi iyi ve kötü olmak üzere iki yana ayrılmış oldu. Önce insan her şeye korku ile yaklaştı daha sonra tedirginliğini üstünden atmaya başlayınca, çevresini keşfetmeye ve kendine yaşam alanı oluşturmaya başladı. Böylelikle insanlık (aslında vicdanen günümüzde bundan pek eser olmadığı için insan tarihi demek daha doğru olur) günden güne gelişme kaydetmeye başladı.
Çağlar yaşandı, her çağ içerisinde insanın geleceğinin aydınlanmasına yarayan icatlar yapıldı. Bu icatlar ve bazı olaylar sayesinde çağlar değişti ve medeniyetler ortaya çıkmaya başladı. Medeniyetlerin ortaya çıkmaya başlaması, geçim için ticaretin daha ciddi bir şekilde yapılmasına neden oldu ve böylelikle bir yerde hem toprak için hem ticaret için savaşların da önü açılmış oldu. Fakat insanoğlunun doğasında zaten her zaman öldürmek vardır. İnsan, 4.54 milyar yıllık dünyanın hangi çağında var olduysa hep öldürdü, öldürüldü. İşte iyi ve kötü ayrımı burada meydana çıkmaktadır.
Medeniyetlerin gelişmesi ile hem ticari hem diplomasi açısından toplumların birbirleri ile iletişim kurması gerekliydi. Birbirlerini anlamadan ne satış yapılabilirdi ne de diplomasi kanalları kullanılabilirdi. Bu kocamış ama her şeye rağmen mükemmel olan dünyanın sahnesine toplumlar arasında iletişimi sağlayan çift dilli insanlar çıktı. Bu insanlar sayesinde toplumlar ticaretlerini ve siyasi anlaşmalarını yapabildi ve zaman içinde bu insanlara tercüman ve çevirmen sıfatları verildi. (Evet, bizlerin ataları!)
Neslimiz mi Tükeniyor yoksa Çevirmenler Olarak Bu Sektöre Yeterince Özveri ile Yaklaşmıyor muyuz?
Çevirmenlik sıfatını taşıyan insanların tarih sahnesine ilk çıktığı andan teknoloji çağına gelindiği ana kadar inanılmaz değer gördüğü aşikar. Öyle ki bazı toplumlarda din adamlarından sonra ülke için en önemli kişiler çevirmenler olarak görülüyordu (tabii bunların çoğu elçi sıfatını da taşıyorlar) fakat teknoloji çağı başladıktan sonra çevirmene olana itibar giderek azalmaya başladı.
Teknolojik gelişmeler sadece diğer alanlarda değil, çeviri alanında da gerçekleşmiştir ve çok önemli işler başarılmıştır. Fakat gelişen çeviri teknolojileri çevirmenlerin bile aklına “acaba bizi işimizden eder mi?” sorusunu getirmiştir. Çevirmenler bunu düşünmekte haksız değil zira bugün çeviri ve zorluklarıyla alakalı hiçbir bilgisi olmayan insanların çeviriye “aman çeviri nedir ki ya? Falanca programa yazar anında sonuç alırım.” bakış açısıyla bakması çevirmenin günümüz toplumunda nasıl değer kaybettiğinin acı tablosunu ortaya koyuyor. Ama o falancı programlardan alınan sonuçlar çok da iç açıcı değil.
Çeviri Teknolojilerinin Gelişmesi Bizi İşimizden Eder mi?
Çeviri teknolojilerinin gelişimi hiçbir zaman çevirmenleri işinden etmez, etmeyecektir. Zira gerek internet tabanlı, gerek yalın hangi program kullanılırsa kullanılsın düzeltmek için bile çevirmene ihtiyaç duyulmaktadır. Kaldı ki program çevirileri her zaman kısıtlı olacaktır. Edebiyat çevirisini mevcut olan herhangi bir program yapamaz. Teknik ve ticari metinler için bu programlar bire bir olsa dahi düzgün kontrol ve uzman gözetiminde olmadığı sürece ortaya çok vahim sonuçlar çıkabilir. Tıpkı filmlerde söylendiği gibi “kötü ellere geçerse, dünyanın sonu olur” bu replik tam olarak biz çevirmenler için geçerlidir. Çeviriler salt bir şekilde çeviri programlarında yapılıp kontrol edilmez veya alanında uzman olmayan kişiler tarafından gözlem yapılırsa sonuç çok vahim olacaktır. Bunun olmaması için her zaman çevirmene ihtiyaç vardır. Bu bağlamda meşhur atasözünü değiştirip “çevirmen adamı vezir de eder rezil de” şeklinde çevirmen için uyarlasak hiç de yanılmış olmayız.
Çeviri teknolojileri ve özellikle makine çevirileri konusunda Ümit Özaydın’ın Çeviri Kitabı’nda yayımlanan yazısında şöyle söylenmektedir: “Makine çevirmenin yerini almıyor; makineyle çevirmenin arasından ilişki yeniden tanımlanıyor ve tarih boyunca olduğu gibi, makineler insanların (çevirmenlerin) hayatını kolaylaştırıyor.”*
Ümit Özaydın’a göre makine çevirileri bizi işimizden etmeyeceği gibi daha fazla iş imkanı ve yeni iş kapısı açacağı yönünde görüşleri mevcut. Bu görüşler kesinlikle doğru, zira makineler insana hizmet etmek için vardır. Burada önemli olan nokta teknolojiye ne kadar ayak uydurabildiğimiz ve yeniliğe ne kadar açık olduğumuzdur.
Kısacası çeviri teknolojileri çeviri mesleğinin tükenmesi ve ömrünü azaltması gibi bir durumu içinde barındırmaz aksine çevirmene yardımcı bir kaynak olur. Yeniliğe açık olunduğu ve çeviri teknolojileri yakından takip edildiği sürece makinelerden korkmak için hiçbir sebep yoktur. Burada mesleğin hem kötülenmesi hem de yok olmasına sebep olacak çok önemli başka unsurlar var.
Çevirmenliğe Olan Saygınlığın Yok Olması
Geçmişte çevirmenlik mesleği çok sık takip edilen bir meslek olmamakla birlikte dil bilen insanların “ben çevirmenim” olarak geçinmesi çeviri piyasasına olan güveni zedeleyen unsurlardan bir tanesidir. Lakin günümüzde bu durum gittikçe azalmış hatta neredeyse yok denecek duruma gelmiştir. Artık “benim çocuğum yurt dışında büyüdü, hadi bunu bürona al çevirmen olsun” gibi bir yaklaşım söz konusu olmayabilir. “Söz konusu olmayabilir” ibaresinin kullanılmasının sebebi aslında tek tük böyle şeylerin halen daha çıkıyor olması. Bunun önüne geçmek için çevirmenlik mesleğiyle alakalı beklenen bazı yasalar var (örn, çevirmenlik mesleğini sadece üniversitenin çeviri bölümlerinden mezun olmuş insanların yapması) bu yasalar eğer yürürlüğe girerse o zaman çeviri piyasası gerçekten kalitesini yükseltecek ve eski saygınlığına ulaşacaktır.
Saygınlığın yitirilmesinin tek sebebi bu değil elbette, bir diğer sebebi: İş ahlakına sahip olmayan işletmeler.
Bu işletmeler genelde piyasanın altında fiyatlar vererek müşteriyi kendine çekmeye çalışır. Müşteriyi kendine çekmeyi başarsa bile, yapılan çeviriler genelde vasat olduğu için müşteri o firmadan kaçar ve diğer firmalara yönelir. Fakat bu tarz firmalar yüzünden hem çevirmenlik sektörü hem de çevirmenler toplum gözünde saygınlıklarını yitirir. Aynı zamanda bu firmalar çevirmenlerinin ücretlerini de düzgün bir şekilde ödemedikleri için çevirmenleri bu mesleğe küstürürler, bu da çevirmenlerin meslekten uzaklaşmasına neden olabilir.
Aynı zamanda artık çeviri işletmeleri için özel olan çeşitli kalite sertifikaları mevcut. Müşterilerin de çeviri yaptırmadan önce bunlara göz atması, sağlıklı ve kaliteli çeviri hizmeti almalarına yardımcı olacaktır ve çeviri dünyasına, çevirmene bakış açıları olumlu yönde değişecektir.
Tüm olumsuzluklara rağmen Çeviri İşletmeleri Derneği çeviri dünyasının nabzını tutan çok dinamik bir kuruluştur. Bu kuruluşun çevirmenlik mesleği üzerine oldukça önemli çalışmaları olmuş ve olmaya devam etmektedir. Bu kurum sayesinde çeviri işletmeleri bir araya toplanabiliyor, hem çeviri işiyle ilgili hem çevirmenlerle ilgili hem de çeviri dünyasının gerekli saygınlığı kazanması için çeşitli çabalar sarf ediyor. Buna ek olarak çevirmen kimliğini taşıyan insanların her zaman kendilerini geliştirip, toplum önünde (tıpkı tarihte olduğu gibi) örnek kimseler olmaları toplum gözündeki saygınlığın tekrar artmasını sağlayacaktır.
Bir Başka Problem ise Eğitim
Eğitim, bizim toplumumuzun temel sorunlarından bir tanesi ve en önemlisidir. Bugün mühendislik alanlarına yapılan yatırımların 3’te 1’i çeviri alanına yapılmıyor. Üniversitelere bu bağlamda yeterli bütçe ve kaynak sunulmuyor. Bu yüzden üniversiteler kendi imkanları ile bir şeyler yapıp eğitim vermeye çalışıyorlar. Burada da haksızlık ortaya çıkıyor. Devletin köklü üniversitelerinde alınan dil eğitimi ile diğer üniversitelerinde alınan dil eğitimi hiçbir zaman eşit olmuyor. Bu kategoriye özel üniversiteleri dahil etmeden değerlendirdiğimizde ortaya çıkan sonuç: Devlet üniversiteleri de kendi içinde tutarsız ve yeterli destek verilmediği için kaliteli bir dil eğitimi öğrencilere verilemiyor. Haliyle bu öğrenciler piyasaya çıktıklarında pratikten veya dil edincinden uzak kalabiliyorlar.
Sonuç
Tüm bunlar bir araya geldiğinde çevirmenlik mesleğinin geleceği için korkutucu bir tablo ortaya çıkıyor gibi gözükse de aslında öyle değil.
Çeviri teknolojilerinin gelişmesi, doğru kullanıldığı takdirde çevirmene hem hız hem zaman hem daha fazla para kazandıracaktır bu yüzden çeviri teknolojileri kötü değil, sanıldığının aksine çeviri sektörü için oldukça yararlıdır.
Çeviride geçmişten günümüze yer alan “yurt dışında yaşadım ben çevirmen olurum” kafası da artık yok olmaya yüz tutmuş durumdadır. Çeviri piyasanın altında fiyatlar veren, iş ahlakına aykırı davranan, çalışanın hakkını göz etmeyen firmalar her zaman olacaktır ama bunlar için ağır cezalar uygulanması için ciddi çalışmalar yapmak yine çevirmenlerin elinde, buradaki olay bir araya gelip tek ses olabilmekte.
Eğitim konusu ise tamamen devlet kademelerinde bitiyor dersek yanlış bir yorum yapmış olmayız ama eksik bir yorum olur. Evet, devlet üniversitelerin çeviri bölümlerine yeterli miktarda destek sağlanmıyor fakat üniversiteler kendi bünyelerinde üst düzey öğretim elemanları barındırmaları gerekir. En azından bu şekilde eksik kalan eğitim desteğini biraz olsun kapama şansı bulabilirler. Hem destekten hem kaliteli öğretim üyelerinden yoksun üniversitelerde de eğitim yeterli ölçüde olmayabilir.
Kısaca toparlamak gerekirse; çeviri dünyasının yolu çok çetin olmasına karşına biz çevirmenler özveriyle çalışmaya devam ettiğimiz sürece, çeviri mesleğinin ömrü ancak dil yok olduğu zaman son bulacaktır. Bu yüzden neslimiz tükeniyor mu? Sorusuna kesinlikle hayır cevabını verebilmek için özverili çalışmalardan ve kaliteden asla vazgeçmemek gerekmektedir.
Sonuç olarak: Biz çeviriyoruz ve dünya dönüyor.
Oğuzhan DUMAN
*Ümit Özaydın’ın “Makine Çevirisi Bizi İşimizden Edecek mi?” başlıklı yazısını okumak için buraya tıklayabilirsiniz.