Yazar: Merve Kaçmaz
Editör: Fatma Zehra Akbulut
Doğal bir süreçten geçmeden, insanlar eliyle oluşturulmuş diller olarak tanımlanan yapay diller amaçlarına veya oluşumlarına göre farklı gruplara ayrılır. İlk zamanlar sadece yapay dillere meraklı amatörler tarafından oluşturulmuş bu diller, 1800’lerden itibaren profesyonel filologların da ilgisini çekmeye başlamıştır. Artan ilgiyle daha da yaygın hale gelen yapay diller arasında en bilineni ve ünlüsü, L.L. Zamenhof tarafından oluşturulan Esperanto’dur. Esperanto, halkların tarafsız bir dil etrafında buluşabilmesi amacıyla ortaya çıkmış uluslararası yapay bir dildir. Esperanto dışında “Uluslararası Yardımcı Dil” olarak tanımlanan farklı yapay diller de vardır: Romanid, Uropi, Unish, Lingwa de planeta vb. bunlardan birkaçıdır.
Özellikle fantezi edebiyatında karşımıza çıkan yapay diller, genel olarak estetik kaygısı güden ve ‘sanat eseri’ olarak nitelendirilen dillerdir.
Kendisine özgü yapay bir dil ile oluşturulmuş hikayeler, okuyucuyu akışa daha hızlı adapte eder çünkü kendisine özgü bu dil ile diğerlerinden farklı olarak özgün bir evreni olduğunu hissettirir.
Fantezi edebiyatı eserlerinde kullanılan ve en bilindik yapay dillere örnek olarak:
– Dothraki dili, Game of Thrones
– Na’vi dili, Avatar
– Klingon dili, Uzay Yolu
– Elvish (Elfçe) dilleri, Yüzüklerin Efendisi gösterilebilir.
Fantastik eserlerde kullanılan bu yapay dillerin geçmişi, Yüzüklerin Efendisi’nin de yazarı olan J.R.R. Tolkien’in oluşturduğu yapay dillere dayanmaktadır.
Özellikle Elfçe’den sonraki her yapay dil, onu ölçü alarak oluşturulmuştur. Eğer ki bu dillerin oluşturulma amacının Tolkien’ın yarattığı evrenin sahici gözükmesi için olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz! Bunun tam aksine, çocukluğundan beri dillere meraklı olan Filolog ve Yazar Tolkien, oluşturduğu yapay dillerin gerçekçi gözükmesi adına kendisine has koskocaman bir evren yaratmıştır. Tolkien, yeni bir dil oluşturma eylemini o kadar çok sevmiştir ki, yaptığı bu iş için bir isim bile koymuştur: “Artistik yapay diller oluşturmak ve oluşturma sürecinde eğlenmek.” anlamına gelen Glossopoeia…
Tolkien’in bu yöntemle en az 14 tane dil oluşturduğu biliniyor. Bu yapay dillerin en gelişmişi ise Elfçe. Bilindiği üzere Elfler, Tanrı Ilúvatar’ın ölümsüz olan ilk çocuklarıdır.
İlk Uyanış’tan itibaren dil, müzik ve estetik konularına saplantılı varlıklardır. Yaratılanların en güzeli ve en zarifi olan bu varlıklar elbette akıcı ve kulağa hoş gelen tınıya sahip bir dili konuşmalıdır. Bu yüzden Tolkien Elfçe’yi oluştururken, ses olarak daha tatlı ve iç ahenkleri bakımından da daha uyumlu olan ve Fincenin de içinde bulunduğu Ural dil ailesine mensup dillerden ilham almıştır. Bu diller mırıldanmaya ve şarkı söylemeye daha uygun olmaları sebebiyle Tolkien’ın yarattığı evrendeki varlıklar için uygun özelliklere sahiptirler. Elfçe sadece bu yönüyle gerçek bir dile benzemiyor, Tolkien onu ayrıca doğal dillerde görülen başka yönlerden de geliştirmiştir. Dilin arka planına baktığımızda Quenya ve Sindarin olarak iki kısma ayrılan Elfçe; farklı Elf türlerine, bölgelere ve zamanlara göre farklılık göstermektedir. İlk başta aynı dili konuşurken farklı yerlere göç eden Elfler, zamanla aynı dilin farklı versiyonlarını konuşmaya başlarlar. Sindarin günlük konuşma dili iken; Quenya Yüksek Elflerin konuşma dilinden, bilimin diline dönüşmüştür. Tıpkı doğal dillerin zaman içerisinde gelişerek ve ayrışarak ağızlara, şivelere hatta lehçelere ayrılması gibi. Doğal dillerin canlılığını düşünürsek bu gelişim kaçınılmazdır, işte Tolkien’ın Elfçe’de bu ayrımlara gitmesinin sebebi de dili doğal dillere benzer bir yapıda geliştirmektir.
Gelin Elfçe’deki bazı kelimelerin değişimlerine göz atalım:
Tolkien oluşturduğu yapay dillerin başlı başına bir sanat eseri olmasını isterken ve mükemmelliği önemserken aynı zamanda da bu dillerin sürekli kullanılabilir olmasına dikkat etmiştir. Bu yüzden, yukarıda da bahsettiğimiz gibi Elfçe; dilbilgisi, tarihsel ve bölgesel değişimi ile iletişim için kullanılan bir dil olmanın yanı sıra, aynı zamanda kulağa şarkı gibi gelen bir akıcılığa ve zeki bir oluşuma da sahiptir. Mesela Sindarin’in Elf evreninde konuşulması haricinde dünya üzerinde Esperanto’dan daha yaygın olduğu biliniyor.
İnsanlar yapay da olsa bu dili öğreniyor ve yeni kelimeler, tanımlar ekleyerek gerçekten yaşamasını sağlıyorlar.
Tolkien evreni her detayı düşünülerek kurgulanmış, evrenin kapılarını her açtığınızda yeni şeyler keşfedip, büyüleneceksiniz. Sizi içine çekiyor ve bambaşka diyarları keşfetmenizi sağlıyor. Üstelik bu evren etnik kıyafetlerden dile, yolculuklardan ırkların huylarına, yaşayış biçimlerine ve daha birçok şeye kadar öyle detaylı anlatılıyor ki; gerçekten kendinizi bu evrenin bir parçası gibi hissediyorsunuz. Bu yazımızda Tolkien evreninin dillerinin oluşumu ve özellikle daha gelişmiş olduğu için Elfçeyi ve Elfleri konuştuk. Ancak daha keşfedecek çok şey var.
Şimdilik:
‘Elveda, Elfler ve İnsanların ve özgür tüm halkların uğuru sizinle olsun. Yüzünüzde yıldızlar parlasın!‘ diyerek sonlandırıyoruz.
GEÇİD’in tüm sayılarına ve dergideki diğer yazılara Genç Çevirmenler Platformu’nun internet sitesi üzerinden, “Projelerimiz” sekmesiyle ulaşabilirsiniz!