Gün geçtikçe daha sık duymaya başladığımız “yerelleştirme” kavramı ulaştığı her coğrafyada işlevsel ve anlamlı olmak isteyen her marka gibi Google’ın da önem verdiği konuların başında geliyor. Hem dünyanın en küresel markalarından birisi olup hem de internetin ulaştığı her yerde “yerel” olmak, haliyle sağlam bir organizasyon şeması ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bu şemayı ele almak istediğimizde iki ana ekip ile karşılaşıyoruz: ürün ekibi ve yerelleştirme ekibi. Ürün ekibi bu şema içinde talep eden konumunda yer alırken, yerelleştirme ekibi talebi karşılayan olarak karşımıza çıkıyor. Yerelleştirme ekibi, kendi içinde yerelleştirme üretimi, dil hizmetleri, tedarikçi yönetimi, yerelleştirme operasyonları gibi alt ekiplerden oluşmaktadır. Yerelleştirme üretimi ekibi tüm yerelleştirme taleplerini kabul eden konumundadır. Bu ekipte yer alan yerelleştirme proje yöneticileri yerelleştirme sürecini baştan sona yönetirler. Bu süreçte gerekli tüm bilginin kurum dışı çalışılan ve sektörde genel olarak dil hizmeti sağlayıcısı olarak bilinen yerelleştirme şirketlerine sağlandığından emin olur. Bir dil hizmeti sağlayıcısı çoğu zaman her dilde uzman çalışana sahip olmadığından sürekli olarak Google’ın yerelleştirme ekibi bünyesinde yer alan dil hizmetleri ekibiyle iletişim halinde bulunur. Dil hizmetleri ekibinde her dil için bir dil uzmanı yer alır. Bu uzmanlar kendi dillerine doğru yapılan tüm yerelleştirme çabalarının sonuçlarından doğan ürünlerin kalitesinden sorumludurlar. Özetlersek Google’ın herhangi bir ürününün içeriği kurum dışı bir dil hizmeti sağlayıcısı tarafından çevrildikten ve dil uzmanlarının kontrolünden geçtikten sonra yerelleştirme proje yöneticisine gönderilir. Proje yöneticisi ise internetin ulaşılabilir olduğu her yerde “yerel” olarak insanların kullanımına sunulmak üzere ürün ekibine gönderir.
Yerelleştirme süreci tamamlanmasına rağmen bahsettiğimiz ekiplerden ikisi yerelleştirme sürecine eş zamanlı dahil olmasalar da bu iki ekip de diğer iki ekip kadar kilit rol oynamaktadır. İlk ekip; yerelleştirme operasyonları ekibi, kendi içinde teknoloji ve işletme adında iki ekipten oluşmaktadır. Teknoloji ekibi, yerelleştirme sürecinde elle yapılan işlerin hacmini en aza indirmek ve mümkün olduğunca otomasyona geçilmesi için gerekli araçları geliştirip sürece dahil ederken işletme ekibi, tüm Google ürünlerinin yıl boyu yerelleştirilebilmesi için gerekli bütçe ayarlamalarından sorumludur. Bahsetmemiz gereken son ekip ise tedarikçi yönetimi ekibidir. Bu ekip, yerelleştirme projeleri için uygun dil hizmeti sağlayıcılarını belirlemekle kalmaz aynı zamanda bu sağlayıcılarla güçlü ilişkileri tesis eder. Böylesine iyi oluşturulmuş bir organizasyon şeması kendi içinde tıkır tıkır işliyormuş gibi gelse de insanın olduğu her yerde kusurun da olabileceğini unutmayan Google, en az organizasyon şeması kadar ayrıntılı bir yerelleştirme kılavuzu da hazırlamış. Bu kılavuz, hem kendi organizasyonu içinde yer alan kişiler hem de Google’dan bağımsız bir şekilde yerelleştirme yapan kuruluşlar için iyi bir yol gösterici olarak karşımızda duruyor. Özenle hazırlanmış bu kılavuz, yerelleştirmenin asıl amacının erek metnin muhatabının “yerel dilini konuşmak” olduğunu hatırlatarak başlıyor. “Nasıl?” sorusunun karşılığına gelirsek, adım adım aradığımız cevapları bulabiliyoruz.
İlk adım olarak başlamayı planladığımız proje için uygun tedarikçiler ile ilgili derin ve sistematik bir araştırma yapılması gerektiği anlatılıyor. Bunu yapabilmek için de tedarikçi türlerinden haberdar olunması gerektiği ve bunların hangisinin ihtiyacımıza yönelik olabileceği belirlenmesi gerektiği vurgulanıyor. Öyle ki kimi zaman tek bir dil hizmeti sağlayıcısının çalıştığı dil alanında yoğun bir uzmanlık yürütmesinden dolayı çok dilli sağlayıcıya göre daha işlevsel olabileceği hatırlatılıyor. Yine de dil hizmeti sağlayıcıları ile ilgili olarak sağladıkları hizmetlerin neler olduğu ve bu hizmetlerin üzerindeki uzmanlıklarının hangi derecede olduklarının araştırılmasının önemi vurgulanıyor. Bir sonraki adımda ise en uygun birkaç sağlayıcının kısa bir listesinin yapılması ve bu sağlayıcılarda tam olarak ne beklendiğine dair bir teklif talep edilmesi tavsiye ediliyor. Bu teklifin içeriğinde sağlanması vaat edilen hizmetler ve diller, daha önce beraber çalıştıkları en az iki-üç profesyonel referansın yer almasının önemli olduğu da hatırlatılıyor. Anlaşılan, dil hizmeti sağlayıcılarına projenin kapsamlı bir şekilde anlatılması ve tam olarak ihtiyaç duyulan hizmetin ne olduğu ile ilgili çerçevenin sağlam bir şekilde ifade edilmesi önem arz ediyor. Atlanmayan bir husus daha var: dil hizmeti sağlayıcısının performansını ölçmek için terminolojiye riayet. Her bin kelimede bir yapılan kritik hata, noktalama ve gramer uygunluğu gibi belirli göstergeleri belirleyerek denetlenmesinin faydaları. Tüm bunların gerçekleştirilebilmesi için de hem proje esnasında hem de daha sonrasında sağlayıcılar ile yapıcı ve pozitif bir iletişimin elzem olduğu vurgulanıyor. Proje teslim alındıktan sonra hem dilsel olarak hem de teknik olarak kalite kontrolü ve işlerlik kontrolü yapılmasının projenin amacına ulaşması bakımından değerli olduğu ifade ediliyor. Kılavuzun sonlarına geldiğimizde ise işlerlik bağlamında oluşturulan ürünün muhatabında beklenen etkiyi yaratıp yaratmadığının gözlemlenmesi ve geri bildirimin muhakkak yapılması tavsiye ediliyor. Tüm bu bilgiler ışığında, Google’ın tecrübelerinden ve başarılarından beslenen bu organizasyon şemasının ve yerelleştirme kılavuzunun inanılmaz bir hızla değişen ve büyüyen bir sistemin ürünlerinin güncel, işlevsel ve ince eleyip sık dokunarak yerelleştirilmesinde ve Google’ın marka değeri bağlamında ne kadar önemli bir konumda yer aldığına hep birlikte şahit oluyoruz.
Yerelleştirme süreci tamamlanmasına rağmen bahsettiğimiz ekiplerden ikisi yerelleştirme sürecine eş zamanlı olarak dahil olmasalar da bu iki ekip en az diğer iki ekip gibi kilit rol oynamaktadır. Bunlardan ilki yerelleştirme operasyonları ekibidir. Bu ekip kendi içinde teknoloji ve işletme adında iki ekipten oluşur. Teknoloji ekibi yerelleştirme sürecinde elle yapılan işlerin hacmini en aza indirmek ve mümkün olduğunca otomasyona geçilmesi için gerekli araçları geliştirip sürece dahil eder. İşletme ekibi ise Google‘ın tüm ürünlerinin yıl boyu yerelleştirilebilmesi için gerekli bütçe ayarlamalarından sorumludur. Bahsetmemiz gereken son ekip ise tedarikçi yönetimi ekibidir. Bu ekip yerelleştirme projeleri için uygun dil hizmeti sağlayıcılarını belirlemekle kalmaz aynı zamanda bu sağlayıcılarla güçlü ilişkileri tesis eder. Böylesine iyi oluşturulmuş bir organizasyon şeması kendi içinde tıkır tıkır işliyormuş gibi gelse de insanın olduğu her yerde kusurun da olabileceğini unutmayan Google en az organizasyon şeması kadar ayrıntılı bir yerelleştirme kılavuzu hazırlamış. Bu kılavuz hem kendi organizasyonu içinde yer alan kişiler hem de Google’dan bağımsız bir şekilde yerelleştirme yapan kuruluşlar için iyi bir yol gösterici olarak karşımızda duruyor. Özenle hazırlanmış bu kılavuz yerelleştirmenin asıl amacının erek metnin muhatabının “yerel dilini konuşmak” olduğunu hatırlatarak başlıyor. “Nasıl?” sorusunun karşılığına gelince de adım adım aradığımız cevapları bulabiliyoruz.
İlk adım olarak başlamayı planladığımız proje için uygun tedarikçiler ile ilgili derin ve sistematik bir araştırma yapılması gerektiği anlatılıyor. Bunu yapabilmek için de tedarikçi türlerinden haberdar olunması gerektiği ve bunların hangisinin ihtiyacımıza yönelik olabileceği belirlenmesi gerektiği vurgulanıyor. Öyle ki kimi zaman tek bir dil hizmeti sağlayıcısı çalıştığı dil alanında yoğun bir uzmanlık yürüttüğünden birden çok dil hizmeti sağlayıcısına göre daha işlevsel olabileceği hatırlatılıyor. Yine dil hizmeti sağlayıcıları ile ilgili olarak sağladıkları hizmetlerin neler olduğu ve bu hizmetlerin üzerindeki uzmanlıklarının hangi derecede olduklarının araştırılmasının es geçilmemesi gerektiği ifade ediliyor. Bir sonraki adımda ise en uygun birkaç sağlayıcının bir kısa listesinin yapılması ve bu sağlayıcılarda tam olarak ne beklendiğine dair bir teklif talep edilmesi tavsiye ediliyor. Bu teklifin içeriğinde sağlanması vaat edilen hizmetler ve diller, daha önce içinde yer aldıkları en az iki-üç profesyonel referansın yer almasının önemli olduğu hatırlatılıyor. Anlaşılan dil hizmeti sağlayıcılarına projenin kapsamlı bir şekilde anlatılması ve tam olarak ihtiyaç duyulan hizmetin ne olduğu ile ilgili çerçevenin sağlam bir şekilde ifade edilmesi gerektiği açıklanıyor. Bir sonraki adımda ise dil hizmeti sağlayıcısının performansını ölçmek için terminolojiye riayet, her bin kelimede bir yapılan kritik hata, noktalama ve gramer uygunluğu gibi belirli göstergeleri belirleyerek denetlenmesinin faydalarından söz ediliyor. Tüm bunların gerçekleştirilebilmesi için de hem proje esnasında hem de daha sonrasında sağlayıcılar ile yapıcı ve pozitif bir iletişimin elzem olduğu vurgulanıyor. Proje teslim alındıktan sonra hem dilsel olarak hem de teknik olarak kalite kontrolü ve işlerlik kontrolü yapılmasının projenin amacına ulaşması bakımından değerli olduğu ifade ediliyor. Son olarak işlerlik bağlamında oluşturulan ürünün muhatabında beklenen etkiyi yaratıp yaratmadığının gözlemlenmesi ve geri bildirimin muhakkak yapılması tavsiye ediliyor.
Tüm bu bilgiler ışığında, Google’ın tecrübelerinden ve başarılarından beslenen bu organizasyon şemasının ve yerelleştirme kılavuzunun inanılmaz bir hızla değişen ve büyüyen bir sistemin ürünlerinin güncel, işlevsel ve ince eleyip sık dokunarak yerelleştirilmesinde ve Google’ın marka değeri bağlamında ne kadar önemli bir konumda yer aldığına hep birlikte şahit oluyoruz.