Bizler birçok duyguyu hissederiz. Bazen bir dildeki kelimenin başka bir dilde çevrilebilir bir karşılığının olmadığını görsek de bunları dil yoluyla ifade etmek için sürekli bir araştırma içinde oluruz. Papua Yeni Gine’nin yerlileri Bainingliler akşam evlerine gelen misafirler gittikten sonra oluşan ve insanları günlerce keyifsiz ve yorgun bırakan bu sosyal etki durumunu tanımlamak için “awumbuk” kelimesini kullanırken Norveçliler “forelsket” kelimesi ile aşık olunduğunda hissedilen duygu ve deneyimleri tanımlıyorlar. Yazar Joshua Conrad Jackson, çeviri sözlüklerinde İngilizce “love” kelimesinin Türkçe karşılığının “sevgi”, Macarca karşılığının ise “szerelem” kelimeleri ile eşleşebileceğini belirtiyor. Peki bu durum “sevgi” kavramının Türkçe, İngilizce ve Macarcada aynı duyguyu ifade ettiği anlamına gelir mi? Çeşitli dillerde belirli duygular için farklı kelimeler olsa da insanlar bu duyguları konuştukları dile bağlı olarak farklı bir şekilde mi deneyimler? Yeni bir çalışma durumun böyle olduğunu öne sürmektedir.
Science’da yayımlanan “Duygu Semantiği Çalışması” hem kültürel çeşitliliği hem de evrensel yapıyı belirtmektedir ve 20 farklı dil ailesinde konuşulan 2474 dil örneği aracılığıyla tek bir kelimenin birden çok anlama geldiğini örnekler kullanarak duygu semantiği üzerine yapılan bir çalışmaya vurgu yapmaktadır.
Duyguların çeşitli kültür ve diller arasında anlam olarak büyük farklılıklar gösterebileceğine dair artan bir kabul vardır. Ayrıca “öfke ile üzüntü” gibi duygusal kavramların ortaya çıkışının gerçek beyin yapılarından değil, kelimeyle ilişkili gerçek bedensel duyguyu ve kelimenin anlamı hakkında sosyal olarak çıkarımlar yapan insanlardan kaynaklandığı da büyük ölçüde kabul görmektedir.
Araştırmacılar duyguların diller ve kültürler arasında nasıl kavramsallaştırıldığı hakkında önemli farklılıklar buldular. Hatta bir rengi tanımlamak için üç defadan fazla yapılabilecek tanım örnekleri sundular. Duygu kavramlarının farklı dil ailelerinde farklı ortaklıkları vardı. Örneğin İngilizcede “anxiety” (kaygı) kelimesi ile Tai-Kadai dilleri arasındaki “korku” kelimesi, Avustralasyatik diller arasında “keder ve pişmanlık” kelimelerinden daha az ilişkiliydi. Buna karşın, “anger” (öfke) kelimesi Nahçıvan dilleri arasında “kıskançlık” ile eşleşirken, Avustralasyatik dillerdeki “kötü, gurur ve nefret” ile daha yakın anlamdaydı. Araştırmacılar duygu kelimelerinin çeviri sözlüklerinde çoğu zaman birbirlerine karşılık gelmelerine rağmen diller arasında çeşitli anlamlara geldiğini açıklamak amacıyla elde ettikleri bulguları değerlendirdiler. İlginç bir şekilde bazı Avusturya dilleri, olumlu bir şekilde değerlendirilen “sevgi” kelimesini tipik olarak olumsuz bir anlam taşıyan “zavallı” kelimesi ile eşleştirdi.
Diğer yandan araştırmacılar belli başlı benzerlikler de buldu. Dil aileleri duyguları ne kadar hoş ve heyecan verici olduklarına göre ayırıyordu. Örneğin korkuyu ifade eden kelimelerle neşeyi ifade eden kelimelerin birlikte gruplandırılması pek olası bir durum değildi.
Scientific America’nın araştırmalarına dahil olmayan ve New Mexico Üniversitesi’nde dil bilim profesörü olan William Croft bu araştırmanın önemli bir çalışma olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Muhtemelen bu araştırma, kelimelerin anlam analizinin bu ölçeğe göre yapıldığı ilk çalışmaydı. Bu projeyle ilgili en yeni şeylerden biri bulguların hem evrensel hem de kültüre özgü modelleri göstermesidir.” Bununla birlikte, bazı dil ailelerinin coğrafi alanda çok geniş sayıda dili kapsadığından, altta yatan kültürel etkenlerin daha fazla incelenmesinin önemli olacağını da vurgulamaktadır.
Bu bir çeviri yazısıdır.
Kaynakça:
Love & Other Emotions Prove to not be Universal Across Languages-Language Magazine