Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet dönemine kadar uzanan yüzlerce yıllık süreç içerisinde Türkiye’de yabancı dil algısı ve politikasıyla ilgili farklı uygulamalar yapıldı. Biz bu yazıda, bu uygulamaların da ötesinde bugünkü algılayış biçimini inceleyeceğiz.
Günümüzde Türkiye’de dil öğrenmenin amacı farklı coğrafyadan insanlarla tanışmak, konuşmak, farklı kültürleri tanımaktan da öteye taşınmıştır. Yabancı dil bilmek kutsallaştırılmış ve büyütülmüştür. Bu algının oluşması sadece Türkiye’nin iç faktörleriyle ilgili değildir, daha çok dış kaynakların manipülasyonlarıyla bu algı oluşmuştur. Hatta durum öyle bir hal almıştır ki artık kendi kültürünü, dilini tanıyamayan ya da içinde kaybolan bireyler olunmaya başlanmıştır. Türkiye’de durum böyleyken, dünyanın yarısını kaplayan Amerika’da nasıl?
Amerika Birleşik Devletleri Göç İdaresi’nin yaptığı araştırmaların sonuçlarına bakıldığında Amerika’da 350’den fazla yabancı dil konuşulduğu görülüyor. Azınlık dilleri olarak da sınıflandırabileceğimiz bu dil aileleri sadece kasaba, köy gibi küçük bölgelerde değil aynı zamanda Los Angeles ve New York gibi Amerika’nın gelişmiş metropollerinde de konuşuluyor. Bu azınlık dilleri dışında Amerika’da büyük bir çoğunluğun da İspanyolcaya oldukça ilgili olduğu aşikâr. CNN tarafından yürütülmüş olan başka bir araştırmaya göre ise yaklaşık 41 milyon Amerikalının İspanyolca konuştuğu biliniyor. Aynı zamanda bu raporlar incelendiğinde Amerika’da İspanyolcanın İspanya’dan daha yaygın olduğu görülmüş. Bunun gerçekten bir kazanç olup olmadığı tabii ki sorgulanabilir fakat bu konuyu farklı yönlerden de ele alabiliriz.
Öncelikle insanların kafasında beliren “Tabii ki İngilizce konuşmaları gerek. İngilizce, Mandarin Çincesinden sonra dünyada en çok konuşulan dil.” algısı var. Türkiye’de de bu durum böyle. Bunu bir de şu yönden düşünebiliriz; bu algı toplumun üstünde nasıl bir baskıya yol açıyor? Türkiye’de İngilizce bilmenin, konuşmanın toplum içinde bu kadar büyütülmesinin sebebi bu mu? İlginç olan diğer bir nokta ise; İngilizce bilmek Türk toplumunda çok değerli bir şey olarak görülse bile İngilizceyi doğru şekilde anlayabilen, kavrayabilen ve konuşabilen birey sayısı oldukça az. Bunun nedeni İngilizcenin zor kavranan bir dil yapısının olması mı, yoksa insanların İngilizce konuşan insanlara karşı olan algısı mı? Olay sadece eğitimden mi ibaret?
Öncelikle dil öğrenmenin insanın kendi çaba ve gayretiyle olduğunu belirtmek istiyorum. Dili hayatınızın içine alıp dilin kültürünü zaman içinde tanımanız gerekiyor. Bu biraz çiçeğe su vermek gibi. Eğitim açısından durumu ele alıp, dünyanın geneline baktığımızda ise çoğu öğrenci dilin önemini bilmiyor. Eğer topluma dil algısı aşılanabilirse temel sorunun aşılabileceğini düşünmekteyim. Doğamız gereği severek ya da sevmeyerek yaptığımız herhangi bir aktivite zorunlu hale getirildiğinde ya da bu aktiviteyi yaptığımızda ödül alacağımızı bildiğimizde öğrenme ve algı yetilerimizi bir kenara bırakıp daha çok stres içinde boğuluyoruz.
Genel olarak yabancı dil eğitimini de düşündüğümüzde öğrenciler genellikle mezun olabilmek için yabancı dil derslerini veriyorlar. Sonrasında da Türk birinin yabancı dil konuşabildiğini gördüklerinde buna şaşırıyorlar. Siz topluma dilin sadece kelimelerden ibaret olmadığını fark ettirdiğinizde insanlar dile farklı açılardan bakmaya başlayacaktır. Eğer siz insanlara yabancı dilin akademik anlamda değil daha çok kendi hayatlarına bakış açılarını değiştireceğini, farklı kültürler tanıyacaklarını, farklı insanlar, dünyalar edineceklerini öğretebilirseniz işte o zaman o insana yeni bir hayat, farklı bakış açıları kazandırmış oluyorsunuz.
The Pew Araştırma Derneğinin 2018’de yayınlanan raporuna göre Amerika, Avrupa’daki diğer ülkelere bakıldığında dil eğitiminde onlardan çok geri kalmış. Aynı zamanda bu raporda, Avrupa’da dil eğitiminin 6 ve 9 yaşları arasında başladığının ve ilkokulun sonunda öğrencilerin artık akıcı bir şekilde İngilizce konuştuğu belirtilmiş. Ancak Amerika’daki çoğu okulun liseye kadar öğrencilere yabancı dil eğitimi vermediği de ifade ediliyor. Bizde ise özel okullar hariç dil eğitimi ilkokul ikinci sınıfta başlamaktadır. Chomsky ve Wode’un yaptığı araştırma bulguları, çocuk yaşlarda yabancı dilin çok daha iyi ve çabuk olduğu yönündedir. Bir senedir Türkçe öğrenen çocuğun yabancı dil öğrenmeye başlaması ne kadar doğrudur, bu da bir diğer tartışma konusu.
Kaynak:
The Alestle
Özbay, Fatih, Türkiye’de Yabancı Dil Öğretiminin Tarihi Geçmişi ve Türkiye’nin Günümüzdeki Yabancı Dil Politikası, Nijni Novgorod Devlet Dilbilimi Üniversitesi.
Özbent, Sueda, Türkiye’de Yabancı Dil Eğitimi, İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi, Sayı 2-3, Eylül 2010.
Wode, H, Einführung in die Psycholinguistik. Theorien, Methoden, Ergebnisse. Hueber, Ismaning, 1988.