Buna iki açıdan da yaklaşıp en sonunda kendi fikrimi söylemek istiyorum. Öncelik benim için her zaman çevirmenlerde :) O yüzden onlarla başlıyorum: Çevirmenlik yaptığım 8 sene boyunca her gün sabah 9- akşam 6 arasında PC başında olmaya gayret ettim. Malumunuz çevirmenlik işinin gecesi gündüzü pek olmuyor ama bir yandan da ailenize de vakit ayırmak istiyorsanız bunu belli saatlerle sınırlı tutmalısınız. Genelde uzun işleri tercih ediyordum çünkü bu şekilde çalışmak hem daha verimli oluyor, hem konu bütünlüğü olduğu için daha hızlı ilerliyor, hem daha çok iş yapabiliyorsunuz hem de size esnek çalışma saatleri sunuyor. Örneğin bir hafta sonu kapanıp çeviriyi tamamlayabiliyor ve sonra 1 gün kendinize ayırabiliyorsunuz. Ama kısa kısa işler araya girdiğinde insanın işe konsantre olmaya ayırdığı vakti de göz önüne alırsak hem daha az iş yapıyor hem de bölük pörçük iş yaptığımız için daha az yoruluyoruz. Diyelim ki sabah 9dan akşam 6ya ağır bir hukuk çevirisinden 25 bin karakter rahat rahat çıkartabilirsiniz ama belirsiz saatlerde gelen 3 diploma, 2 ehliyet, 5 nufüs kaydı, 6 tanskripti de aynı sürede ancak çevirirsiniz. Bu belirsiz zamanlar da hep ya tam siz öğlen yemeğine oturacakken, ya bir mola verip kahve içmeye yeltendiğinizde, ya da 10 dk markete gitmeyi planladığınızda gelir.  Kar ve huzur dengesine baktığınızda uzun işlerde bir düzeniniz olur, kısa işler genelde çok daha kolay olmasına ve şablonları bulunmasına rağmen sizi daha çok yorar. Bu yüzden çevirmenler pek tercih etmezler. Bazen karakter sayısı az da olsa 2 kelime için de 1 sayfa ücreti talep etmelerinin sebebi ( sanırım diyeceğim burada, çünkü ben yapmadım bu uygulamayı, nedeni ise bir yandan da çeviri bürosu işlettiğim için çeviri bürolarının bakış açısından da olayı yakalamış olmamdı) sanırım budur. Özellikle Arapça, Farsça, ne bileyim daha da uç örneklerle Hintçe, Katalanca vb tercüme bürosunun da açıkça bilmediği ve harflerinden dolayı da araştırıp bulmayacağı dillerde bu durum daha da ayyuka çıkıyor. Bu tarz daha az iş gelen veya Latin alfabesi olmayan dillerde sıkıntı daha da büyük. 1 sene boyunca hiç iş göndermemiş büro arıyor ve diyor ki ” Ali Bey, 3 satır çevirimiz var, yapar mısınız? ” Belki Ali Bey’in bu 3 dakikasını alıyor ama bakıyor ki bir kere tamam ücretsiz olsun diyor, iki kere aman canım ne olacak ki 3 dk sürdü diyor, üçüncüye arayan soran yok. Ödeme de almadı. Bunu 20 büro birden tekrar edince Ali Bey de deliriyor haliyle. Bir harf bile sorsan en az bir sayfa ücretimi alırım diyor. O da 50 TL diyor atıyorum, işinize gelirse diyor. Bu noktada tercüme bürosu açısından bunu müşteriye anlatmak eda bir yandan çok zor. Gene bir ufak örnekle açıklayalım. A firması bir tekstil firması ile çalışıyor ve tekstil firması 35 ülkeye ihracat yapıyor. Genelde İngilizce, Almanca, Rusça, ne bileyim Arapça, Lehçe, Çekçe işleri oluyor da gün geliyor tekstil firması, faturamızda 2 kelime Gagavuzca var, bize yardımcı olur musunuz diyor. Ne yapsın tercüme bürosu da Gagavuzca çevirmeni arıyor. O da diyor ki 100 TL. Şimdi tekstil firmasına dese ki ( hiç kar koymasa bile) 100 TL tutuyor iki kelime, tekstil firması deliriyor, iki kelime bu kadar tutar mı? Siz bize kazık mı atıyorsunuz? Tam bu noktada sakinliğimizi koruyup 3 saat durumu izah ettiğimiz de oldu ama anlamak istemeyen anlamıyor. Bu bir açmaz herkes için. Tercümanın emeğinin karşılığını alması gerek, bu noktada tercüme büroları da müşteriye bunu izah edebilmeli. Burda gerçekten hizmet alan ve bu hizmetin karşılığını ödemek zorunda olan kişi müşteri. Ama çevirmenle tercüme bürosu arasında bazen şu diyalog geçiyor. “Ali Bey, lütfen bizi kırmayın, bu iş için müşteri sadece 10 TL veriyor, çok hatırlı müşterimiz, çok rica ediyorum”. Burda çevirmenin tercihi tamamen kendi insiyatifine kalıyor. Sonuna kadar haklı davasında, ama tercüme bürosu sahibi de haklı bir yandan. Bazen benim yaptığım yöntemle artık can sağlığı olsun deyip cebinden ödüyor, bazen tercüman insafa geliyor, ama hiçbir zaman müşteri o işi 100 TLye kabul etmiyor. 10 senedir bu işin içindeyim, henüz hiç başıma gelmedi, ya da denk gelmedim.

Nadir dillerde durum böyle. Gelelim çok kullanılan dillere, örneğin Almanca. Almanca dilinde bir iletişim firması ile anlaşıyor A tercüme bürosu. Bu firma bu tercüme bürosuna ayda 250 sayfa iş gönderiyor diyelim ve bu işleri de Ali Bey yapıyor ( Ali Bey de bu arada hem Almanca, hem Gagavuzca hem de Arapça biliyor maşallah :) . İletişim firması çok çok çok acil, hep de öyledir zaten, bir yazışma gönderiyor. Gümrükten mal çıktı, yok noterin kapanmasına 5 dk kaldı, yok ay bütün iş ilişkimiz mahvolur, yok saat farkından dolayı iş batar, dünya yıkılır gibi gerekçeler ile bu yazışmanın hemen, mümkünse daha iş tercümana ulaşmadan havada çevrilmesini istiyor. Müşteri her zaman haklıdır ve de belki çevirmenlerin pek bilmediği bir şey, bu tip durumlarda yardımcı olmadığında müşteri o 250 sayfaları da başka yani o anda ona yardımcı olan büroya göndermeye başlıyor. Büro sahibi de etekleri tutuşmuş şekilde Ali Bey’i arıyor. Ama Ali Bey, bu çok kısa iş için kendimi meşgul ettiğime değmez diyor ve işi almıyor ( Ali Bey’in de bir hayatı var tabii ve Ali Bey o an hasta olabilir, çocuğuna bakıyor olabilir veya dışarıda olabilir, bu tip durumlardan bahsetmiyorum, tamamen keyfi durumlardan bahsediyorum ki bir çok tercüme bürosunun o baskıyla ama yemeğinizi bırakamaz mısınız?Lütfen eve gelin veya mesaj atsam yapar mısınız? “gibi talepleri de oluyor. En ilginci de ben bir kere çok hasta idim ama ve 500 sayfalık bir işi daha o sabah, müşterinin teslim tarihini 5 gün öne alması sebebiyle son 4 günümü uykusuz geçirmiş olarak teslim ettikten sonra doktora gitmek üzere evden çıktığımda büro beni arayıp çok acil bir diploma olduğunu söylemişti ve ateşimin 39.5 olduğunu hemen acile gitmem gerektiğini belirttiğimde, Minoset ( bir çeşit ateş düşürücü tablet) paranız benden demesi idi. Vaya başka bir örnek, ertesi gün sabah 7’de doğum yapacaktım ve o gece saat 10’a kadar çalıştım, işi teslim ettim. Büroya da bir hafta çalışamayacağımı belirtip, ne olur ne olmaz helallik istedim. Onun ise sabaha 1 sayfa acil işinin daha geldiğini, çok yorgun olduğumu belirttiğimde de sabah kalkıp yaparsınız, öyle helalleşiriz demesi idi :) Artık şaka ise de bunlar, kantarın topuzunun kaçtığını biliyorum bu tip durumlarda. Çevirmenler olarak tercüme bürosundakilerin de müşteriler tarafından sürekli sıkıştırıldıklarını bilip onlara karşı daha anlayışlı, tercüme bürosu sahipleri olarak da karşımızdakinin de bir makine değil de bir insan olduğunu hatırlayarak çok daha sorunsuz günlere imza atacağımızı düşünüyorum.

Tags: