“Aksan; coğrafya, sosyal statü, eğitim, etnik köken ve ilk dilin kombinasyonu ile oluşan basit bir konuşma şeklidir.” diye tanımlıyor kelimeyi New York Times’taki yazısında Roberto Rey Agudo… Kendisi, Dartmouth College’da İspanyolca ve Portekizce bölümünün dil program direktörüdür. İspanya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne göçmüş olan Roberto Rey Agudo, bir dizi izlemi sırasında “bir dili aksanlı ya da aksansız konuşmanın toplum üzerindeki etkisini, aksan kullanımının insanlarda yarattığı önyargıyı” fark etmiştir.
Kendisine: “Her insan bir aksana sahip midir?” diye sormuş olsaydık; ele aldığı yazısında hâlihazırda şu cevabı verdiğini tahmin ederdik:
“Eğer soruya toplumdilbilimsel bir bakış açısından bakarsanız, aksanın olmaması açıkçası imkansızdır. İngilizcenin, İspanyolcanın, hatta diğer hiçbir dilin; mükemmel, tarafsız veya aksansız olması beklenemez. Bir insanın bir aksanı olmadığını söylemek, onun herhangi bir yüz özelliği olmadığını söylemek kadar inandırıcıdır.”
Şöyle devam ediyor yazısına:
“Birinin aksanlı konuştuğunu söylediğimizde, genellikle iki şeyden birini kastediyoruz: Yerli olmayan bir aksan veya sözde standart olmayan bir aksan. Her ikisi de konuşmacılar için farklı sonuçlar doğurabilir. Başka bir deyişle, insanlar yabancı dil gruplarında olduğu gibi, kendi dil gruplarında da aksan temelinde ayrımcılık yapıyorlar.
Standart aksanın ayrıcalıklı statüsü, eğitim ve sosyo-ekonomik güçten ileri gelmektedir. Standart aksan, muhakkak en yüksek statü aksanıyla aynı olmak zorunda değildir. Bu baskın aksan, basında en çok duyulanlardan biri, tarafsız sayılanlardan biridir. Standart olmayan yerel aksanlar medyada da yeterince temsil edilmediği gibi, klişeleştirilmiş ve alay konusu olmuştur.
Bu tür yargılar dilbilimcilere göre tamamen sosyaldir, farklılıklar keyfidir. Bununla birlikte, “mükemmel aksan” kavramı o kadar yaygındır ki belirli aksanlarla konuşanlar, genellikle karşı karşıya oldukları önyargıyı içselleştirmektedirler. Yakın zamanda, “The Simpsons” karakteri “Apu”nun yeniden değerlendirilmesi, medya ve popüler kültürü aksan bakımından nasıl tedirgin hâle getirdiğini gösteren önemli bir örnek oluşturuyor.
Aksan; kendi başına dil yeterliliğinin sığ bir ölçüsüdür, insanların bakışlarına göre yargılamanın dilsel karşılığıdır. Bunun yerine, dilsel önyargılarımızın farkında olmalı ve karar vermeden önce daha derinlemesine dinlemeyi öğrenmeliyiz. Kişinin kelime bilgisi ne kadar büyük ve ne kadar değişken? Çoğu günlük etkileşime katılabilir mi? Bir şeyi anlatırken ne kadar ayrıntı verebilir? Bir tartışmaya kendi başına dâhil olabilir mi?
Aksan temelinde dil ayrımcılığı sadece akademik bir fikir değildir. Deneyler gösteriyorki insanlar, yerel olmayan bir aksanla ilgili, konuşmacılar hakkında olumsuz basmakalıp varsayımlar üretme eğilimindedir. Etkileri, isminin veya etnisitesinin yabancı olarak okunduğu yerli konuşmacılara karşı önyargıya kadar uzanır.”
“Bir dili öğrendiğinizde, belirgin bir aksana, genellikle sınırlı kelime bilgisi veya dilbilgisi hataları gibi diğer özellikler de eşlik eder. Sınıfta, bunun yeterlilik gelişiminde normal bir aşama olduğunu anlıyoruz. İngilizce öğrenenlere en iyi tavsiye; telaffuzlarına göre çalışmalarıdır. Bir öğretmen olarak öğrencilerimi, bu kusurlu idealin, yerel aksanın bir versiyonuna yönlendirmeye çalışıyorum. Özellikle de bölgesel, sınıf biçimli tonlamalar ve kelime dağarcığı ile kolay anlaşılır bir iletişimin olabileceğini unutmamamız gerekiyor. Ancak, konuşmanın tek gerçek ve özgün bir yol olduğu yanılsamasını da bir kenara koymamız gerekiyor.” diye de dil öğrenenler için tavsiyeler veriyor.
Saygıdeğer dilbilimcimizin yazısını toparlayacak olursak: Bir insanı var eden tüm kavramlar onun ses çıkarma kabiliyetini belirler. Yaşadığı coğrafya, doğduğu toplum, ilk konuştuğu dil, etrafında konuşanların dil becerisi… Bu parametreler referans alındığında, “aksansız konuşmak” diye bir tanım olamaz. Baskın aksanın referans alınması da toplumu ayrıştıran, diğer aksanları toplum karşısında başarısız gösteren bir önyargı yaratır. Medyanın, aksan tanımı üzerine şakalar ve absürtlükler oluşturması, toplumdaki yabancılığı ve önyargıyı tetiklemektedir. Aksanlı konuşmayı bir sorunmuş gibi görmektense; kişinin ifade becerisini, kendi konuşma yetisine iliştirebildiği düşünselliği referans almak, insan aklı açısından daha öncül bir ölçeği oluşturmak demektir. İnsanların, aksanları ölçek almadan iletişebildiği bir dünya, daha az önyargı içermektedir.
Birbirinizin aksanını sevin!
Kaynakça:
Everyone Has An Accent- The New York Times
The Simpsons Apu- The Guardian
Roberto Rey Agudo- Dartmouth College