Yunan dili, geçmişten günümüze meraklıları için hala popülaritesini koruyan bir dildir. Her dönem, dili, dini inanışları, tarihi, sanatı ve siyaseti ile kendini bize hayran bırakan bir dil. Onu bu denli önemli kılan neydi peki?
Nedir Yunanca? Neden Yunanca?
3000 yıllık tarihi olan bir dil. Dillerin atası diyebileceğimiz, felsefeden tarihe ve astronomiye her yönüyle pek çok bilim dalına önderlik etmiş bir dil Yunanca. Peki, nasıl en çok konuşulan dillerden biri haline geldi? Yalnızca fonetik olarak kulağa hoş geliyor olması mı? Elbette, hayır. Genel manada dillerin yayılma sebeplerine bakıldığında şu üç noktada hemfikiriz: fetihler, din ve ticaret. Şu üç noktada Yunan dilini ele alacak olursak şayet, kısaca değinmemiz gereken etkenleri sıralayalım:
1. Dillerin tarihlerine baktığımızda, gelişme gösteren bir dilin yayılmasındaki en büyük etkendir fetihler. Antik dönemden itibaren kalıcılık sağlamak açısından izlenen politikalardan biri, fethedilen bölgeye dil, din ve kültürünü benimsetmektir. Antik Yunanlar bunun en güzel örneklerini yansıtan bir milletti. En eski tabletlere bakıldığında konuşma dili ve yazı dilini çözmek imkansızdır. Zamanla Antik Yunan dili ve alfabesi ortaya çıkarılmış ve biraz daha anlaşılır hale getirilmeye çalışılmıştır, fakat öğrenilmesi oldukça zor dillerden biridir. Kendi içlerinde, konuşulan bölgelere göre oldukça farklılık gösterir. Bu sebeple herkes tarafından daha kolay anlaşılırlık kazandırılabilecek bir “Ortak Dil” oluşturulmuştur. Bunun en büyük faydası fetihlerde görülür. Örneğin; muhteşem Sparta ve idare sistemi örnek alınan kent devletleri, bilhassa Büyük İskender’in kurduğu imparatorluk. Bu imparatorluk sayesinde İskenderiye’de, Antakya’da, Bergama’da “Helenistik Ortak Dil” herkesçe kabul görmüştür. Ana dilleri Yunanca olmayan halklar tarafından Yunanca benimsenmiş ve zamanla çeşitli halkların ortak kullanabilecekleri ve anlaşabilecekleri bir dil haline dönüşmüştür. Bizans döneminde ise devletin resmi dilinin, devletlerarası yazışmaların Yunanca olması dilin yayılmasındaki en büyük etken olagelmiştir. Zamanla Osmanlı tebaası haline gelen Yunan halkı en imtiyazlı sınıf haline gelmiştir. Öyle ki, bu ayrıcalıklı zümreye idare sisteminde bile yer verilir, çünkü aydın sınıf elindeki dil meziyetini büyük bir ustalıkla kullanıp devletin dış ilişkilerinde tercümanlık müessesine nail olarak zekice bir adım atmışlardır.
2. Bunun yanı sıra tüccar kesim olan bu halk, Avrupa’ya seyahat ederek ve ticaret yaparak kendi kültürlerini tanıtma açısından büyük bir fırsat elde etmişlerdir. Unutmayalım ki, diller arası kelime alışverişlerindeki en doğal gelişme “ticaret”tir. Büyük bir kesimin eğitimli olması ve sürekli kendini geliştiren bir halk olması onlara hayranlık duyulmasını sağlamıştır. Keza bu ulusun aydın kesimleri Batı’ya açıldığında ve çeviri işlerindeki başarıları söz konusu olduğunda Batı’nın Antik Yunan’dan miras kalan kültüre hayranlık duyması önemli noktalardan biridir.
3. Diğer yandan en önemli faktörlerdendir “din”. Paganizm, on iki Tanrılı din, ardından Hıristiyanlıkla gelen dinsel döngü… İster Eski Ahit, ister Yeni Ahit, isterse de Kur’an-ı Kerim olsun, ortak nokta şudur: “Bu kutsal kitaplar her ne dilde yazılmış olursa olsun tercüme edilsin, her dilde öğrenilsin”. İnsanoğlu inançsız yaşayamaz ve dolayısıyla dini öğretiler onların en büyük dayanak noktasıdır. Bağlılık ve inanç en önemli semboldür. Bu sebepten yola çıkarak birkaç alıntıyla dil ve din ilişkisine bakacak olursak: “Şu alametler iman edenlerle birlikte gidecektir: benim ismimle cinler çıkaracaklar, yeni dillerle söyleyecekler… ” (Markos 16 : 17), “Eğer bilinmeyen bir dille söyleyen bir kimse olursa, iki ya da en çok kişi olsun ve sıra ile olsun ve biri tercüme etsin.” (I. Korintoslulara 14 : 27). Görüldüğü üzere bu ayetlerle beraber kutsal kitapların daha geniş kitlelerce anlaşılması açısından çeviri faaliyetleri geliştirilmiş, dolayısıyla da Yeni Ahit Yunan dilinin gelişip günümüze gelmesi açısından önem kazanmıştır. Öyle ki, Kur’an-ı Kerim’de “İncil’e bağıtlananlar İncil ile Tevrat’a bağıtlananlar Tevrat ile Kur’an’a bağıtlananlar Kur’an ile çözsünler uyuşmazlıklarını” der. (Maide suresi 43, 45, 47, 48. ayetler) Buradan yola çıkarak tek Tanrılı dinlerde ve indirilen kutsal kitaplarda, din ve dil ilişkisine dair ayetlerde dinin dilin gelişmesindeki en önemli faktörlerden biri olduğu göze çarpmaktadır.
Geçmişten günümüze meraklılarının öğrenmek istedikleri Yunanca birkaç can alıcı faktörle en dikkat çeken dillerden biri olmuştur. Geçmişin ustalıkla izlediği siyaset ve dönemin gelişmeleri onun öne çıkan dillerden biri olmasını sağlarken, günümüzde bize hayranlıkla takip ettiğimiz bir kültürü miras bırakmıştır.
Kaynakça:
- Bernard Lewis, Babil’den Dragomanlara
- Herkül Millas, Geçmişten Bugüne Yunanlılar
- newsbomb.gr
Çok etkileyici ve bilgilendirici bir yazı. Tebrikler, devamını bekliyoruz.