*15 Mayıs 1313 seneli, 2. Abdülhamid devrinde basılmış “Malumat” gazetesi. Gazetedeki illüstrasyonda Türk askerlerinin bir Yunan istihkâmına hücumu tasvir edilmiş.

Okuyucularımızın da bildiği üzere ülkemizde son yıllardaki tarih merakı giderek artmakta ve insanlarımız geçmişine daha fazla ihtimam göstermektedir. Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde Osmanlıca kursları veya herhangi bir tarihî diziyle alakalı tartışmaları hemen hemen her yerde görmüş olmanız muhtemeldir. Bu merakı körükleyen temel faktörlerden birinin de tarihî diziler olduğu aşikârdır. Tüm Doğu Avrupa’da ve Ortadoğu’da oldukça merakla izlenen Muhteşem Yüzyıl’dan başlayarak günümüze kadar gelen diziler son yılların gözde tartışma konuları haline gelmiştir. Tarihin dizilerden ve filmlerden öğrenilemeyeceği aşikardır. Çekilen bu dizilerde de gayet normal olarak kurgu bölümler kullanılmıştır. Bu kurgu ve imitasyon ögelerin yanlış veya doğru olduğu durumlar çoktur. Bu dizilerdeki yanlışların ve doğruların herkes tarafından çeşitli ideoloji ve ekole göre değerlendirilmesi ise durumu oldukça karışık hale getirmektedir. Bizlerse bu yazımızda olaya tamamiyle dil çerçevesinden bakacağız.


Osmanlıca nedir?

Osmanlıca veya Osmanlı Türkçesi, Türkiye Türkçesinin tarihî gelişimindeki periyotlardan birinde kullanılmış halidir. Anadolu’nun fethi sonrası oluşan Eski Anadolu Türkçesi döneminden sonra gelen bu kullanım günümüz Türkçesinin temellerini oluşturmaktadır. Yazıda Fars Alfabesi baz alınmış olup döneminin günlük konuşma dilinden farklılıklar gösterir. Her klasik kültürde olduğu gibi halk ve entellektüel kesim arasındaki dil farkı Osmanlı İmparatorluğu’nda da ortaya çıkmıştır. Devlet, sanat ve edebiyat dilinde günlük konuşmanın kullanılması düşünülemez. Osmanlıca ayrı bir dil olmadığı gibi işlek bir konuşma dili de değildir. Karakteristik olarak Farsça ve Arapça başta olmak üzere birçok dilden alıntı kelime ve yapılar vardır. Osmanlıca klasik bir edebiyat dilidir. Rusça, İngilizce, Fransızca ve Arapçada olduğu gibi başka yazılır, başka okunur. Yazı dili belli olgunluğa ulaşmış tüm dillerde bu durum görülür; konuşma dili ile yazının birbirinden uzaklaşması. Bundandır ki, “vermek” yazmak isterseniz bunu “ویرمك – virmek” şeklinde yazmanız gerekmektedir. “etmek” fiili ise “ایتمك – itmek” olarak yazılır. “طاغ – tağ”, “طونانمق – tonanmak”, “چورلی – Çorlı” ise sırasıyla “dağ-donanmak, Çorlu” anlamlarına gelir. Birçok Arapça kelimenin dilimize geçerken getirdiği imla aynı kalmış ve böyle kullanılmıştır. Bundan dolayı günümüzde doğru bir imla ile Osmanlıca metinler oluşturabilmek oldukça zordur. Kalın-ince seslerin, Arapça-Farsça kelimelerin, yazılmayan seslilerin olduğu bu imlayı öğrenmek ancak ve ancak çok okumak ve pratikten geçer. Onun dışında yazılacak her metin, yazarının entellektüel zevklerini tatminden başka bir işe yaramayacaktır.

Gel gelelim günümüzdeki tarihî diziler kurguları oluştururken yeni metinler de ortaya çıkarıyorlar. Son dönemde popüler olan “Payitaht Abdülhamid” dizisi tarih danışmanları da bu yönteme başvurmuş ve yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. Resmi yazışmalardan mektuplara kadar olan tüm örneklerde sayısız yanlış vardır. Kurgu bir dizi olmasına karşın bu yanlışların geçmişe ve kendi dilimize duymamız gereken saygıya istinaden yapılmaması gerekir.

Dizi -hata

Dizinin ilk bölümünden alınan bu görseldeki resmi belgede bir dolu yanlış vardır. Belgede kullanılan “Birleşik Krallık” ifadesi Abdülhamid devrinde kullanılmamaktadır. “دولت عليه عثمانیه -Devlet-i Aliyye-i Osmaniye” yazılan yerlerde “aliyye” kelimesi “ع – ayn” harfi yerine “Elif – ا” ile yazılmıştır. Göz bebeğimiz “استانبول – İstanbul” ise “ط” ile yanlış yazılmıştır.

Dizinin ilerleyen bölümlerinde de görülen bu hatalar seyirciye çok kısa süreliğine gösterilse de, meraklılar ve uzmanları rahatsız ettiği aşikardır. Umarız yeni projelerde daha ciddi ve titiz bir şekilde bu konu ele alınır.


Kaynakça:

Tags: