Metaverse konsepti ilk defa, Silikon Vadisi girişimcileri için kült bir bilimkurgu romanı olan, 1992 yılında Neal Stephonson tarafından kaleme alınan Snow Crash kitabında ortaya çıkmıştır.
Metaverse, kullanıcıların kendi avatarını yaratıp şu anki gerçeklikte yap(ıl)abildikleri tüm aktivitelerini sanal ortamda gerçekleştirebilecekleri yeni bir evren. Bu evrende kullanıcılar, 3 boyutlu ortamda gerçekliğin sınırlarını aşıp uluslararası toplantılara, konserlere, buluşmalara çok daha düşük bütçeyle sanal bir evrende katılabilecek.
Metaverse henüz tam anlamıyla ortaya çıkmadı fakat bazı platformlar metaverse-vari elementleri bünyelerine katmaya başladılar. Şu anda en yakın Metaverse deneyimini oyunlar sağlıyor.
Nasıl şu an farklı milletlerden insanların bir araya geldiği görüşmelerde, sosyal ortamlarda ya da toplantılarda dil bariyeriyle karşılaşılıyorsa, Metaverse’de de aynı dil bariyeri sorunu baş gösterecek. Bu sebeple Meta hangi lokasyondan, hangi dil konuşulursa konuşulsun herkesin konuşulanı anlayabilmesini istiyor. Bunu başarabilmek için şirket her dilden her dile çeviri yapabilen uluslararası anlık konuşma çevirmeni oluşturmayı amaçlıyor.
Zuckenberg her daim dile getirdiği bu hedefi için “Herkesle herhangi bir dilde iletişime geçebilmek… Bu insanların çok eskiden beri sahip olmayı hayal ettiği bir süper güç. Yapay Zeka ise bunu bizim yaşam süremiz içerisinde getirecek.” sözlerini sarf etti.
Bu uğraşlara yönelik olarak, Mark Zuckerberg ve yapay zeka geliştiricileri var olan makine çevirisi modellerinin içerdiğinden daha az eğitim verisiyle “Hiçbir Dil Geride Bırakılmadı” adını verdikleri bir yapay zeka modeli oluşturmak için çalışmalara başladılar bile.
Metaverse her bakımdan gerçek dünyayı taklit edecek biçimde şekillendiriliyor. Bu demek oluyor ki bu evrende de para kazanmak, hizmet vermek ve çalışmak gibi gayelerimiz; iş olanakları kovalamak gibi dertlerimiz olabilir.
Eğer olur da Zuckenberg algoritmasını bizim yaşam süremiz içerisinde oluşturamazsa dil bariyerlerini aşmak için sözlü çevirmenlere ve hatta yazılı çevirmenlere bile gerek duyulabilir. Bu yapay gerçeklikte, sözlü çevirmenin eline sanal not defterini alıp ardıl çeviri yaptığını bir düşünsenize!
Tüm bu olasılıklara ek olarak, belirsizlikleriyle bizleri heyecanlandıran Metaverse evreninin ortaya çıkışı bir “kesin”i de beraberinde getiriyor: Bu evrenin tanıtılmadan ve farklı pazarlara çıkmadan önce yerelleştirilmesi gerektiği gerçeği.
Şirketler, bu yeni sanal evreni kendilerini gerçekliğin limitasyonlarından özgür kılmak ve bilinmeyenin, soyutun sınırlarını keşfetmek aracı olarak görüyorlar.
Ancak, bu yeni boyutun kilitlerini açabilmek için yine çevirinin gücüne ihtiyaç var.
Metaverse’ün erek kültürün dinamikleriyle şekillenecek biçimde çevirilip yerelleştirilmesi gerekiyor. Tanıtılıp satışa sunulacağı her pazarda başarı elde edebilmesi için görsel evren yerelleştirmesi oldukça mühim.
Kullanıcı memnuniyetinin esas alındığı bu proje için grafikler, simgeler ve metinlerin ekrandaki konumunu ülke/millet bazlı olarak yerelleştirilecek. Örneğin Arapça harflerin ve Latin harflerinin kullanıldığı metinlerin yerelleştirilmesi bir hayli farklılık gösterecektir.
Semboller ve renkler büyük ölçüde kültürden etkilenmektedir. Asya pazarında Meta arayüzü için kırmızı tonlarında renklerin kullanılması alıcı kitle tarafından hoş karşılanacakken, Güney Afrika alıcıları için yası ve uğursuzluğu çağrıştıracaktır.
Peki ya sizce Metaverse’ün Türkiye pazarında yerelleştirilmesinde dikkat edilmesi gereken unsurlar nelerdir? Görselliğin ön planda olduğu bu projede hangi renklere maruz kalmak bizi memnun eder? Yerelleştirme sürecinde ne gibi problemler yaşanabilir? Metaverse çeviri ve yerelleştirme sektörünün dinamiklerini nasıl etkikeyecek?
Önemli Not: Yazıdaki bazı cümleler kaynakta belirttiğim “Meta is building an AI Babelfish to translate every language” başlıklı makaleden çevrilerek aktarılmıştır.