Çevirmenlik zor bir meslektir, tabiri caizse bir miktar “deli” işidir. Herkes kolay kolay altından kalkamaz. Çünkü çevirmenlik yalnızca bir dil bilmek değil ayrıca dili nasıl kullanacağını tüm yönüyle bilmektir. Tabiri caizse dil mühendisliğidir. Bir cümlenin çevirisini tamamladığınızda tıpkı yeni bestesini bitiren bir müzisyen gibi sizi doyumsuz bir hazza ulaştırır.
Çevirmenlik efsunludur. Mesleki hazza ulaştığınız an sizi içine çeker ve bir daha da kolay kolay çıkamazsınız. Çıkış yolu aramak gibi bir gayeniz de olmaz zaten. Kelimeleri eğip bükmek, cümleleri ters yüz etmek bu mesleği icra edenlerin en büyük keyfidir ve bu keyif çevirmenliğin büyüsünde saklıdır.
Çevirmenliğe atfedilebilecek daha birçok ifade var ama en önemlisinden bahsetmek gerekirse çevirmenlik, “mücadele” gerektiren bir meslektir ve sevgili genç çevirmen, senin görevin işte tam olarak burada başlıyor! On yıllardır eğitiminin verilmesine karşın toplum nezdinde hala tam olarak idrak edilemeyen biricik mesleğimiz senin omuzların üzerinde yükseliyor ve senin ardında da gelecek nesiller üzerinde yükselmeye devam edecektir. Bu mesleği doğru bir şekilde izah edebilmek için yapabileceğin en iyi şey de mesleğini en iyi şekilde icra edebilmektir.
Peki bunun için neler yapabilirsin veya yapmalısın?
Bir futbolcu düşünelim. Futbolun teorik bilgisine son derece hâkim olmasına rağmen kendisi için gerekli olan antrenmanları yapmıyorsa bu futbolcunun sahada kale direğinden farkı olmaz. Nasıl ki antrenman, bir futbolcu için şartsa bu durum çevirmen için de bir şarttır ve çevirmenin en iyi antrenmanı hiç şüphesiz kitap okumaktır. 1940’larda Çeviri Bürosu tarafından çevrilen edebi eserler kendilerinden sonraki nesillerin biçimlerini ve biçemlerini, yani kalemlerini derinlemesine etkiledi. Bu sebeple bir çevirmen adayı olarak hangi alanda çeviri yapacağın önemli değil, kaleminin ve sözlerinin hak ettiği etkiye ulaşması için yapacağın üç şey var; okumak, okumak ve daha çok okumak.
Bir avukat, öğretmen ve mühendis düşünelim. Farklı meslek gruplarına mensup bu üç kişinin tek ortak noktası nedir? Tabii ki de bir meslek örgütlerinin olmasıdır. Bu insanlar meslek hayatlarında bir sorun yaşadıklarında bilirler ki arkalarında, kendilerini savunacak bir mesleki kuruluşları vardır. Sevgili genç çevirmen, sen de meslek hayatına girdiğinde birçok sorunla tanışıp bunlarla yüzleşeceksin. Bu sebeple seni savunacak ve gerektiği zaman senin savunacağın meslek örgütlerini bilmek zorundasın. Çünkü biliyoruz ki birlikten kuvvet doğar. Çeviri Derneği, Çevirmenler Meslek Birliği (ÇEVBİR), Türkiye Konferans Tercümanları Derneği (TKTD) başta olmak üzere bütün çevirmenlikle ilgili bütün mesleki birlikleri, dernekleri ve federasyon kuruluşları araştır, öğren. Mesleğinde hoşuna gitmeyen şeye bir taş da sen atma, hoşuna gitmeyen şeyi bu meslek örgütleriyle sen değiştir. Değişim sen ol!
Bir meslek düşünelim. Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından tüm gereklilikleri, şartları ve nitelikleri belirlenmiş olsun. Kimin bu işi yapıp kimin yapamayacağını belirleyen bir sertifikasyon sistemi olsun. Mesleki olarak çok iyi örgütlenmiş olsun ve sektördeki çalışanların hakkı son derece iyi bir şekilde savunuluyor olsun. Bu mesleğin belirli bir ücret aralığı olsun ve bu fiyat aralığı dışında bir fiyat verilmesi yasalarla engelleniyor olsun, bu mesleğin eğitimini alanlar meslek hayatlarında hak ettiklerini alıyor olsun, bu meslek çevirmenlik olsun! Okurken çok hoşuna gitti değil mi? Bu bahsedilenlerin birçoğu kısmen gerçekleşti bile… Senden ve benden önceki insanların emekleri ve en önemlisi de umutlarıyla. O yüzden umut et! Uğraş, çabala, emek sarf et, birlik ol ve umut et!
Çünkü umut etmemek yenilgiyi kabul etmektir!
Emrullah Kara (Çevirmen)