Bugünkü Etimolojik Çarşamba köşemizde Fransızca bir kelimeyi ele aldık ve birlikte bu kelimenin kökenini inceleyelim dedik. Günlük kullanımda ya da günlük hayatta karşımıza çıktığında bizlerde genellikle olumsuz bir etki bırakan kelimenin hikayesi aslında Antik Çağlara kadar uzanıyor.
Tıbbın babası Hipokrat’ın yüzyıllar önce ortaya attığı, yaşamın denklemini açıkladığı ve sonrasında pek çok tıp insanına ilham olan kuramın bir parçasıdır bu kelime; ‘La mélancolie”, zaten kelimenin yaşlı ve tıbbi bir havası olduğu fonetiğinden de çıkartılabilir. Kelime, yıllarca farklı çağrışımlarda kullanılmıştır. Kelimenin tam anlamını karşılamayan tanımı ise; ”depresyonda olma, belirsiz üzüntü, hayattan zevk almama, kötümserliğe alışık olma eğilimi” şeklindedir.
Türkçeye bu kelime ‘Melankoli’ olarak Fransızcadan geçmiştir. Kelimenin kökeni Eski Yunancaya dayanmaktadır. (‘Siyah’ anlamındaki ”mélas’’ ve ‘Safra’ anlamındaki ”khōlé” kelimelerinin birleşimi olan ‘melankholía.’)Eski Yunancadan Latinceye ‘melancholia ‘ şeklinde oradan da Fransızcaya ise ”La mélancolie” şeklinde geçmiştir. Ayrıca kelimenin Fransızcada ‘bile noir’ yani ‘kara safra’ anlamına gelen kullanımı da mevcuttur. Bu ifade, insanların karakterini belirleyen 4 temel özsu olduğunu söyleyen Tıbbın babası Hipokrat’ın 4 Yaşamsal Sıvı Kuralı’ndan birisidir. Oldukça ilgi çekici öyle değil mi? Bakalım ruhumuzu oluşturan yaşamsal sıvıların içinde neler mevcutmuş;
- Sarı Safra
- Kara safra
- Kan
- Balgam
Bu antik kurama göre 4 özsuyun ahengi, dengesi bizim karakterimizi ortaya çıkartmaktadır hatta bu 4 özsuyun her insanda farklı etkileşimlerde olması cinsiyet, duygu, mizaç farklılığını ortaya koymaktadır. Ayrıca Hipokrat’a göre sıvıların herhangi birisinin fazlalığı veya eksikliği hastalıklara sebep oluyor, bu yüzden iyi bir sağlığın temeli bu 4 sıvıyı dengede tutmaktır.
Her sıvının bir mevsim ve gezegenle ilişkisi vardır. Kara safra, Satürn gezegeni ve sonbaharla ilişkilendirilir. Kara safranın ruhlarda üzüntüye sebep olduğu savunulur. Bu antik kurama göre kara safra; melankoli, soğuk ve kuru özellikler, toprak ve yaşlılıkla da bağlantılıdır. Mélankolie kavramı 4 temel sıvı kuramı içerisinde çok eski ve büyük bir yere sahiptir. Üzüntü anlamında edebi bir kullanımı da bulunmaktadır. Günümüzde çoğunlukla mélancolie, depresif olmayı ifade etse de Antik Çağda, Hipokrat’ın savına göre şu anki kullanımından farklı olarak sadece, “yaşamı sevmeme” veya “sosyalleşmek istememe” gibi basit bir patolojik durumun aksine üzüntü oluşturan bir “dahilik” ve “delilik kaynağı” olarak görülmekteydi. Konuyu biraz daha açarsak, kelimenin o zamanlardaki çağrışımı yas tutmamızı hatta kendimizi aşmayı, yaşamın anlamını bulmayı sağladığı şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Antik Çağlarda yaşanan bu denli zorlu süreçler, her zaman olumsuz sonuçlar vermeyen bir kriz dönemi olarak görülmekteydi. Bu durumun aslında bize üzüntüleri aşmayı, onlarla başa çıkmayı öğrettiği düşünülmekteydi. Sonuçta üzüntü de hayatımızın bir gerçeği ve bizler adaptasyonu güçlü canlılarızdır.
Hepimizin bu hali yaşadığı, büyük sorgulamaların, üzüntünün ve yalnızlığın olduğu hatta bazen umudunu yitirdiği dönemleri vardır ancak bu dönemler aslında her birimizin yaşaması ve atlatması gereken, bizi güçlendiren zamanlardır. Hep söylenen bir tabir vardır. (şu anda söylediğinizi duyar gibiyim): ‘Gecenin en karanlık olduğu an, güneşin doğmasına en yakın olduğu andır.’ Hepimiz her zor durumda umudumuzu kaybetmeden güneş gibi doğmayı denemeli, gerçeklerden kaçmamayı, zorluklarla yüzleşmeyi ama yarınlara hep umutla bakmayı öğrenmeliyiz.