İşaret dili, işitme engellilerin kendi aralarında iletişim kurarken el hareketlerini ve yüz mimiklerini kullanarak oluşturdukları görsel bir dildir. İşaret dili sözel veya yazılı bir değildir.
İŞARET DİLİNİN ÇEŞİTLERİ
Konuşma dilleri gibi doğal dillerden olan işaret dilleri hakkında alan yazında pek çok eksik bilgi bulunduğu için bunların giderilmesi gerekmektedir. Türkçe, İngilizce, Çince vb. konuşma dillerinde görüldüğü gibi Amerikan İşaret Dili, İngiliz İşaret Dili, Türk İşaret Dili vb. işaret dillerinin sözcük/işaret yapısı, söz dizimi, soru yapıları, anlam yapıları, dil bilgisi kuralları vb. vardır. İşaret dilleri tıpkı konuşma dilleri gibi karmaşık ve zengin bir yapıya sahiptir. İşaret dilleri hem somut (kedi, kitap vb.) hem de soyut kavramları (akıl, zeka, din vb.) içermektedir. İşaret dilleri ile tiyatro ve şiir gibi edebi eserler üretilmektedir. Dünyada sadece bir tane işaret dili yoktur. Bu yaygın görüşün aksine pek çok (bilinen ve üzerine bilimsel araştırma yapılan 100 civarında) işaret dili vardır. Bir tane işaret dili bilmek diğer işaret dillerini de doğrudan bilmek anlamına gelmemektedir. Örneğin; Türkçe bilen bir kişi nasıl İngilizce öğrenebilirse, TİD bilen birisi de aynı şekilde Amerikan İşaret Dili’ni (ASL) öğrenebilmektedir.
Başta tüm dünyada kullanılan ve uluslararası kabul edilen parmak alfabesi, zamanla ülkelere göre bazı küçük değişiklikler göstermiş ve böylece her ülke farklı bir işaret diline sahip olmuştur.
Her ülkenin dilinin gramer yapısıyla kendi işaret dilinin gramer yapısı farklıdır. Bu aynı şekilde Türkiye’de de geçerlidir. Bazı şehirlerde de lehçe farklılıkları görülmektedir. Fakat bu durum iletişimde herhangi bir sorun yaratmamakta ve küçük değişiklikler göstermektedir.
İşaret dilindeki değişiklikleri tek el veya çift el kullanılmak üzere iki ana başlığa ayırabiliriz.
Tek El Kullanılarak Uygulanan İşaret Dili
Amerikan İşaret Dili, Fransız İşaret Dili ve İrlanda İşaret Dili tek el kullanılarak uygulanan işaret dillerine örnek olarak gösterilebilir.
Çift El Kullanılarak Uygulanan İşaret Dili
İngiltere, İskoçya, Eski Yugoslavya ve Türk İşaret Dilleri, çift el kullanılarak uygulanan işaret dillerine örnek olarak gösterilebilir.
TÜRK İŞARET DİLİ ve TARİHÇESİ
Türkiye’de işaret dilinin veya dillerinin varlığı bilinenden çok daha eskilere dayanmaktadır. Hititlerden bu yana 3500 senedir Anadolu ve çevresinde işitme engellilerinin ve sağırların varlığı bilinmekte ve tarihi kaynaklarda bu kişilerin elleriyle iletişim kurduklarına dair bilgiler yer almaktadır. Miles ise Osmanlı saraylarında ve mahkemelerinde işaret dili kullanımından bahsetmekte ve saray içinde işaret dili kullanıldığını ortaya koymaktadır (Miles, 2000). O dönemde kullanılan işaret dili ile TİD arasında bir süreklilik veya ilişkinin olup olmadığı araştırmaya değer bir konudur.
Türk İşaret Dili ya da TİD; Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki işitme engelliler tarafından kullanılan dildir. Resmi kayıtlara göre Türkiye’deki ilk işitme engelliler okulu, Osmanlı Dönemi’nde II. Abdülhamit tarafından yaklaşık 120 yıl önce kurulan Yıldız Sağırlar Okuludur.
Osmanlı’da İşaret Dili ve İşitme Engelliler
Araştırmalara göre Osmanlı’da işitme engellilere “Sağır ve Dilsiz” deniyordu. Sağır ve dilsizler padişaha çok yakın olarak hizmet ediyorlardı ve padişaha her türlü konuyu aktarabilecek bir işaret dilleri mevcuttu. Yani hem kendi aralarında hem de padişahla ve saraydaki işiten görevlilerle rahatça fikir alışverişinde bulunabilmekteydiler.
Sağır ve dilsizler değişik meslek alanlarında (kılıç ustaları, sarık ustaları, hamam tellakları, berber vb.) esnaf olarak çalışabiliyor ve kullandıkları işaret diliyle müşterilerle çok iyi anlaşabiliyorlardı. Bununla beraber Osmanlı Devleti’nin diğer devletlerle olan gizli görüşmelerinin yapıldığı odalarda sağır ve dilsizler de görevlendirilmişlerdir.
Osmanlı Sarayı’nda ayrıca mahkemelerde hizmet etmeleri amacıyla bulundurulan bir Sağırlar Topluluğu yer almaktaydı. Sarayda çalışan her görevliye yapıldığı gibi sağır ve dilsizlere de mutlaka bir zanaat öğretilmekte ve aylıkları verilmekteydi. Miles’in araştırmalarına göre Osmanlı topraklarında yaşayan ve işaret dili kullanan sağır ve dilsizler, en üst düzey hayat standartlarına sahip topluluklardır. Batılılar, İstanbullu sağır ve dilsizlerin kendi kanunlarını ve dinlerini biliyor olmalarına şaşkınlık duymuşlardır. Cumhuriyet dönemindeki ilk işitme engelliler okulu MEB destekli olarak 1941 yılında İstanbul’da Türkiye Sağır ve Dilsizler Tesanüt Derneği binasında Sağır Eğitimci Süleyman Gök tarafından açılmıştır. 1951 yılında ise Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiş ve 92 öğrenci ile Merkez Efendi’deki Yenikapı Mevlevihanesi’ne taşınarak eğitime devam etmiştir.
Türk İşaret Dili’nin Yasaklanması
1960 yılından sonra İşitme Engelliler Okulları’nda Türk İşaret Dili’nin öğretimine son verilmiş, hatta işitme engellilerin bu dili kullanması yasaklanmıştır. Bunun nedeni işitme engellilerin eğitiminde duyusal, işitsel ve sözel yöntemin gerekli olduğuna inanılması ve işaret dilinin çocukların konuşmasını engelleyeceği düşüncesidir.
MEB’de Türk İşaret Dili
Türk Milli Eğitim Sistemi’nde Türk İşaret Dili’nin yasaklanmasından 52 yıl sonra 2005 yılında çıkarılan kanunla bu yasak kalkmıştır. MEB 1992 yılında ülke çapındaki işitme engelliler okullarını kapsayan bir çalışma yaparak bu okullardaki “tecrübeli” öğretmenleri Ankara’da toplamış ve onlardan aldığı bilgiler ile bir işaret dili kılavuzu hazırlayarak 1995 yılında yayımlamıştır. 2012 yılında Türk İşaret Dili Sözlüğü ihtiyacını karşılamak amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Türk İşaret Dili Sözlüğü hazırlanmıştır. Daha sonra bu sözlük güncellenerek 2016 yılında yeniden yayımlanmıştır.
Kaynakça: