ÇeviriBlog ailesi olarak Leh Dili ve Edebiyatı Bölümündeki arkadaşlarımıza fikir vermek ve yardımcı olmak adına Lehçe (Polonyaca) Dilbilimci ve Çevirmen Aykut AK ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Başarılarla dolu bir öğrenim ve kariyer hayatı dileriz.
Merhaba Aykut Bey, hoş geldiniz. Yeni arkadaşlarımıza yönelik bu röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkürler. Bu yıl bölümü yeni kazananlara neler önerirsiniz?
Öncelikle bölümü gerçekten isteyerek ve hakkında az da olsa bilgi sahibi olarak gelenlere hoş geldiniz diyor; başarılar diliyorum. Diğer taraftan, sadece puan bazlı bir tercih yapıp kazananlara naçizane tavsiyem ise yol yakınken gerçekten neyi istediklerini kendilerine sormaları ve istekleri neyse ona yönelmeleri. Çünkü kağıt üstünde diğer dil puanıyla girilen bölümlere nazaran kolay kazanılan bir bölüm gibi görünse de dünya üzerinde öğrenilmesi en zor dillerden birinin eğitimini alacaklar ve bu gerçekten sabır ve sevebilme işi, aman unutmasınlar. Tabii her ne kadar zor bir dil olsa da diğer yandan çok zengin bir edebiyat, kültür ve tarih onları bekliyor. Bölüme sadece Lehçe öğrenmek ve dört yılda standart bir şekilde mezun olmak değil de Polonya kültürünü ve doğal olarak Avrupa kültürünün yapboz parçalarından birisini öğrenmek olarak bakarlarsa iyi olur. Antik çağdan günümüz modern Polonya’sına bir serüven gibi… Bu nedenle de dillerini felsefe, psikoloji gibi sosyal bilimlerle güçlendirmeleri ya da tiyatro, sinema gibi sanatlarla süslemeleri, hem kişisel gelişimlerine faydalı olması hem de kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri açısından dilin ilerleyişi noktasında onlara yardımcı olacaktır.
Peki, bu derin kültür hazinesini öğrenmeye başlamak adına başlangıç sürecinde hangi kitaplar okunursa üniversite eğitimi boyunca faydasını görürler?
Bölümle ilgili hocaların tavsiyeleri daha doğru olacaktır elbette ama Dostoyevski, Kafka, Balzac, Goethe, Cervantes, Shakespeare gibi dünya edebiyatında bilinen ve önemli yazarları okumak, bölümde tanıyacakları yazarları edebi bakımdan karşılaştırarak öğrendikleri dilin edebiyatını daha iyi anlamalarına yardımcı olacaktır.
Daha derine inersek, üniversite yılları boyunca onlara katkı sağlaması açısından genel kültür ve Leh Dili ve Edebiyatı açısından tavsiye edeceğiniz kitaplar nelerdir?
Bu, çok öznel cevaplara gebe bir soru çünkü belirli bir okuma alışkanlığına sahip kişiler her halükarda kendi sularına yön verecek ve yolu daha iyi göreceklerdir diye düşünüyorum. Beni edebi açıdan etkileyen ve düşüncelerimi geliştiren kitaplar olarak önermek isteyeceklerim: Cervantes – Don Quijote, Dostoyevski – Suç ve Ceza, Witold Gombrowicz – Ferdydurke, Oğuz Atay – Tutunamayanlar, Peyami Safa – Yalnızız, Filibeli Ahmed Hilmi – Amak-ı Hayal.
Söz konusu dili hiç bilmeyen ve bölümü yeni kazanan arkadaşlarımız için öneriniz nedir?
Tabii ki Türkçeyi iyi bilmelerini öneririm. Bölümdeki değerli hocalarımız da böyle düşünmektedir. Sonuçta anadiliniz ne kadar kuvvetliyse karşınızdaki dili kavrayışınız da o denli iyi olacaktır.
Aykut Bey, genel kültür edinimi açısından neler önerirsiniz?
Daha önce de belirttiğim gibi diğer sosyal bilimlerle ya da sanat dallarıyla olan ilgileriyle birlikte yoğrulan düşünce yapısının gelişimi neticesinde dilin gelişimi kültürün gelişimine yardımcı olacaktır, diye düşünüyorum. Dili bir toprak gibi düşünecek olursak ona ektiğimiz çeşitliliğe ve kaliteye göre ürün verecektir. Çorak bir arazi oluşturmak da çeşit çeşit ağaçların olduğu bir orman oluşturmak da bizim elimizde.
Harika cümleler kurdunuz, ifade şeklinizi gerçekten tebrik ederim. Bu bölümü kazananlar genel olarak İngilizce bir sınavla geldi. Bu bağlamda ikinci dil edinimi açısından hangi dil öğrenim tekniklerini önerirsiniz?
Nerede okudum ya da nerede gördüm bilmiyorum ama şöyle bir şeydi sanırım; ”Yabancı bir dili iyi konuşmak için o dilde yazılmış iyi şiirleri bulun.” Tabii bu, öğrenmenin ilk aşamasında ne kadar doğrudur bilemiyorum ama yabancı dilde şarkı dinlemek gibi şiir dinlemek de etkili olabilir. Biraz üzerine düşerlerse kendi öğrenim tekniklerini geliştireceklerini düşünüyorum. Nihayetinde İngilizce bilen insanlardan bahsediyoruz. Bu onlar için üçüncü bir dil olacak. Buraya gelene kadar kendi dilsel zekalarıyla bir öğrenme yöntemi geliştirmişlerdir, değil mi? Kendimden yola çıkarak söylüyorum, biraz zorlansınlar; balık tutmayı öğreneceklerdir kendi yöntemleriyle.
Farklı birkaç sorum olacak size. Ben Çek Cumhuriyeti’nde okuduğum dönemlerde Lehçeyi duyma tecrübesini çokça edindim. Çekçe ve Lehçe, Slav dillerinden geldiği için çok ortak yönleri var. Bu bağlamda Leh Dili ve Edebiyatı okuyan biri Çekçeyi anlayabilir mi ya da başka hangi Slav dillerini anlayabilir?
Tabii bir Japon dili öğrencisine göre anlaması kolay olacaktır ama bu demek değil ki Lehçe bilmek aynı zamanda Çekçe bilmektir. Burada bahsettiğim dilin göze ve kulağa ortak yansımalar sunması; kaldı ki ikisi de Slav Dil ailesine mensup. Ancak birtakım farklılıklar yine de mevcut (örn: Lehçe üç cinsiyete sahipken Çekçe dört cinsten oluşmaktadır).
Lehçe, aslında, konuşması en güzel dillerden birisi. Konuşurken sanki hep ”ş, ç, j” harflerini kullanıyorlar gibi geliyor kulağa. Bize alfabesiyle ilgili söyleyeceğiniz şeyler var mıdır? Bildiğim kadarıyla ortası çizik bir L harfi var mesela…
Alfabesi Rusça gibi Kiril değil Latin alfabesi ama kendine has harflere de sahip; dediğiniz gibi ortası çizik L yani Ł‘nin ‘vın’daki ‘vı’ sesi gibi bir seslenişi var, kuyruklu a ‘ą’ ya da kuyruklu e ‘ę’ gibi vs. Evet bana göre de dilin şiirsel bir tınısı var. Rusçadan daha yumuşak bir tınısı olduğunu söyleyebiliriz.
Aykut Bey’e röportaj için çok teşekkür ederim. Yine birbirinden güzel şeyler öğrendiğimizi düşünüyorum. Her röportajımda olduğu gibi yeni kültürler, yeni hayatlar canlandırıyor kafamızda ve ne kadar öğrenirsek o kadar genişliyor dünyamız. Hayat yolunuzun engebesiz olmasını dilerim. Çok teşekkürler.
KAYNAK