Cyrano de Bergerac, 17. yüzyılda yaşamış Parisli şair, oyun yazarı ve silahşör Savinien Cyrano de Bergerac’tan esinlenilerek Fransız şair ve oyun yazarı Edmond Rostand tarafından kaleme alınmış ünlü bir eserdir. Kılıç kullanması ve şairliğiyle hayranlık uyandıran Cyrano’nun tek kusuru, gereğinden fazla büyük olan burnudur. Kendini son derece çirkin bulan Cyrano, kuzeni Roxane’a aşıktır. Ne var ki Roxane da Cyrano’nun bölüğünden genç ve yakışıklı Christian’a aşıktır. 17. yüzyıl Fransa’da yaşamış şair ve silahşör Cyrano de Bergerac’ın hayatından esinlenilen oyun; aşkı, kahramanlığı ve gururu anlatıyor. 27 Aralık 1897’de ilk kez sahnelenen oyun, Fransız tiyatrosu ve edebiyatına yepyeni bir soluk getirdi.

Yaşadığım müddetçe ağlayayım istemem. Düşün, ah ne işkence! Gözyaşının mukaddes güzelliğini düşün, sonra çirkinliğini bu kaba görünüşün! Gözyaşlarından daha mukaddes ne var sanki! Asla benim yüzümden gülünç olsun bir teki istemem gözyaşının, gülmek can verişidir. İstemem!

Edmond Rostand 1 Nisan 1868’de Marsilya’da doğdu. Varlıklı ve kültürlü bir aileden gelmiştir. Lisedeyken uslu ve çalışkan olması ile dikkat çeker. Bir gün Catullus’tan manzum olarak tercüme ettiği bir parçayı öğretmenine gösterir. Tercüme usul ve nizama aykırı olmasına rağmen öğretmeni tercümenin güzelliğine o kadar hayran olmuştur ki sınıfta bulunan bütün öğrencilere Rostand’ın çevirisini okur. Böylece Edmond Rostand, lisenin şairi olmuştur. Yine aynı dönemde Marsilya’da çıkan Mireille mecmuasında ilk şiirleri yayınlanmaya başlar.

Ah ya Rabbi ne ıstıraplar çektim, Buckingham gibi. Benim Kraliçem siz, size bağlıyım. ben de onun gibi hem meyus hem de sadığım…

Lise bittikten sonra edebiyat okumak ister ancak babası bu isteğine engel olur. Çünkü edebiyat, Rostand’ın babasına göre, bir meslek değildir. Gerçek bir mesleği olmalıdır. Bu sebeple 1888 yılında Hukuk Fakültesinde eğitim hayatına devam eder. Burada dersleri çok iyidir. Derslerine çalışırken bir yandan da edebiyat ile ilgilenmeye devam eder. Hatta tatillerde ailesiyle birlikte Luchon’a gittiği zaman en büyük eğlencesi artık tiyatrodur. Villanın bahçesine derme çatma bir sahne kurar ve orada arkadaşı Henri de Grosse’la birçok piyes oynar. Onu izleyenler doğuştan gelen tiyatro yazarı kabiliyetini görmekte zorlanmazlar.

2015-2016 sezonunda İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Yiğit Sertdemir’in canlandırdığı Cyrano de Bergerac

Kalbim sizi bu ana kadar bir lahza bile terk etmedi. İnanın, sadece bu dünyada değil, öbür dünyanın inzivasında bile ruhum ölçüsüz, sonsuz…

Edmond Rostand 1890’dan 1897’ye kadar birçok eser yazar. Ancak bir türlü hak ettiği değeri göremez. Senelerdir tatillerini geçirdiği Luchon’da, bir arkadaşının sevgilisini etkilemesine yardım eder ve 17.yüzyılın derbeder şairi, filozofu, müzisyeni ve silahşoru Savinien Cyrano de Bergerac’ın şiirlerini kullanır. Bu olay Cyrano’nun ilham noktası olur ve tüm ruhuyla eseri oluşturmaya başlar. Edmond Rostand Cyrano de Bergerac’ı yazarken, ona ilham kaynağı olan Savinien Cyrano de Bergerac ile müthiş bir bağ içerisindedir. Çünkü o da Cyrano gibi anlaşılamamış ve hak ettiği değeri görememiştir. Bu sebeple piyes karakterlerini çok büyük bir titizlikle oluşturur. Eser 27 Aralık 1897 tarihinde sahnelenir. Bu tarih hem Fransız edebiyatı ve tiyatrosu için yeni bir devrin başlangıcıdır. Sabahın ikisine kadar heyecan içinde alkışlayan, bağıran, gülen ve ağlayan halk, Rostand’ın ilk ve gerçek zaferidir.

Rahmetlinin Cyrano de Bergerac’tı adı; her şey olayım derken hiçbir şey olamadı!

Oyun birçok kez sinemaya aktarılmış, 1936’da operaya uzanmıştır. Türkçeye ilk kez 1942 yılında Sabri Esat Siyavuşgil tarafından çevrilmiştir. Cyrano’nun bu kadar benimsenmesinin sebebi şüphesiz herkesin onda kendinden bir şeyler bulmasıdır. Gururu, başkasının maskesi altından sevdiği kadına olan itirafı ve kendini feda etmesi, bizi aradığımız ideal insanlığa götürüyor.

Gerard Depardieu tarafından canladırılan Cyrano de Bergerac (1990)

Cyrano de Bergerac’ın ünlü ”İstemem, eksik olsun!” tiradı ve ünlü çevirisi

Ne yapmak gerek peki? Sağlam bir arka mı bulmalıyım? Onu mu bellemeliyim? Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi, önünde eğilerek efendimiz sanmak mı? Bilek gücü yerine, dolanla tırmanmak mı? İstemem!

Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım Le Bret? Sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım? Bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip, taklalar mı atmalıyım? İstemem, eksik olsun!

Her sabah kahvaltıda kurbağa mı yemeli? Sabah akşam dolaşıp pabuç mu eskitmeli? Onun bunun önünde hep boyun mu eğmeli? İstemem! Eksik olsun böyle bir şöhret, eksik olsun!

Ciğeri beş para etmezlere mi ‘yetenekli’ demeli? Eleştiriden mi çekinmeli? ‘Adım Mercuré dergisinde geçse!’ diye mi sayıklamalı? İstemem! İstemem, eksik olsun!

Korkmak, tükenmek, bitmek? Şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek. Dilekçeler yazarak içini ortaya dökmek? İstemem, eksik olsun! İstemem, eksik olsun!

Ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek? Tek başına özgür olmak! Dünyaya kendi gözlerinle bakmak. Sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak. Bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak; ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek; isteyince Ay’a bile gidebilmek?

Başarıyı alnının teriyle elde edebilmek?

Demek istediğim, asalak bir sarmaşık olma sakın. Varsın boyun olmasın bir söğüdünki kadar. Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?

– Dök içindeki öfkeyi dostum. Ama saklama benden, beni sevmediğini!

– Sus!

Orijinal Fransızca Metin

Et que faudrait-il faire ?
Chercher un protecteur puissant, prendre un patron,
Et comme un lierre obscur qui circonvient un tronc
Et s’en fait un tuteur en lui léchant l’écorce,
Grimper par ruse au lieu de s’élever par force ?
Non, merci ! Dédier, comme tous ils le font,
Des vers aux financiers ? se changer en bouffon
Dans l’espoir vil de voir, aux lèvres d’un ministre,
Naître un sourire, enfin, qui ne soit pas sinistre ?
Non, merci ! Déjeuner, chaque jour, d’un crapaud ?
Avoir un ventre usé par la marche ? une peau
Qui plus vite, à l’endroit des genoux, devient sale ?
Exécuter des tours de souplesse dorsale ?…
Non, merci ! D’une main flatter la chèvre au cou
Cependant que, de l’autre, on arrose le chou,
Et donneur de séné par désir de rhubarbe,
Avoir son encensoir, toujours, dans quelque barbe ?
Non, merci ! Se pousser de giron en giron,
Devenir un petit grand homme dans un rond,
Et naviguer, avec des madrigaux pour rames,
Et dans ses voiles des soupirs de vieilles dames ?
Non, merci ! Chez le bon éditeur de Sercy
Faire éditer ses vers en payant ? Non, merci !
S’aller faire nommer pape par les conciles
Que dans des cabarets tiennent des imbéciles ?
Non, merci ! Travailler à se construire un nom
Sur un sonnet, au lieu d’en faire d’autres ? Non,
Merci ! Ne découvrir du talent qu’aux mazettes ?
Être terrorisé par de vagues gazettes,
Et se dire sans cesse : « Oh ! pourvu que je sois
Dans les petits papiers du Mercure François » ?…
Non, merci ! Calculer, avoir peur, être blême,
Préférer faire une visite qu’un poème,
Rédiger des placets, se faire présenter ?
Non, merci ! non, merci ! non, merci ! Mais… chanter,
Rêver, rire, passer, être seul, être libre,
Avoir l’œil qui regarde bien, la voix qui vibre,
Mettre, quand il vous plaît, son feutre de travers,
Pour un oui, pour un non, se battre, – ou faire un vers !
Travailler sans souci de gloire ou de fortune,
À tel voyage, auquel on pense, dans la lune !
N’écrire jamais rien qui de soi ne sortît,
Et modeste d’ailleurs, se dire : mon petit,
Sois satisfait des fleurs, des fruits, même des feuilles,
Si c’est dans ton jardin à toi que tu les cueilles !
Puis, s’il advient d’un peu triompher, par hasard,
Ne pas être obligé d’en rien rendre à César,
Vis-à-vis de soi-même en garder le mérite,
Bref, dédaignant d’être le lierre parasite,
Lors même qu’on n’est pas le chêne ou le tilleul,
Ne pas monter bien haut, peut-être, mais tout seul !

KAYNAKÇA

Edmond Rostand-Cyrano de Bergerac

Öne Çıkan Görsel

İnsan Okur

Fransızca Metin

Tags: