Son zamanlarda giderek popülerleşen oyun yerelleştirmesi hakkında merak edilenleri Locpick ekibinden çok değerli Bilgesu Vardar Özbek ve Ali Barutçuoğlu ile konuştuk.
Bilgesu Hanım ve Ali Bey merhaba. Öncelikle röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Dilerseniz sizleri tanıyalım. Bize kendinizden ve oyun yerelleştirmesine nasıl başladığınızdan bahsedebilir misiniz?
Bilgesu: Merhaba Berna. Hepimiz için yıllardır çok değerli olan ÇeviriBlog’da bu alana ve bize yer verdiğiniz için biz teşekkür ederiz.
Bilgisayar oyunlarının yeri hayatımda hep bambaşka oldu. Okumayı daha yeni yeni sökerken abilerim ve bir o kadar oyunsever olan annem sayesinde Diablo, Wolfenstein, Doom gibi oyunlarla tanıştım bu dünyayla. Ben 8 yaşındayken taşındığımız Suudi Arabistan’da geçirdiğim 5 yılın dillere karşı gittikçe artan ilgim üzerinde (babamın emeği çok büyüktür bu konuda) bir hayli etkisi vardır. Kendimi bu alana adamayı seçip üniversitede Rusça ve İngilizce mütercim tercümanlık öğretimlerimi tamamladığımda henüz mesleki açıdan böyle bir sektörden bihaberdim. Akademik çevirilerden alt yazı çevirilerine kadar pek çok farklı alanda deneyim edinme şansım oldu; gerek üniversite boyunca gerek sonrasında. Yıllar önce oyun sektörünün pazarlama tarafına girdiğimde Türkiye’de oyun yerelleştirmesi alanında profesyonel açıdan büyük eksikler olduğunu görme şansımız oldu şu anki ortaklarımla. Ülkemiz ve oyuncularımız kesinlikle çok daha fazla kaliteli içeriğin zevklerine ve kültürlerine hitap edecek şekilde, titizlikle hazırlanmış yerelleştirme ürünlerini hak ediyor. Biz de bunu sağlayabilmek istedik, yolculuğumuza bu şekilde başladık.
Ali: Merhaba Berna. Ben de henüz 5 yaşındayken yoğun ısrarlarım sonucu babamın aldığı ilk bilgisayarım ile oyun dünyasına giriş yaptım. İlk oyunum siyah beyaz ekranda oynadığım Space Invaders’dı. :) Ama 90’ların başında Monkey Island serisi gibi adventure oyunlarıyla tanışmamla İngilizcenin ve oyunlarda hikâyelerin derinliklerine ilk ciddi adımımı atmış oldum.
Eğitim hayatımda çeviri eğitimi almadım ama hem küçük yaştan beri İngilizce oyun ve kitaplarla iç içe olmam hem de Robert Kolej’de, Amerika’da ve İngiltere’de aldığım eğitimden dolayı Türkçe ve Türkiye kültürü içinde olduğu kadar İngilizce ve Batı kültürü içinde de yetiştim. Yaklaşık 15 yıldır profesyonel olarak çeviri, müzik ve ses teknolojileri alanlarında çalışıyorum. 2016 yılında Bilgesu’nun dediği gibi hem becerilerimizi hem de ilgi alanlarımızı birleştiren Türkçe oyun yerelleştirme sektöründeki açıklığı gördük. Bu alanda dünyadaki en kaliteli hizmeti veren ekibi kurmak için kolları sıvadık ve bunu başarabilmek için kendimize belirlediğimiz bu “niş” alandan ödün vermedik: Biz sadece İngilizce-Türkçe dillerinde çalışıyoruz ve ekip üyelerini alanında en önde gelen oyun tutkunlarından seçiyoruz.
Oyun yerelleştirmesi nedir? Oyun yerelleştirmesini diğer yerelleştirme türlerinden ayıran özellikler nelerdir?
Bilgesu: Oyun yerelleştirmesi, bir oyunun kaynak içeriğinin tüm yönleriyle (kültür, üslup, referanslar vb.) ele alınıp, değerlendirilip, hedef dil ve kültüre en organik biçimde aktarılmasıdır. Çeviri genel olarak neredeyse hiçbir zaman motamot yapılmaması gereken bir işken, bu konu oyun yerelleştirmesinde ekstra önem kazanmaktadır. Yapılan işin hedef kitlesi olan oyuncuları düşünelim: Bu işe maruz kaldıkları ortamdan edinmek istedikleri nedir? Eğlenmek. Bir de tabii oyunda doğru ilerleyebilmek. Dolayısıyla eğlenceli ve bizim oyuncumuzu doğru yönlendirecek nitelikte içerik üretmek, kimi zaman çevirinin bire bir karşılanmasından çok daha önemlidir. Bu durum da zaten sonraki soruda karşımıza gelen “transcreation”, yani yaratıcı çeviri alanına yönelmektedir ağırlıklı olarak.
Çeviri, yerelleştirme ve transcreation tanımları oyun dünyasında kendini nerede konumlandırıyor? Sizlerin bu konudaki fikri nedir?
Ali: Biz yaptığımız işten bahsederken “yerelleştirme” terimini tercih ediyoruz ve bu da “transcreation”ı gerektiği noktalarda kendi içinde barındırıyor. Oyunlar söz konusu olduğunda “çeviri yapmak” ifadesinin yetersiz kaldığını düşünüyorum; çünkü kaynak metinleri “sadece” çevirmenin ötesinde o kadar çok unsuru göz önünde bulunduruyoruz ki… Bizim sorumluluğumuz o kaynak metinleri üreten yazarlara karşı değil, o oyunu Türkçe oynayan oyunculara karşı. Bazı diğer çeviri dallarının aksine, okuyucu/oyuncu Türkçe metinlerle ilgili kötü bir deneyim yaşadığında “Biz ne yapalım, bize ne geldiyse onu çevirdik” diyerek işin içinden çıkamıyoruz. Hata içermeyen bir çeviri yapmak çoğu zaman tek başına yeterli olmuyor. Oyuncunun verilmek istenen bilgiyi doğru şekilde alması, doğru hissiyatın oyuncuya geçirilmesi ve tabii ki oyuncunun olabilecek en eğlenceli şekilde vakit geçirmesi için ne zaman kaynak metne titizlikle bağlı kalmamızın, ne zaman ise “transcreation”ın sınırlarını zorlayarak kaynaktan çok farklı içerikler üretmemizin daha iyi olacağını bilmemiz gerekiyor.
Oyun yerelleştirmesinin dünyada pazar payı ve tanınırlığı nasıldır? Buradan hareketle Türkiye’de oyun yerelleştirmesine bakış nedir?
Bilgesu: Oyun geliştiricisi, yayıncısı ve dağıtımcısı olan firmalar temelde 3 iş modeliyle oyun yerelleştirme süreçlerini gerçekleştiriyorlar:
- Firmalarının bünyesine hedefledikleri dil çiftleri için çevirmenler alıp süreci kendi içlerinde koordine edebiliyorlar.
- Hedefledikleri her bir dil çifti için lokal yerelleştirme firmalarıyla (bizim gibi) çalışabiliyorlar.
- Hedefledikleri tüm dil çiftleri için tek bir global yerelleştirme firması ile çalışabiliyorlar.
Bu bahsettiğim modeller, onlarca yıldır global pazarda işleyen süreçlerdir ve bu şekilde işleyişi oturmuş pek çok köklü oyun yerelleştirme firması yurt dışında bulunmaktadır; gerek lokal gerek global. Oyun firmalarının resmî olarak pazarına girmeyi seçtiği ülkeler son 5 yıla kadar çok daha kısıtlıydı: Genelde ya çok büyük pazarlar (Çin) ya da bütçesi daha yüksek pazarlar (Avrupa ülkeleri). Türkiye pazarına yerelleştirme ile girmeyi seçen çok az sayıda firmanın belli başlı oyunları resmî olarak yerelleştirilmiş olmasının yanı sıra, ülkemizde bu işin pazarı uzun zamandır daha ziyadeoyunsever gönüllü çevirmenlerin emeklerine kalmış oldu bir nevi. Ülkemizdeki oyunseverlerin oranı arttıkça da (Newzoo* raporlarına göre şu an ülkemizde son yıllarda 30 milyonu aşkın oyun oynayan insan var) neyse ki son yıllarda Türkçeye olan ilgi de aynı oranda arttı. Türkiye artık oyun yerelleştirmesi alanında öncelikli pazarlar arasında görülmeye başlandı.
*Oyunların istatistiksel tarafları ile ilgilenenler için:
Konsol ve bilgisayar oyunları konu ve oynanış şekli itibariyle simülasyon, macera, korku, bulmaca, aksiyon, strateji ya da RPG (Role Playing Game), RTS( Real Time Strategy), MOBA ( Multiplayer Online Battle Arena) gibi birçok alt türe ayrılıyor. Buna benzer şekilde, oyun yerelleştirmesini de kendi içinde türlere ayırmak mümkün mü?
Ali: Kısmen evet. Örneğin RPG ve MOBA oyunlarının çoğu kullanılan terimler ve mekanikler itibarıyla birçok ortak nokta içeriyor, dolayısıyla bu tür oyunları bir “oyun yerelleştirme dalı” olarak gruplamak mümkün gibi gözüküyor. Öte yandan bir korku oyunu ile bir strateji oyununun yerelleştirmesinin çok farklı olacağı düşünülebilir. Ancak ben oyun yerelleştirmesini türlere ve dallara ayırma taraftarı değilim; çünkü gerçekten yetkin bir oyun yerelleştirme uzmanı, ne türde olursa olsun (oyuna hâkim olacak kadar incelemeye vakti olduğu sürece) herhangi bir oyunu başarıyla yerelleştirebilmeli. Oyun yerelleştirmesinin belli başlı ilkeleri ve bir mantığı var; hem bunlara hem de oyuna hâkim olunduğu sürece oyun yerelleştirme uzmanları tür ayrımı yapmadan her çeşit oyun üzerinde çalışabilmeli.
Oyun yerelleştirmesinde yerelleştirme uzmanı açısından oyuna hâkimiyet ne derece önemlidir?
Ali: Bunu yukarıdaki soruda verdiğim cevaba bağlayabiliriz. Evet, tüm oyunlar için geçerli olan bazı yerelleştirme ilkeleri var, ama söz konusu oyuna hâkimiyet de bir o kadar önemli.
Bilgesu: Bunu ufak bir kıyasla örneklendirecek olursak, teknik bir çeviriyi yapmak için ilgili alanda faaliyet göstermeniz zaruri değildir ama diline ve kültürüne elbette hâkim olmanız gerekir. Oyun yerelleştirmesinde ise ilgili alanda kesinlikle faaliyet göstermeniz, yani oyun oynayan biri olmanız çok kritik bir konu.
Ali: Bu hâkimiyeti kazanmanın ne kadar zaman alacağı ise oyundan oyuna değişebilir. Özellikle üzerinde çalıştığımız League of Legends ve Fortnite gibi çevrimiçi oyunlarda hâkimiyet kazanmak oldukça zorlu ve emek gerektiren bir süreç; bu tür oyunlar sürekli güncellendiği ve yenilendiği için bu oyunları yerelleştiren kişilerin sürekli oyunu takip edip gelişmelerden haberdar olması şart. Birkaç haftalığına bile oyundan kopmak, oyuna hâkimiyetinizi yitirmek anlamına gelebilir. Ayrıca sadece oyunları değil, oyuncu kitlelerini de yakından takip etmemiz gerekiyor. Oyuncular kendi aralarında nasıl konuşuyor, kullandıkları bir jargon var mı, neyi beğenip neyi beğenmiyorlar, o dönemde sosyal medyada hangi espriler yapılıyor… Bunların hepsinin farkında olmamız çok önemli.
Kötü yapılmış bir oyun yerelleştirmesi oyuncunun oyun deneyimini nasıl etkiler?
Bilgesu: Olumsuz. :)
Ali: Çok olumsuz. :) Şaka bir yana, Türkiye’de oyuncular artık oyunları kendi anadillerinde oynamak istiyorlar ve kaliteli yerelleştirme örnekleri görmek bizim oyuncularımızın da hakkı. Oyuncular kötü yapılmış, hatalı veya üzerinde uğraşılmamış yerelleştirmeleri görünce hemen fark ediyorlar ve memnuniyetsizliklerini sosyal medyada vakit kaybetmeden dile getiriyorlar.
Bilgesu: Bu memnuniyetsizlikler kapsamında tabii en sıkıntı yaratabilen hata türü yanlış yönlendirici olanlar. Dilin oyuncuya keyif vermemesi başlı başına hoş bir durum değilken, bir de çözmeniz gereken bilmece/bulmacanın yanlış aktarılmış olması sebebiyle çözemediğinizi ve oyunda ilerleyemediğinizi düşünün… Veya bir diyalogda yapılan tek bir zamir hatası yüzünden oyunun devamında hikâyeyi bambaşka bir şekilde anlamış ve yorumlamış olabilirsiniz.
Bir oyunun kemikleşmiş bir oyuncu kitlesi bulunuyorsa, Türkçe yamayı yadırgıyorlar mı? Bazı jargonların çevrilmesine tepki gösteriyorlar mı? Jargonlar bu tip durumlarda olduğu gibi korunmalı mı yoksa risk alarak çevrilmeli mi?
Ali: Biz çok özel durumlar dışında her zaman tüm terimlerin yerelleştirilmesi taraftarıyız. Türkçe oyun jargonunun yerleşmesi başka türlü mümkün değil. Bazen risk alıyoruz ve özellikle bir oyunu ilk kez yerelleştiriyorsak oyuncuların bazılarının tepki vermesine hazırlıklı oluyoruz. Mesela Fortnite’ın Battle Royale modu biz yerelleştirmeye başlamadan önce birkaç aydır Türkiye’de İngilizce olarak oldukça yaygın bir şekilde oynanıyordu. Tabii bizim yerelleştirmelerimiz oyuna girdiğinde ve haritadaki yer adları, silahlar, eşyalar birden Türkçeleştiğinde sert bir şekilde tepki veren bir kesim oldu. Bunu artık normal karşılıyoruz. :) Önemli olan zaman geçtikçe oyuncu kitlesinin çoğunluğunun Türkçe isimleri ve ifadeleri benimseyip benimsemediği. Örneğin Fortnite’ın Türkçe yerelleştirmesini takip eden aylarda hem sosyal medyada hem de gerçek hayatta oyuncuların çok büyük kısmının “VictoryRoyale” değil de “Azmin Zaferi” ifadesini kullandığını görmek benim için özel bir gurur kaynağıydı. :)
Oyun yerelleştirmesinde görev alacak yerelleştirme uzmanı, kaliteli bir oyun yerelleştirmesi yapmak için neler bilmeli ve hangi alanlardan beslenmelidir?
Ali: Neredeyse her şeyi bilmeli. :) Oyun yerelleştirmesi öyle bir dünya ki tek bir paragrafı doğru yerelleştirmek için hem oyun jargonunu, hem sadece Amerika’nın güney eyaletlerinde kullanılan İngilizce bir deyimi, hem Çin’de kutlanan bir bayramı, hem Shakespeare’in bir oyununda geçen bir sözü bilmeniz gerekebilir. Abartıyorum gibi geliyor belki ama böyle durumlar sık sık karşımıza çıkıyor. Tabii kimsenin her şeyi bilmesine olanak olmadığı için neyi bilmediğinizi bilmek de bir o kadar önemli. Yerelleştirme uzmanları tabii ki oyunlardan, filmlerden, dizilerden, sosyal medyadan, güncel olaylardan, dünya haberlerinden, tarihten ve yeni neslin en çok göz ardı ettiği kaynaktan, yani kitaplardan beslenmeli.
Bilgesu: Neyi bilmediğini bilmenin önemini ne kadar vurgulasak az kalır. Ali’nin de dediği gibi, her şeyi bilmek imkânsızdır ama bu noktada her zaman farkındalık sahibi olup araştırmacı, hatta kontrolcü ve doğrulayıcı bir yaklaşım sergilemek en büyük erdem olsa gerek. Çevirinin en büyük düşmanı her zaman için varsayımdır.
Gizlilik sebebiyle bazı uygulamalarda çevrilecek metin sadece Excel programı üzerinden çevirmene veya yerelleştirme uzmanına sunuluyor. Görsel materyali görmeden çeviri ya da yerelleştirme yapmanın tehlikeleri nelerdir?
Ali: Aslında bazen değil, çevrilecek metinler hemen hemen her zaman Excel veya .po gibi formatlarda bize iletiliyor. Zaten çıkmış bir oyun üzerinde çalışıyorsak tabii ki oyunu oynama şansımız oluyor; ancak henüz çıkmamış bir oyun üzerinde çalışıyorsak bize ne kadar görsel materyal ulaştırılabileceği, çoğu zaman oyun geliştiricisinin gizlilik politikasına ve inisiyatifine bakıyor. Görsel materyaller özellikle bazı oyunlarda çok önemli; örneğin bazı eşya, kostüm ve silahlara İngilizce isminden çok görseline bakarak Türkçe isim verdiğimiz oluyor.
Bilgesu: Tehlikeleri ise bağlamda gizli olabiliyor. Görsel materyale sahip çeviri alanlarında (buna dizi/film alt yazıları da dâhil mesela) görsele maruz kalamamak, kitabın ortasından bir paragrafı alıp çevirmeyi anımsatmıştır bana hep. İçerik, kendisini besleyen bağlamdan uzak kalmış bir hâldeyken pek tabii çeviride hata payı artar. Bu noktada ise işinden anlayan, deneyimli çevirmenlerin ve proje yöneticilerinin algıları devreye girer. Her proje özelinde müşteriye pek çok soru sorarız, hem içeriğin ön incelemesi sırasında hem de proje sürecinde. Bunu mümkün olduğunda görsel materyalle destekliyorlar, mümkün olmadığında da kapsamlı bir şekilde bağlamını açıklıyorlar. Bu tür konular profesyonel gözlerden kaçmadığı için de riski ortadan kaldırmış oluyoruz bu vesileyle.
Strateji bazlı oyunlar daha çok metin tabanlı olduklarından çevirileri edebi yönü iyi çevirmenlere verilirken Counter Strike, Call of Duty gibi oyunlarda daha farklı bir dil kullanıldığından çevirmende edebi yöne yatkınlık çoğunlukla aranılan bir nitelik değildir. Bu sebeple hangi tür oyunlar hangi uzmanlık alanındaki çevirmenlere/yerelleştirme uzmanlarına verilir?
Ali: Bazı çeviri ekiplerince böyle bir yöntem izlendiğini biliyoruz ama ben bunun kesinlikle yanlış olduğunu düşünüyorum. Counter Strike gibi bir oyun üzerinde bile çalışılacak olsa, edebi yanı güçlü olmayan ve dolayısıyla Türkçe hâkimiyeti en üst seviyede olmayan birinin kaliteli bir iş çıkarabileceğini düşünmüyorum. Biz ekibimizde nispeten küçük farklılıklara dayalı dağılımlar yapıyoruz; örneğin cyberpunk temalı bir oyunu cyberpunk terminolojisine en hâkim kişilere vermek gibi.
Bizlere Locpick, ekibiniz ve yaptığınız işler hakkında bilgi verebilir misiniz? Bugüne kadar hangi oyunlarda çalışma fırsatınız oldu?
Bilgesu: Ekibimiz bizim gurur kaynağımız. Takım arkadaşlarımız arasında hem 10 yıllık deneyimi olan, bu işlerin içinde yıllarca “kavrulmuş” kişiler mevcut hem de yeni mezun olmasına karşın bu alanda kariyer yapmayı hedeflemiş ve bunu işlerinin kalitesi, gösterdiği özen ve çabayla kanıtlamış daha genç arkadaşlarımız mevcut. Tüm bu farklı zihinlerin ofisimizde bir araya gelerek beyin fırtınaları içinde çıkabilecek en iyi yerelleştirme içeriklerini üretebilmesi, üzerinde çalıştığımız oyunların en büyük avantajıdır kesinlikle.
Ali: Üzerinde çalıştığımız oyunların hepsinden uzun uzun bahsetmeyi çok isterdik ama gizlilik sözleşmelerimiz elimizi kolumuzu bağlıyor. :) Aslında üzerinde çalıştığımız birçok tek oyunculu ve çok oyunculu oyun var; bunların üstüne onlarca oyunun ilgili web içeriklerini de yerelleştiriyoruz. Ancak örneklerimizin çoğunu süregelen iki büyük projemizden veriyoruz: Dünyanın en çok oynanan çevrimiçi oyunlarından League of Legends ve Fortnite. Bu iki oyun da oyun dünyasının zaten severek oynadığı oyunlar ve sürekli olarak büyük güncellemelerle yenilendikleri için yerelleştirme tarafı da büyük emek gerektiriyor.
Ekibin üzerinde çalıştığı oyunlardan bazıları:
Daha önce yerelleştirme fırsatı bulduğunuz oyunlarda Türkçe’ye ve kültürümüze ait ilginç yerelleştirme örnekleri var mı? Varsa bunlardan bahsedebilir misiniz?
Ali: Çok var ama yine gizlilik sözleşmelerinden dolayı birçoğu hakkında konuşamıyoruz. İngilizcesi “Peely” olan muz şeklindeki bir karaktere “Muzaffer” dememiz, yakın zamanda yerelleştirdiğimiz bir macera oyununda “Infected” adlı zombiler için “Marazlı” dememiz, “Nuke’n’Puke” adlı silaha “İstifra-i İnfilak” dememiz benim şahsen başarılı bulduğum yerelleştirmelerden ilk aklıma gelenler. Özellikle yer, kostüm, silah, büyü, başarım, yaratık isimlendirmeleri yaratıcılığımızı sonuna kadar konuşturduğumuz noktalar oluyor. Ayrıca konuşma dilinde de olabilecek en doğal tonu yakalamaya çalışıyoruz. “A small gift for you” bizde “Bu da çam sakızı çoban armağanı” oluyor, “I’ll cut you dry” ise bizde “Alırım o façanı aşağıya” oluyor.
Son olarak, meslek hayatını bu alanda devam ettirmek isteyen genç arkadaşlara tavsiyeleriniz nelerdir?
Ali: Türkçe ve İngilizce kitap okuyun. İki dilde de çeviri okumaktansa, ana dilinde yazan yazarları okuyun. Hem oyun dünyasının tamamını hem de tüm dünyayı takip edin. Sünger gibi her şeyi emin, her bilgiye aç olun. Neyi bilmediğinizi de iyi bilin ve bilmiyorum demekten çekinmeyin. Varsayımda bulunmayın, “bu da böyledir herhalde” demektense her şeyi araştırın ve doğru bildiğinizi düşündüklerinizi de kontrol edin. Empati yeteneğinizi geliştirin, kendinizi oyuncunun ve okuyucunun yerine koymayı alışkanlık hâline getirin. Bir de kitap okuyun. :)
Bilgesu: Kitap okumanın önemini üçüncü kez vurgulamış olalım. :) Aktif olarak ve dilini doğru ve yaratıcı kullanan yazarlardan kitaplar okuyan kişilerin kullandığı dilin farkı karanlık gecedeki yıldızlar gibi parlar her zaman. Son olarak da şu konuya değineyim: Oyun yerelleştirmesi, bu doğrultuda kariyer yapmak isteyen kişiler için hem eğlenceli hem kıymetli bir mesleki alandır. Daha yeni yeni profesyonelleşen bir sektör olduğu için maalesef daha ziyade boş zamanları doldurabilecek bir hobi gibi gören çok insan oluyor. Ama pek çok alan gibi çok fazla zaman, emek ve özveri yatırımı gerektirmektedir. Dolayısıyla genç arkadaşlarımızın, bir yandan kesinlikle ilgi ve heyecanlarını da kaybetmeyerek, bu bakış açısını edinerek yola çıkmalarının kendi gelişimleri açısından çok faydası olacaktır.
ÇeviriBlog ailesi olarak bizlere zaman ayırıp sorularımızı cevapladıkları için Bilgesu Vardar Özbek ve Ali Barutçuoğlu’na, ayrıca tüm Locpick ekibine teşekkürlerimizi sunarız.
Röportaj Berna Vişne tarafından e-posta aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.