Çeviri dünyasına yeni soluk getirecek bir platformdan bahseden Kerem Kalkancı ile bir röportaj gerçekleştirdik. Türkiye’de artan çeviri arzından bahsettik; bu platformun sunduklarını dinledik.
Ayrıca genç çevirmenler ve çeviri öğrencileri üzerine sorular sorduğumuz röportajımız; tüm çevirmenlerin iyi bir kültür gözlemcisi olmaları tavsiyesi etrafında şekilleniyor.
İyi okumalar!
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
2000-2012 seneleri arasında yurt dışında bulundum. Aslında bilgisayar mühendisiyim. Amerika’da yaklaşık 6 sene kadar consulting sektöründe zorlu ama çok iyi tecrübeler edinmemi sağlayan bir kariyer serüvenim oldu. Yaptığım MBA programı da bittikten sonra girişimcilik tarafında uzun zamandır istekli olduğum ve Türkiye’de bu alanda çok boşluk gördüğüm için Türkiye’ye döndüm. Aslında tercümanlık mesleği veya sektörü ile bir ilgimiz hiç olmadı bu platform öncesinde. O dönemde kendi kurduğum yüksek trafikli bir siteden yurt dışında Protranslate’in bugün yaptığı iş ile benzer iş yapan bir portala iş ortaklığı modelinde trafik yönlendirirken bu işi yapma fikri doğdu. Teknik tarafta yazılım süreçlerimizi geliştiren Ümit Bey ile beraber “yalın girişim” dediğimiz bir metotla 1 aydan kısa bir sürede portalımızı hayata geçirdik. Sonrasında da o günden bugüne yoğun bir geliştirme ile şu anki haline getirdik. Aslında bu işe girişirken, çeviri sektörüne uzak olmamızdan dolayı o dönem bu işi yapan bir yerle ortaklık konusunda bir görüşmemiz de oldu ama fazla uçuk rakamlar telaffuz edilince kendimiz ilerlemeye karar verdik. Bugün geriye dönüp baktığımızda iyi de olmuş diyorum.
SaaS platformu nedir ve çeviri hizmetlerine nasıl bir soluk getirecek?
SaaS platformu fikrinin ortaya çıkış süreci genel olarak sektörde gözlemlediğimiz bir sıkıntıya dayanıyor. Özellikle Türkiye ve bölge ülkelerde mütercim tercümanlık mesleğinde bir arz fazlası mevcut. Bu yüzden de mesleğini yapmak yerine farklı alana yönelen ciddi bir kitle var. Dünyada da 600 bin civarı mütercim – tercüman olduğu tahmin ediliyor. Biz de bu kitleye yönelik, dünyanın herhangi bir bölgesine hizmet verebilmelerini sağlayacak, kendi dil öbekleri dışına çıkarak farklı dil öbeklerinde de önlerini açacağını düşündüğümüz bir platform planlıyoruz.
Beraber çalıştığımız pek çok tercümanımıza, dönem dönem, kendi alanları olmayan konularda veya dil öbeklerinde iş yönlendirmeleri oluyordu. Örneğin; tercüman kendi müşterisinden bir lokalizasyon işi alıyor, orada İngilizce kısmı kendi hallediyor ama Arapça ve Fransızca kısımda kalan işi bize outsource ediyordu. Şimdi bu süreci portal üzerinden kolayca yürütebilecekleri bir yapı kuruyoruz. Bunun üzerine whitelabel olarak kullanabilecekleri bir internet sitesi ile global ödeme altyapıları ve muhasebe yapısı sunacağız kendilerine. Böylece farklı kanallardan edindikleri müşterilerine kurumsal bir internet sitesi ve ödeme altyapıları sunarak küçük veya orta ölçekli bir işletme statüsüne kolayca kavuşmalarını sağlayacağız.
Buna ek olarak, örneğin, portalın global müşteri kitlesinden Arapça-Çince dil öbeğinde bir iş geldiğinde Arapça-İngilizce tercüman kadromuzdan bir kişi Çince bilmiyor olsa dahi bu işin bir ucundan sürece dahil olabilecek ve kalan kısımda İngilizce-Çince dil çiftindeki tercüman bu süreci tamamlayacak. Ara mekanizma olarak kalite kontrol sürecini yine bu altyapı üzerinden sağlıyor olacağız. Böylece tercüman tarafından arz fazlası olan dil öbeklerindeki kişilere daha fazla iş imkânı sunmuş ve tercüman bulması zorlu olan dil öbeklerinde de otomize bir çift aşamalı tercüme altyapısı ile yeni alternatifler ve iş imkanları yaratmış olacağız. Herkes için kazan – kazan yapısı kurarak tüm tercümanlarımızı global ölçekte yarışır hale getirmeyi planlıyoruz. Şu anda bu sistemin bir emsalini gerçekleştirmiş herhangi bir bölgesel veya global oyuncu da bulunmuyor.
Çok uluslu bir çeviri şirketinin yöneticisi olarak Türkiye’de çeviri dünyasını nasıl yorumluyorsunuz? Artı ya da eksi olarak nitelendirebileceğiniz neler var?
Genel olarak Türkiye’deki mütercim tercümanlık mezunlarımıza baktığımızda kendini yurtdışına iş yapacak seviyede yetiştiren kitle maalesef çok sınırlı. Bunun temel sebebinin de yurtdışı odaklı içerik tüketimi, yabancı dilde kitap okuma ve kültürü gözlemleme alışkanlıklarının oturmamış olmasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Belki yurtdışında çok uzun süre bulunduğum için de olabilir ama kendim mütercim tercüman olmamama rağmen bazen gözlemlediğim yanlış kelime seçimleri veya söylemler bana genel olarak o yöndeki eksikliği hissettiriyor. Ana dil seviyesinde tercüme veya lokalizasyon işi yapabilen tercüman sayısı gerçekten az.
Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun çevirmenlik mesleğine yönelik tanım ve sertifikasyon çalışmaları mevcut. Bu çalışmaların Türkiye’de çevirmenlik mesleğini ne yönde şekillendireceğini düşünüyorsunuz?
Genel olarak kurumların sertifikasyon vs. tarzı değerlendirmesinden ziyade kendi değerlendirmelerimiz üzerinden ilerliyoruz. Geçmişte sertifikasyonlar, yeminli tercümanlar ve bunun gibi konularda yaşadığımız kimi zaman olumsuz tecrübeler, bize bu yönde ilerlememizin daha sağlıklı olduğunu gösterdi.
Son olarak, genç çevirmenlere ve çeviri öğrencilerine tavsiyeleriniz nelerdir? Çeviri sektörüne kendilerini nasıl hazırlamalılar?
Küreselleşme süreci tüm dünyada hızla devam ediyor. Bölgemizde şu anda ihracat çok kritik seviyede önem kazandı. O yüzden bu mesleği seçenlerin; “Yapay zekâ, mesleğinizi elinizden alacak.” şeklinde abartılarla endişelenmesine gerek yok. Ancak, tercümanlık okuyan kişilerin kesinlikle üniversitelerde öğretilen ile kalmayıp, gerçek iş tecrübesini mümkün mertebe üniversite bitmeden edinmeleri ve yukarıda da bahsettiğim üzere kesinlikle kendilerini, uzmanlaşmaya çalıştıkları dillere ve uzmanlık kategorilerine maksimum seviyede geliştirmeleri gerekiyor. Yoksa çeviriler ya çok motamot oluyor ya da ana dili hedef dil olan kişilerden çevirideki kelime seçimleri yönünde çok fazla eleştiri alınıyor. O senaryoda da bu çevirmenlerin yurtdışına istikrarlı şekilde iş yapmaları çok zor. Türkiye’de pazar, sınırlı büyüklükte ve ekmek aslanın ağzında. Bu yüzden biz de son 2 sene içerisinde yurtdışına daha çok odaklandık. Bundan ötürü de gelen 25 başvurudan ancak 1 tanesinin test sonuçlarını olumlu değerlendirip Protranslate bünyesine dahil edebiliyoruz. Global ölçekteki müşteri profili arttıkça daha da seçici oluyoruz ve bu oran muhtemelen daha da agresif bir hale gelecek. Eminim farklı dil hizmetleri sağlayıcılarında da oranlar benzer seviyededir. Bu seviyede bir rekabet varken başarı için en iyisini yapmaya çalışmak gerekiyor. İyi iş yapana her yerde iş var.