“Çeviri öğrencisi ne bilmelidir?” sorusu ile karşı karşıya kalsanız nasıl yanıtlardınız? Aldığımız yanıtların tamamını yazacağımız ayrı bir derlememiz olacak ancak bizi gezi rehberi hazırlamaya teşvik eden bazı yanıtları paylaşmak ve ardından sizleri rehberimizle baş başa bırakmak isteriz.
1-Kitapları bilmeli, kim hangi kitabı yazmış, çevirmeni kimmiş diye bilmesi lazım.
2-Okuduğu ülkeyi, şehri bilmeli bence. Sonra, öğrendiği dilin ülkesini bilmeli. Gitsin, gezsin, görsün.
3-Kültürlü olması gerekir diye düşünüyorum; bir turist ile karşılaştığında hani Dolmabahçe Sarayı’nı tarif edebilsin, müze önersin. Nerede ne var bilsin, hep aynı yerde durmasın. Hem önce kendi kültürünü bilsin isterim.
İşte bu yanıtların ardından bir rehberimiz olsun istedik. İstanbul’a yeni gelen, İstanbul’a gelecek olan ya da hala görmeyenler için İstanbul’da bir tura çıkmasak olmazdı. Çeviri ve kültür arasındaki ilişkinin ne denli önemli olduğu aşikar. Soruları yanıtlayan kişiler çevirmen değil, çeviri ile ilgili bir alandan da değiller. Alan dışındaki kişilerin çeviri öğrencilerinden beklentisi “kendini tanımak” yönünde, görüldüğü gibi. Bir şehri tamamen tanımak mümkün mü? Ne kadar zaman alır? Her caddesinde ayrı bir hava, her sokağında başka bir koku… İstiklal Caddesi’nde leziz bir ıslak haamburger yemek, Eminönü balıkçılarında turşu suyu içmek… Pera’da eski moda nezaketi aramak adım adım, Çukurcuma’da Masumiyet Müzesi’ni dolaşmak; zamanda yolculuk etmek…
Hazırsanız…
1- Muhakkak sahafları gezin, kitap alın. Sahaflarla tanışın, sohbet edin. İstanbul’u okuyun.
Ortaköy, Beyoğlu, Kadıköy, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Moda’da atıyor sahafların kalbi. Ekip olarak biz de sahaf festivallerine katılmaktan büyük keyif alıyoruz, bakınız: Çeviri Blog-Sahaf Festivali| Beyoğlu
2- Galata Kulesi’ne çıkın. Tarihi limana ve tarihi yarımadayı kuleden izleyin… Hazerfen Ahmet Çelebi ‘nin hayatını öğrenin, anlatın.
3- Galata Kulesi ziyaretinizin ardından biraz yürüyün… Tünel, Taksim derken… Çukurcuma’ya kadar gidin. Masumiyet Müzesi‘ni gezin. Orhan Pamuk’un eşsiz romanı ile bütünleşen, adeta zamanda ve anılarda yolculuk yaptığınız bu müzeyi herkese anlatın… Ah, bir de müzeye romanınızla gidin, 537’nci sayfayı göstererin, bir defaya mahsus ücretsiz giriş yapabileceğiniz biletiniz de kitabınızın içinde. Kitabınız yoksa, İstiklal Caddesi üzerindeki YKY-Yayınları‘nda bulabilirsiniz.
4- İstanbul Modern ‘i hem takip hem ziyaret edin. Sergi, eğitim, etkinlik ve sinemalar ile kendinizi besleyin.
5- Pera Müzesi‘ni de hem takip hem ziyaret etmelisiniz. Ayrıca Pera’nın oldukça sevimli bir cafe bölümü de var, seveni de çok. Pera öğrenme programları ile çocuklar, gençler ve yetişkinlerin sanatla buluştuğu birbirinden güzel programlar yapılıyor; katılın. Ücretsiz ziyaret imkanı da sağlayan Pera’da film gösterimleri, çeşitli sergiler, koleksiyonlar ve yayınlar da yer alıyor.
6- Kapalıçarşı‘ya gidin. Kaybolun. Nereden çıkacağınızı, nereden geldiğinizi unutun hatta. Tarihi bilginizi tazeleyen ve kültürümüzün şahane bir parçası olan Kapalıçarşı’dan, Fatih’in İstanbul’u alışından bahsedin turistlere. İç Cebeci Han’a uğrayın bir de sıcak çay içiverin.
7- Ayazmasındaki “νıψδν ανομηματα μη μοναν δψιν” yani “yalnız yüzünüzü değil,günahlarınızı da yıkayınız” yazısı ile sizleri karşılayan bir kilise… Ortodokslar için İstanbul’da bulunan ve en kutsal kiliselerden biri olarak kabul görmüş Ayvansaray Meryem Ana Kilisesi’ni -tam adı ile Panayia Vlaherna Ayazması Meryem Ana- ziyaret edin, orada çok sayıda turist göreceksiniz. Onları da dinleyin.
Bunu biliyor muydunuz?
Ayazma kelimesi köken olarak kutsal ve su kelimelerinin birleşmesinden oluşmuş, “Hagia” kutsal, “ma” su anlamlarını taşıyor. Hagia okunuşu aya olduğu için kelime “ayama” ancak Türkçe’de araya kaynaşma harfi olarak “z” girmiş ve ayazma olmuş. [1]
8- Arkeoloji Müzeleri ‘ni gezin, gezdirin. Sultanahmet semtinde, Gülhane Parkı’ndan Topkapı Sarayı’na çıkan Osman Hamdi Bey yokuşunda yer alan müzenin isminin çoğul olarak kullanılmasının nedeni, idaresi altında Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ayrı müzeyi bulundurmasıdır. Yani üç ayrı müze üç ayrı zaman yolculuğu. [2]
9- Okuma sevdalısıyız, kitaplar en yakın dostlarımız… O halde Ahmet Hamdi Tanpınar Kütüphanesi ‘ne -Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi- gidin. Kütüphanede 1000’i aşkın yazarın 9000 adet kitabı yer almakta olup kütüphane hizmeti ile birlikte mesai saatlerine bağlı kalınmaksızın her türlü araştırmacı ve okuyucunun edebiyat, sanat, kültür, tarih, felsefe, müzik, resim gibi konularda söyleşi, bilimsel toplantı, sanatsal etkinlik düzenlemesi hedeflenmektedir ve bunun için her türlü imkanı sağlamaktadır. [3]
Evet sevgili okurlar bu ay için gezi rehberi listemiz bu şekilde. Önümüzdeki aylarda yeni duraklarda buluşmak dileği ile! Bol bol gezin, çok konuşun, çok görün!
Kaynakça
[1] Gezi Elçiniz| Meryem Ana Ayazması