Atasözlerimiz ve deyimlerimiz hayata bakışımızın, değerlerimizin, geleneklerimizin, inançlarımızın söze dönüşmüş biçimleridir. Her atasözü her deyim aslında bir kültür değerimizdir. Atasözlerinin ve deyimlerin en önemli özellikleri; insana ve hayata dair tecrübe ve deneyimlerin birkaç sözcük ile söylenerek gelecek nesillere aktarılması ve zamandan tasarrufa gidilerek paylaşılmasıdır. Dilde minimum çaba ile maksimum etki yaratma prensibi, atasözleri ve deyimlerde de kendini göstermekte ve bu yolla zengin ve önemli içeriklerin çok seri ve pratik bir şekilde anlam derinlikleri ile birlikte aktarılabildiği ortaya çıkmaktadır. Burada önemli olan zamandan tasarrufa giderken, anlam ve içerik bakımından kısıtlamaya gidilmemesidir. Hem her iki dilde ortak kullanılan hem de sadece bir dile yerleşmiş olan atasözleri ve deyimler vardır.
Tüm bu ciddi terimlerden sonra, size bu yazımda sunmak istediğim; bana biçem ve semantik olarak komik ve ilgi çekici gelen bazı Türkçe atasözleri ve deyimlerin, Almancada ve İngilizcede nasıl karşılık buldukları ile ilgilidir.
Ben bu yazıyı büyük keyifle yazdım, umarım siz de keyifle okursunuz…

~pişmiş kelle gibi sırıtmak: grinsen wie ein Honigkuchenpferd | to grin like a Cheshire cat

~(birinin)kuyruğuna basmak: brüllen wie am Spieß | to scream blue murder

~bostan korkuluğu: dumm wie Bohnenstroh | as dumb as a post

~bir taşla iki kuş vurmak: zwei Fliegen mit einer Klappe schlagen | to kill two birds with one stone

~havanda su dövmek: um den heißen Brei herumreden | to beat about the bush

~eski kulağı kesiklerden olmak: mehrere Eisen im Feuer haben | to have many/two strings to one’s bow

~yanlış ata oynamak: auf dem falschen Dampfer sein | to be barking up the wrong tree

~doğrucu Davut: das Kind beim Namen nennen | to call a spade a spade

~pireyi deve yapmak: sich die Radieschen von unten ansehen | to be six feet under

~bugün git, yarın gel: Morgen, morgen, nur nicht heute, sagen alle faulen Leute. | Don’t put off for tomorrow what you can do today.

~ayranı yok içmeye, atla (tahtırevanla) gider *çeşmeye: auf großem Fuß leben | to live like a lord

~Çocuktan al haberi.: Kindermund tut Wahrheit kund. | Children are never shy about telling the truth.

~Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.: Lügen haben kurze Beine. | A lie has no legs.

~Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.: Unter den Blinden ist der Einäugige König. | In the land of the blind, the one-eyed man is king.

~Nerede çokluk, orada *yokluk.: Viele Köche verderben den Brei. | Too many cooks spoil the broth.

~Haydan gelen huya gider.: Wie gewonnen, so zerronnen. | Easy come, easy go.

~Vakit, nakittir.: Zeit ist Geld! | Time is money!

~Güzel bakan güzel görür.: Schönheit liegt im Auge des Betrachters. | Beauty is in the eye of the beholder.

O hâlde yazımı, saygıdeğer Shakespeare’i de anarak; “Sonu iyi olan her şey iyidir” diye çevirdiğim cümleyi, yazıdan aldığınız hazza göre çevirisini yapabilmeniz adına alt satıra bırakarak bitirmek istiyorum:

~ Ende gut, alles gut. | All’s well that ends well. ~


Kaynakça:

Türk Dil Kurumu-Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü

dict-Almanca&İngilizce Atasözleri ve Deyimler

termbank-Almanca&İngilizce Terimler

bab.la-Online Sözlük

pons.com

academia.edu-Tanım

Görseller:

DeutschLerner|Blog

Tags: