Duygular, kullandığımız dili şekillendirir ve ikinci dilde anadilde olduğundan daha farklı bir şekilde ortaya çıkar.

Çoğu yabancı dil öğrenicisinin takdir edeceği gibi, tabu olan her şeyi ikinci bir dilde almak ve hatta kullanmak oldukça eğlenceli ve kolaydır. Örneğin; İki dilli bir insan öfkelendiğinde ikinci dilde daha rahat davranıp küfredebilir. Yani farketmeden duygusal olarak daha tarafsız davranır. Yabancı dilde büyük bir duygusal tarafsızlık göstermemizin bilimsel bir açıklaması vardır. Bu tarafsızlık, oldukça rahatsız edici şeyler söylememizi kolaylaştırabilirken, son zamanlardaki çalışmalar da ahlâk anlayışımızı etkileyebileceğini göstermiştir.

                  Peki  neden?

Genetik ile birlikte beyinlerimiz deneyimle şekillenir ve doğduğumuz andan itibaren dil aracılığıyla hayatımızın büyük bölümü deneyimlerimizden oluşur. Bunu takiben, deneyimlerimiz, beynimizin insular korteks (duyusal işlevler ve tad almada görevli) ve amigdala  (duygusal ve sosyal tepkiler ile anılardan sorumlu yapı) gibi duyguların kontrolünden ve düzenlenmesinden sorumlu alanlarındaki sinirsel yolların gelişimini etkilemektedir. Deneyimlerimiz aynı zamanda, dürtü kontrolü ve duyguları düzenlemenin yanı sıra, akıl yürütme ve karar verme gibi yüksek dereceli bilişsel kapasitelerin çoğunun oluştuğu ön frontal korteksi şekillendirmeye de yardımcı olur.

Bu süreçlerin birleşimi duygu ve karar vermeyi ayrılmaz yapar. Dilin günlük deneyimlerimizdeki yaygın rolü ve duygu ile akıl arasındaki ilişkisi göz önüne alındığında dil, davranışlarımızı da kolaylıkla etkilemektedir.                 Peki anadilimiz olmayan bir dilde durum nasıl olur?

Maalesef çoğu kararı gizli, otomatik ve çok duygusal reflekslere dayanarak yapıyoruz. Beynimizin öncelikle duygularla meşgul olan bölümleri, korteksin rasyonel bölgelerinden daha hızlı yanıt verir. Genel olarak, duygu, akılla birlikte çalışır. Bu bilgilerden yola çıkarak şu örneği bir düşünelim: Birden fazla kişinin hayatını kurtarmak için bir yabancının hayatından vazgeçer misiniz?

Çoğu kişi birçok insanın hayatını kurtarmak ister, ancak bir hayatı sona erdirmenin verdiği hissiyat hiç kuşkusuz ki ağır bir duygusal tepkiye yol açacaktır. Sonuçta öldürme ahlaki sezgilerimizin çoğunu ihlal etmektedir. Yapılan çalışma, akıl ve duygu işbirliğini bozan etkenlere ışık tutmaktadır. Örnekte olduğu gibi etik bir sorunla karşı karşıya kalan kişinin bulunduğu ikilemde, daha az yetkin yabancı dil konuşmacılarının, daha yetkin ikinci dili veya ana dili konuşanlarla karşılaştırıldığında bir yabancıyı öldürmeye karar verme olasılıkları daha yüksekti.

Birçok yabancı dil tecrübesi, bir anadilinki kadar duygusal olarak yerleşik değildir. Bu nedenle, konuşmacılar ikinci bir dilde konuşurken duygusal tepkiyi azaltmaktadırlar. Sonuç olarak karar verme süreci daha yavaş, kasıtlı ve faydacı bir karar olur. Başka bir deyişle, yabancı bir dilde verilen kararlar, anadilde verilen kararlar gibi duygusal ön yargılara karşı duyarlı değildir. Aslında, birçok iki dilli kişi diğer ikinci diliyle derin bir bağlantı kurar. Ahlaki pusulamız, ikilemlerle boğuştuğumuz dilden etkilenir.

Bu bağlamda iki dilliliğin hayata büyük etkileri olduğu gayet açıktır.

Küreselleşen dünyada, birçoğumuz kendimizi anadilimiz olmayan başka bir dilde önemli kararlar alırken bulabiliriz.  Bir hayat kurtarmak veya bir sonraki hükümet yetkilisine oy vermek gibi önemli olaylarda, kararlarımızı etkileyen birçok faktörün farkındalık yaratmasına ve daha sağlıklı kararlar vermemize yardımcı olabilir.

İki dilliliğin, bize akıl ve duygu arasında anlamlı işbirliği kurmanın bir yolunu sunabilmek için bir araç olduğunu ve verdiğimiz kararları etkileyebileceğini unutmayın.


Kaynakça

The Conversation

bey-om-sin

BilgiUstam| Amigdala Nedir?

Evrim Ağacı.org | Sinirbilim ve Beyin

TDK

Görsel

Venturebeat.com

Tags: