Türkiye’de yedi bölgede de çeşitli aksanlar ve bazı lehçeler olduğu doğrudur. Bu aslında her dilde böyledir. Türkçede İstanbul Türkçesi, Almancada Hoch Deutsch. Peki ya İngilizcede? 

Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır derler ya, İngilizceyi üfleyerek konuşanlardan mısınız? Konuşulanları anlamıyorsunuz ve sorun sizde mi sanıyorsunuz? Hayır. Oturup gıybet yapmayacağım fakat aksan sorunu diye bir şey var dostum. 

Her ne kadar İngilizcede yazımda bir standart olsa da aksan söz konusu olduğunda birçok farklılıklarla karşılaşmak mümkündür. Yani birçok dilde olduğu gibi İngilizcede de tek bir konuşma biçimi yoktur. Tek bir konuşma biçimi olsa ne kadar da iyi olurdu, değil mi? İngilizceyi çok iyi derecede konuşanlar bile farklı aksanlar karşısında şaşırabilmekte ve iletişimde zorlanmaktadır.

Aslında aksan veya diyalekt veya şive dediğimiz aynı dili farklı söyleyiş biçimleriyle konuşma, o dili nerede veya kimlerden öğreniyorsanız onlardan aldığınız doğal bir özelliktir. Ama eğer İngilizceyi kendi ülkenizde öğreniyorsanız, televizyonda, filmlerde, dizilerde, haberlerde röportaj yapılan kişilerde veya turist olarak karşılaştığınız insanlarda farklı aksanlarla karşılaşmanız ve bir karışıklığa düşmeniz doğaldır. Ayrıca çoğunlukla kitaplardan ve sözlüklerden öğrenilen kelimelerde doğal olarak aksan ve diyalekt göremeyiz. Aksanı anlayabilmemiz için duymamız gereklidir.

İngilizcede dilin konuşulduğu coğrafi bölgelere göre iki ana aksanın bulunduğu kolaylıkla söyleyebiliriz: İngiliz İngilizcesi ve Amerikan İngilizcesi. Bunlara ardından Avustralya İngilizcesi, İrlanda İngilizcesi, Galler İngilizcesi ve İskoç İngilizcesini de ekleyebiliriz. Bu genel coğrafi bölgelerdeki ayrışma, sonrasında kentlere, hatta bölgesel yerleşim alanlarına dahi gitmektedir (Örneğin cockney (doğu Londra) aksanı gibi).

Aslında İngiliz aksanını edinmenin sayısız yolu mevcuttur. Bunlardan en iyisi tabii ki bir İngiliz ile uzun süre konuşmak veya ana dili İngilizce olan kişilerin bulunduğu ortamlarda bulunmaktır. İngiltere’ye gitmeden ana dilli insan bulmak pey kolay değil. Bu yüzden filmler ve diziler en iyi kaynaklardır.

Her ne kadar kendi dilinize özgü aksanınızın İngilizce konuşmanız üzerindeki etkisini tamamen ortadan kaldırmanız neredeyse imkansız olsa da bazı küçük çalışmalar yaparak ana dilinizin yarattığı negatif etkiyi aza indirgeyebilirsiniz. Örneğin kendi dilinizde kullandığınız İngiliz aksanından farklı olan sesleri (sesli/sessiz harfler) veya vurgulama ve tonlama kalıplarını belirleyin ve bunlar üzerinde çalışın. Belki de farklı sesleri yeniden öğrenmeniz bile gerekebilecektir (/t/ veya /b/ seslerini dil ve dudaklarınızı kullanarak daha güçlü telaffuz etmeye çalışmak gibi).

Aksan aslında temel olarak bir taklittir. Bazıları bunu kolaylıkla yaparken bazılarımızın bunun için biraz çalışması gerekmektedir. Duyduğunuz ve beğendiğiniz bir kişinin konuşma tarzını tamamen çıkartana kadar taklit ederseniz, kısa sürede o aksanı aldığınızı görürsünüz. Taklit ederken konuşmalarınızı kayıt edebilir ve o aksana ne kadar yakın olduğunuzu da anlayabilirsiniz. Örneğin şöyle bir söylenti mevcuttur: Hangi sanatçıyı dinliyorsanız şarkı söylemeye başladığınızda sesiniz gittikçe ona benzemeye başlar.

Tabii ki eğer imkanınız varsa, aksanınızı geliştirmek için en iyi yol İngiltere’ye gitmek olacaktır. Bu herkes için çok da mümkün olmasa da yine de en başarılı sonucu sağlayacak opsiyon olduğu açıktır. Son olarak aksanın konuşan ve sizi anladığı sürece dinleyen için temel bir sorun olmadığını bilinmelidir. Yani anlaşabildiğiniz sürece aksan aslında bir problem değildir. 

Türkiye’den ayrılamayanlar için önerebileceğim en etkin aksan öğrenme yöntemi BBC kanalını izlemek / dinlemek ve taklit etmeye çalışmaktır. 


Kaynaklar:

Görseller:

  • Google
Tags: