Eğitim tarihi, insanlık tarihi kadar eski bir bilimdir. En eski uygarlıklardan günümüze sürekli farklılıklar göstermiştir. Genel manada; eski toplumlarda insanların kendi başlarına keşfettikleri, keşfedilenlerin paylaşıldığı bu süreç eğitim tarihinin kaynağıdır. Hayatta kalma mücadelesi, doğumlar ve ölümlerin eğitim konusundaki önemi oldukça büyüktür çünkü her yaşanan, her gereksinim bir şeyler öğretir ve bir diğerini gerektirir. Öyle ki eski uygarlıklara baktığımızda Antik Yunan’da eğitim nasıldı ve neden önemliydi hemen bahsedelim.
Eğitim bilim yani, “pedagoji” Eski Yunancadan günümüze ulaşan bir sözcüktür. Öncelikle benimsenen eğitim anlayışı ve bu eğitimin amacına değinecek olursak; Hıristiyanlık benimsenene dek Batı eğitim sisteminin temeli; Antik Yunan, Antik Roma ve Helenistik dönemin düşünce, ahlak ve hukukuna göre işlenmiştir. Onu önemli kılan nokta ise Grek eğitim modelinin temelindeki düşüncedir, işte bu düşünce de “kalokagathia” yani hem ruh, hem de bedenen ideal olma, başka bir deyişle iyi ve güzel düşüncesidir. Onlar için eğitimle, iyi vatandaş yetiştirmeyi amaçlamak gerekir. Yunan toplumunun bu ideali, onların sosyal ve kültürel açıdan gelişmesinde de büyük rol oynamıştır.
Eğitim konusu işlenirken muhakkak toplum yapısına değinmek gerekir. Kimler eğitim alırdı ve kimlerden alınırdı, öğretmen ya da bilinen ilk eğitimciler kimlerdi kısaca bahsetmek isterim. Bilindiği üzere Eski Yunan’da halk, köle ve asiller olmak üzere ikiye ayrılır ve herkes aynı şartlara sahip değildir, dolayısıyla eğitim yalnızca asillere özgüdür. Asiller, söylev verme, güzel konuşma, oyun ve beden eğitimi gibi etkinliklerle uğraşırken, öteki tüm işler kölelerce yapılır. Çocuklarla ilgilenen, onları gezdiren ve okula götüren kölelere “pedagog” adı verilir. Aslında ilk eğitim bilimcilerimiz köle halk desek yanlış olmaz. Eğitim toplumsal sınıf olgusuna dayalı biçimde yürütülürken; soylular, din adamları ve savaşçılardan oluşan üst sosyal sınıfa giren kişilerin çocuklarının eğitim gereksinimlerinin karşılanmasına önem verilmiştir.
Antik Yunan kent devletleri yönetim sistemi eğitimin şekillenmesinde önemli rol oynar. Sparta ve Atina kent devletleri bu açıdan öne çıkan iki kent devletidir. Onların eğitim sistemleri diğerlerine de yön vermiştir. Sparta’dan başlayacak olursak; Sparta, bir tarım devletidir, halk geçimini daha çok hayvancılık ve tarım ile sağlar. Zamanla yerli halka Dor kabilesinin de karışmasıyla ortaya çıkabilecek tehlikelere karşı savunma kendi çıkarlarını koruma yoluna gitmişlerdir. En nihayetinde bu da devlet siyasetinde etkili olduğu üzere eğitimde de kendini açıkça göstermiştir. Onlar için fiziksel eğitim ön plandaydı ve gençlerin böylece kentlerini korumak için oluşturulan ordularda görev alması sağlanmaktaydı. Devletin eğitime gösterdiği ilgi, daha çocukların doğumundan itibaren başlamaktaydı. Yeni doğan çocuklardan yalnızca kuvvetli olanlar hayatta bırakılmakta, zayıf yapılı olanlar “ihtiyarlar heyeti” kuralları üzerine ya öldürülmekte ya da Taygetos dağlarının ormanlarına ve tenhalıklarına bırakılarak ölüme terk edilmekteydi. Çocuklar savaş için planlı bir biçimde eğitiliyorlardı. Genellikle yedi yaşına kadar ailelerinin yanında kalırlardı. Yedi yaşından itibaren ailelerden alınarak devlete ait eğitim kurumlarına devredilirlerdi. 30 yaşına kadar burada, savaş ve devlet işleri üzerinde sıkı bir eğitimden geçirilirlerdi. Şehir devletinin askeri karakterine uygun olarak, ilk planda vücudu kuvvetlendirme ve savaşa hazırlanma yer alırdı. Sıcak ve soğuğa dayanabilmeleri için erkek çocuklar çok hafif elbise giyerlerdi. Buna karşılık okuma, yazma ve hesap işlerini öğretme ihmal edilmişti, “entelektüel eğitim” işine çok az değer verilmekteydi. Bu nedenle bilim ve felsefe hiçbir destek görmedi ve gelişmedi. Yüksek öğretim itibar görmediği için, kimse buna çaba göstermedi. Bunlar arasında tek istisnayı, “müzik” oluşturmuştur. Fakat müzik de, diğer eğitim araçları gibi askeri bir disiplin ve sert bir “erkek ahlakı” sağlamak işinde kullanıldı. Özellikle de şair Tyrtaios’un Dor’lara has bir çeşnide yazdığı marş şiirlerine önem verilirdi. Spartalılar savaşa bu marşları söyleyerek ve çalarak giderlerdi. Kız çocukları da sıkı bir askeri eğitime tabii tutuluyorlardı. Sert beden hareketleriyle geliştirilen bir kadın vücudu, sıhhatli ve kuvvetli bir anne yetiştirmenin ilk şartını oluşturuyordu. Kadınlar devlete asker yetiştirmekle görevli anne konumundaydı. Sonuç itibarıyla Sparta’da eğitim-öğretim, kültür ve hukuk düzeni tamamen askeri bir karaktere sahipti. Bu aristokratik toplum düzeninin temelleri sıkı disiplin, askeri beceriklilik, sertlik ve mutlak bir itaat oluşturuyordu. Bu nedenle Sparta, bir “emretme” ve “itaat etme” okulu halini almıştı.
Sparta’nın aksine Atina, ileri bir ticaret ve endüstri devleti idi. Bu nedenle Atina’nın Mısır, Küçük Asya vb. yerlerle sıkı bir bilgi alışverişi vardı. Ayrıca Atina, kanuna dayalı bir “Halk demokrasisi” idi. Bu şehir devletinde “hakseverlik”, en yüksek erdemi temsil ediyordu. Soyluların erkek çocukları yedi yaşından itibaren evde ya da bir özel okulda, “Grammatist”lerden gramer ve edebiyat, “Kitharist”lerden ise müzik (Lyra, flüt, vs.) dersleri alırlardı. Okullardaki bu temel derslere ayrıca hesap dersleri eklenirdi. Eski Yunan toplumu, iletişim açısından sözel ifadeye önem veren bir toplumdu. Agoralarda ya da ihtiyar meclisinde, halkı ikna edebilen kişilerin övülmesi, bu kişilere savaşlarda zafer kazananlara gösterilen saygının gösterilmesi, Eski Yunanlıların ulusça söz sanatına verdiği önemin bir göstergesidir. Rhetorica, bu bağlamda, eşitliğin ve rekabetin siyasal yaşama karışması ve her vatandaşın kendini başkalarına ifade edebilmesi yani toplumun demokratik bir ortama girmesiyle birlikte ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla “belagat sanatı”nın ortaya çıkışını buraya bağlayabiliriz. Görüldüğü üzere Atina’daki eğitim anlayışı Batı’da ortaya çıkan eğitim modelinin odak noktası olmaya daha yakındır, aynı zamanda Antik dönem sonrası Helenistik dönemdeki eğitim anlayışına daha iyi zemin hazırlamış ve yüksek öğretim için adım atılmaya daha yakın bir model işlemiştir.
Son olarak da bu eğitimlerin nerelerde yapıldığına göz atıp toparlayalım. Günümüzde kullanılan “gimnasium”lar Antik Yunan’a hiç yabancı değil. Şu anda bizdeki karşılığı lise düzeyinde eğitim veren kurumlardır. Antik Yunan’da eğitim bu yapılarda yapılmıştır. Bu ismin verilmesinin sebebi ise; Yunancadaki Gymnasion kelimesi, gymnos yani “çıplaklar” anlamına gelen çoğul sıfattan türemiştir. Kelime, önceleri bu şekilde çoğul anlamda kullanılırken, daha sonraları tekil olarak gymnasion şeklini alarak belirli bir formdaki yapılar için kullanılmaya başlanmıştır. Antik Sparta kültüründen kaynaklanan “eğitimlerini çıplak yapma geleneği”, yapı için kullanılan terimi de etkilemiştir.
Antik Grek kentleri için tapınak, agora ve tiyatro gibi yapılar ne kadar önemli ise gymnasion yapısı da bir şehir için o kadar vazgeçilmez unsurlardan biridir. Yunanistan’da hala varlığını korumaktadır.
Sonuç itibarıyla, eğitimdeki bu idealizm, toplumlara ve ortaya koydukları sanat eserlerine, yüzyıllar boyunca yol gösterici olmuştur. Bu durum ise Eski Yunan toplumunun sosyal ve kültürel anlamda bir çekim merkezi haline gelmesini sağlamıştır. Öyle ki, Grek kültürünün yayıldığı bölgelerdeki toplumlar, onların ulaştığı kültürel seviyeye erişebilmek için birbirleri ile rekabet içine girmişlerdir.
Kaynakça:
- Kemal AYTAÇ, Avrupa Eğitim Tarihi
- Mehmet Şişman, Eğitim Bilimine Giriş.
- schoolpress.sch.gr