Nevşehir`de, Turizm Bakanlığı`na bağlı, Kokartlı Profesyonel Turist Rehberi olan Nilay Elçi Yaramış ile Göreme`de sizler için bir röportaj ayarladık. Kendisi bizi hem gezdirdi hem de mesleğinden ve biraz da Nevşehir`de geçen hayatından bahsetti. Evinin bahçesinde kahve içirmeyi de esirgemedi. Gelin birlikte bu keyifli röportajı okuyalım; hem rehberlik hakkında hem de Kapadokya hakkında birinci elden bilgiler edinelim:

– Nilay Hanım merhaba, öncelikle röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkürler. Biraz sizi okuyucularımıza tanıtalım ve ardından Turist Rehberliği Bölümü ve Nevşehir`de geçen yaşamınızdan bahsetmek isteriz. Yıllar öncesinden başlamak istesek bizleri kırmazsınız umarım?

– Elbette ki yıllar öncesinden başlamak daha çok keyif verir. Trakya`da lise eğitimini tamamlayıp oranın kültürüyle büyümüş bir kızçenin Erciyes Üniversitesi`ne gelip buralara yerleşmesiyle başlayan maceraları sizinle paylaşmazsam olmaz tabi ki. –gülüyor-

– Peki öyleyse arzu ederseniz üniversite yıllarınızdan ve okuldaki derslerden biraz bahsedelim ve bu bölümü okumak isteyenlere biraz ışık olalım. Ne dersiniz?

– Elbette bahsedelim. 2005 yılında Turist Rehberliği Bölümü`nü Süper Lise Dil Bölümü mezunu olarak İngilizce hocamın desteği ve tavsiyesi üzerine seçmiş ve kazanmıştım. Bu bölüm 4 yıllık bir bölüm. O zamanki adıyla Erciyes Üniversitesi`ni kazanmak benim için gurur vericiydi. 1984`ten beri Turist Rehberliği eğitimi veren fakülte en eski ve köklü okullardan biri diyebilirim; Şimdiki adıyla Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi. Dershanedeki İngilizce öğretmenim Güner Bey, ben her İngilizce dil bölümü öğrencisi gibi İngilizce Öğretmeni olmayı planlarken; benim çok konuşkan ve enerjik olan karakterime Turist Rehberliğini daha uygun gördüğünü benle paylaşmıştı ve kendimi bu bölümde buluvermiştim. İyi ki de öyle yapmış – gülüyor-
Rehberlik bölümündeki derslerden en yüksek kredi İngilizcede olduğundan ve dil bilmek ön şart olduğundan bu bölüm, yabancı dili seven ve konuşmaktan çekinmeyen, girişken, her daim öğrenmeye açık arkadaşlarımızın tercihi olmalıdır. Bölümümüzün dersleri İngilizcenin yanı sıra; Genel Kültür, Arkeoloji, Mitoloji, Tarih, Sanat Tarihi, turist rehberliği mesleki dersleri, Gastronomi gibi çok kapsamlı derslerden oluşmakta.

– İngilizcenin yanı sıra sizin bölümde arkeoloji ve tarih derslerinin de olduğunu düşünür hep. Ne seviyede tarih ve arkeoloji dersi gördünüz?

-Evet, düşüncelerinde haklılar. Turlarımda eşlik ettiğim yerli ve yabancı misafirlerinden çoğunun aynı cümleyi kurduğunu söyleyebilirim. “Nilay, arkeoloji ve tarihi nasıl ve nereden bu kadar iyi öğrendin?“. Sizin de tahmin ettiğiniz gibi arkeoloji ve tarih derslerinin ileri seviyede eğitimini alıp huzurunuza çıkıyoruz :)
Özellikle arkeoloji dersimiz eksiksiz diyebilirim. Belki de bu, arkeoloji hocamız Hülya Ceylan Hanım`ı tıpkı okuldaki diğer öğrenciler gibi benim de çok sevmemden kaynaklanıyordur. Ama dersi onun kadar yaşayarak anlatacak biri var mıdır bilemiyorum :)

-Hocalar gerçekten çok önemli. Bölümünüzde staj var mıydı, kaçıncı sınıfta staj görüyorsunuz; yani tam olarak sahaya ne zaman çıkmaya başlıyorsunuz?

– Stajımız var elbette. Hatırladığım kadarıyla ilk sınıftan son sınıfa kadar istediğimiz zaman yapmamız gereken birkaç aylık bir staj görevi var. Şahsen ben her yaz çalıştım. Rehberliğin yasal olarak şartlarını yerine getirmeden, yani mezuniyet öncesi, rehberlik yapamıyoruz. Kokartımız olmadan rehberlik yasal olmayacağından staj süresince “apranti rehber“ olabilir; turlardaki rehber abi veya ablalarımızın yanında mesleği öğrenebiliriz. Stajı ayrıca seyahat acentelerinde yaparak tur organizasyonu, muhasebe, operasyon gibi diğer tüm detayları da öğrenip rehberi olacağınız turun ne gibi süreçlerden geçtiğini bilmiş ve yordamına hakim olmuş olursunuz. Kısacası işe mutfaktan başlayabilirsiniz.

– Biraz Kokarttan bahsedecek olursak; üniversiteyi bitirdiğinizde Kokart alabilmek için herhangi bir sınava girmeniz gerekiyor mu, profesyonel olabilmek için ne gibi safhalardan geçiyorsunuz?

Üniversite bittiğinde geçmemiz gereken bir sınav var tabii. Bu sınav önceden bilinen adıyla KPDS, şimdiki adıyla da YDS. Başka bir alternatif sınav ise Turizm Bakanlığı`nın zaman zaman rehber ihtiyacına göre açtığı Bakanlık Sınavı. YDS`ye ister mezun olacağınız yıl ister daha öncesi veyahut da ilerleyen yıllarda girebiliyorsunuz. Bu, kendinizi ne zaman hazır hissedip yeterli gördüğünüze bağlı. Ben bu sınava 3. sınıfta girip şansımı son yıla bırakmadan geçmiştim. Mezun olduktan sonra sınava girerseniz, bir yıl boşta gezeceksiniz demektir. Yeni arkadaşlara tavsiyem: okul bitmeden kelime dağarcıklarını geniş tutmaları ve dile iyi hakim olarak kendilerini geliştirmeleri olacaktır.
Bunun yanı sıra Turist Rehberi olabilmek için 1 yükümlülük daha var: Okulun son yılı gerçekleşen Türkiye`nin sit alanlarını içeren, her bölgesinin gezildiği bir Türkiye turu. Bu turu tamamladıktan sonra nihayet rehber olabiliyorsunuz. :)

-Peki, Turist Rehberliğini sadece üniversitede verilen dilde mi yapabiliyorsunuz, yoksa dillerinizi geliştirdikçe onları da sahada kullanabiliyor musunuz?

-Üniversitede İngilizcenin yanı sıra tercihinize bağlı olarak 2. yabancı dil eğitimi de veriliyor. Öğrenmek istediğiniz dili geliştirerek turistlerin geldiği ülkelere göre sahada bu diller kullanılabiliyor. Meslektaşlarımızdan yeni bir dil öğrenmek için yurt dışında dil kurslarına katılan, orada aylarca kalıp dile çok iyi hakim olan ve bakanlığın sınavı ile bir kez daha sınava girip bu dili Kokartına ekleten arkadaşlarımız da var. Bunlardan biri de Sevgili Eşim Gökhan Yaramış,  İspanyolca-Portekizce-İngilizce Rehber. :) Eğer öğrendiğiniz ek dillerin sınav sonucu başarısız olursa ve Kokartınıza bunlar eklenmemiş ise bu dillerde rehberlik yapmanız yasal olmuyor.

-Aslında sizin ilk sıradaki hobiniz dil öğrenmek olmalı kanımca. Genelde öğrenciler bölüm tercihi yaparken şöyle bir düşünceye giriyorlar: Turist Rehberi yazın para kazanır ama kışın maddi sıkıntı çeker. Bu doğru mu? Öğrencilerin kafasındaki bu düşünceyi nasıl yok edebiliriz?

-Yani ağustos böceği gibi sanıyorlar – gülüyor-. Aslında dışarıdan bakınca öyle düşünmesi muhtemel. Ülke turizmimiz 2-3 yıl öncesine kadar daha canlıyken durum düşündükleri gibi değildi. Evet, kış ayları yüksek sezona göre daha durgun geçmekteydi fakat yine de arada bir de olsa turlarımız olmaktaydı ve çok sıkıntı yaşamıyorduk. Özellikle son iki yıldır ülke turizminde %60`larda bir düşüş söz konusu. Kapadokya`da tek bulunma sebepleri turizm olan ailelerden burayı terk etmek zorunda olanların sayısı 550 aileye erişti. Sonuç olarak, bu kriz dönemi dışında turizm alanında iyi çalıştığınızda ve paranızı iyi yönettiğinizde bu sizi yıl boyunca rahat idare ettirecektir.

-Peki, hiç bilmeyenler için bir de şu şekilde sormak isterim: Turist Rehberliği Bölümü`nde Rehberlik yapılacak bölge okula göre değişiyor mu? Örneğin Erciyes Üniversitesi İç Anadolu Bölgesi; Ege Üniversitesi Ege Bölgesi için mi mesleği öğretiyor yoksa Tüm Türkiye için geçerli olup mezun olunca sizin mi seçmeniz bekleniyor? Ek olarak da başka ülkelerde de misafir gezdirebiliyor musunuz yoksa sadece Türkiye içinde mi çalışabiliyorsunuz?

-Turist Rehberliği Bölümünde bize sunulan derslerde de, eğitim gezimizde de bizlere Türkiye geneline hâkim olabileceğimiz şekilde eğitim veriyorlar. Türkiye`nin neredeyse her köşesini içeren bu eğitim gezisine katılırsanız ve bunu tamamlarsanız “ÜLKESEL KOKART“; ama belli bölgelere katılırsanız size “BÖLGESEL KOKART“ vermektedirler. Ülkesel Kokart ile Türkiye genelinde rehberlik yapabilir; Bölgesel Kokart ile de kartınızda hangi bölge belirtilmişse sadece o bölgede rehberlik yapabilirsiniz. Sadece Türkiye için geçerli.

-En komik geziniz hatrınızda mı? Bizimle paylaşmak ister misiniz?

-Evet, unutamadığım iki anım var: Milletlerini vermeden söylemek istiyorum ama – gülüyor – Yabancı turist olan bir anne-kız grubum vardı. Biraz birlikte geçirdiğimiz turdan bahsederek başlayayım; Kapadokya`da tur yapmak aslında çok zor değil fakat birlikte gayret gerektiren bazı aktiviteler de var. Tur programımıza genelde yeraltı şehirleri de dâhil. Biz araçla yer altı şehrine doğru giderken ve ben mağaranın genel kompleksini, yapısını özetlerken Anne garip bir soruyla araya girmişti: – Acaba yer altı şehrini balonla gezebilmemiz mümkün mü? Fiyatı ne kadar?. Cevap verirken kendimi çok zor tutmuştum ve rehberlik ciddiyetimi takınarak gülmemek için kasılan mimiklerimi gizlemeye çalışmıştım. Teknik olarak maalesef mümkün olmayacağını ve bunun sebeplerini anlatırken buluverdim kendimi – gülüyor-

Diğeri ise başka bir aileyle olan turumuzdan: Aile babası, ben Kapadokya’da yaşamış olan medeniyetler tarihinden bahsederken araya girip bana şöyle demişti: Buranın binlerce yıllık geçmişi varsa ve teknoloji son yirmi yıldır bu noktaya geldiyse binlerce yıl önce yaşamış bu insanlar bence teknolojiyi bizden de ileriye taşımışlardır. Yerin metrelerce altından bunların bazıları da çıkar kesin. Bunları söyleyerek kendisi benim arkeolojiye ve pre-historyaya olan bakışımı anında değiştirmişti. :D

-Kapadokya insanların hayal güçlerini ve zihinlerini zorluyor sanırım :). Misafirlerinizle dost gibi mi olursunuz yoksa onlara müşteri gözüyle mi bakarsınız? Yıllar öncesinden kendinize dost kalmış misafirleriniz var mı?

-Doğrusunu söylemek gerekirse enerjimizin karşılıklı tuttuğu misafirlerimle dost oluyorum, bu durumun diğer meslektaşlarımda da böyle olduğunu düşünüyorum. Bazı misafirlerimiz mesafelerini korumak isteyebiliyorlar bu noktada da dost olmaya çalışmak biraz itici olabiliyor. Yıllardır sürekli irtibatta olduğum misafirlerim de var elbet. Evlerine davet edenler ya da tekrar bizimle ülkeyi gezmek isteyenler var. Çoğuyla sosyal medyadan da sürekli olarak iletişim halindeyiz.

-Anlatmayı, gezdirmeyi en çok sevdiğiniz yer neresi?

-Göreme Açık Hava Müzesi ve Yeraltı Şehri.

-Her ülke insanının farklı huyları vardır derler. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Örneğin, Japonlar böyledir, Almanlar şöyle diyebilir misiniz?

-Evet, bu çok doğru. Örneğin Japonlar kültür turlarına çok düşkündürler; deniz, kum, güneşten ziyade tarihi yerleri gezmekten hoşnut olurlar ve tur esnasında çok ilgili gibi görünseler de aslında onlar fotoğraf çekmeye bayılırlar. Amerikalılar ve Avustralyalılar da kültür turlarına çok ilgililer ve bu ilgilerine bağlı olarak çok soru sorup tura sorularıyla da eşlik ederler. Fransızlar ve İsveçliler ise yürüyüş ve doğa turlarını severler. İngilizler ve Almanlar ise deniz-kum-güneş üçlüsünü severler. Almanların bazıları yürüyüş, doğa ve kültür karışımından yana olurlar.

Örneğin; İsveçli, en genci 65 yaş olan yogacı kadın grubumla bir defasında 14kmlik bir vadi yürüyüşü yapmıştık ve turun sonunda benim dilim düşmüş haldeyken `evet şimdi nereye gideceğiz, başka vadiye de gidelim` diye istekte bulunmuşlardı :)

-Nevşehir’in havası hep böyle sıcak ama terletmez türden midir? En çok gezmek istenilen yerler neresi buralarda? Siz buraları her gün köşe bucak geziyorsunuz, genelde gezmek için hangi saatleri önerirsiniz? – gülüyoruz-

-Nevşehir’in iklimi karasal olduğundan ve rakımı da 1200 civarı olduğundan aslında sert bir iklime sahip. Yazları oldukça kurak ve sıcak olup terletmez çünkü nem oranı düşük. Aslında en gezilmek istenilen yerler ziyaretçilerimizin fiziksel durumları ve ilgileri doğrultusunda değişiklik gösteriyor. Bizler burada tur programlarımızı şekillendirirken ziyaretçilerimizin istekleri ve sağlık durumlarını göz önünde bulunduruyoruz. Lakin en bilinen ve favori yerler: Göreme ve çevresinde bulunan kaya kiliseler ve vadiler başta olmak üzere Avanos, Uçhisar, Panoramik noktalar, Ürgüp, Mustafapaşa, Yeraltı Şehirleri (Kaymaklı, Derinkuyu), Ihlara Vadisi, Kızılçukur Vadisi (yürüyüş – günbatımı), Zelve Açık Hava Müzesi.

-Her yeri gezmeli, görmeli fakat süresi kısıtlı olanlar için buralara gelip de görmeden gitmeyin diyebileceğiniz yerler nereleri? Örneğin balona binmeden gitmeyin derler, siz ne dersiniz?

-Kapadokya’nın coğrafi olarak eşsiz bir yer olmasından dolayı vadi yürüyüşleri, panoramalar, yer altı şehir ziyaretleri, kaya kiliseleri eşsiz niteliktedir. Evet, Kapadokya`daki peri bacalarının Dünya` daki diğer oluşumlara göre hem daha geniş arazide yayılmış olması hem de ebatlarının daha geniş olması ve buna ek olarak renk yelpazelerinden dolayı balon uçuşları eşsizdir. Özellikle de güneşin doğuşunu kilometrelerce yukarıdaki bir balondan izleme şansı olacağı için balona binmeden gitmeyin.

-Yemek yemeden gezilmez :). Buralarda ne yiyelim sizce ve hediye olarak neler götürülebilir?

-Kapadokya` daki en ünlü yerel yemekler: Testi kebabı, kiremitte pişirilen sebze ve et yemekleri ve mutlaka diğerleri gibi denemeniz gereken tandırda, çömlekte pişirilen etli kuru fasulyedir.

Tatlı olarak ise; yöre halkının `dolaz` dediği kalıp gibi kesilerek pekmezle servis edine un helvası, bir diğer tatlı ise `aside` bu da yine pekmezle pişirilen bir un helvası. İkisinin arasındaki fark ise sıcakken tabakta üzerine bal dökülerek servis ediliyor olmasıdır. Başka bir yöresel tatlı türü ise kurutulmuş kayısı ve incir ile yapılan tatlılarıdır. Bölgede yazın hava çok kuru ve güneşli olduğundan, güneşten meyve ve sebze kurutmakla en iyi şekilde yararlanılıyor. Bu yüzdendir ki gelen yerli turistlerimiz bilhassa kurutulmuş meyve ve sebzeleri (kuru yemiş, kabak çekirdeği) hediye olarak yakınlarına götürürler. Diğer hediyeliklerden söz edecek okursak; Peribacası temalı magnetler gibi küçük hediyelikler, yöre halkının el sanatı olan çanak çömlekler, bütçelerine göre; kimileri yöre kadınlarının el emeği, göz nuru ile dokudukları hali da hediyelik olarak satın alınabiliyor.

-Günleriniz burada nasıl geçiyor? Eşiniz Gökhan Bey’den de bahsetmiştik, kendisi de Turist Rehberiydi. Çok yoğun oluyor musunuz, boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Burada hayat; turlarımız olmadığı günlerde çok sakin geçiyor. Aktivitelerimiz doğada yapılanlar olarak (ki bunlar vadi yürüyüşleri) günbatımının tadını çıkarma, at binme, ATV kiralama gibi aktiviteler yeterli fakat sanatsal ve sosyal bakımdan çok kısıtlıyız. Turizmin yoğun olduğu aylarda, -bu aylar Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Eylül ve Ekim- bizler de yoğun ve yorgun oluyoruz. Kış aylarında ve Temmuz, Ağustos gibi zamanlarda ise çok durgun. Kısacası burası ya çok yoğun ya da aşırı sessiz ve sakindir. Ortası yok işte -gülüyoruz-

-Peki, görüyorum ki evinizde pek çok ağaç boyama var bunlar buraya mı has ya da siz mi yaptınız, bize biraz anlatır mısınız neler yapıyorsunuz?

-Evet, boş zamanlarımda, genelde 3 yaşındaki kızım uyuduktan sonra gece yarılarına kadar, el işleri yapıyorum. Turizmin son iki yıldır yaşadığı durgunluktan bahsetmiştim ya, ben de geçen Aralık ayında evime yılbaşı dekoru yapmak için ahşap boyama işlerine başlamıştım. Ağaç dilimlerini ve deniz taşlarını boyamaya başladım, evime gelen birkaç arkadaşımın beğenisi ve cesaretlendirmesiyle de devam ettim. Ardından da arkadaşlarım kendi çevreleri için hediyelerini benden almaya başladılar, böylece kendimi de bu işin içerisinde buldum. :) Çocukluğumdan beri resim yapan birisi olarak bu hobimi farklı zeminlerde deniyorum artık. Ayrıca 2017 yılında Cappadox Festivali` nde –geçtiğimiz Mayıs ayında- kendi ürünlerimi sergiledim. Standıma misafir olan ressam katılımcılardan aldığım olumlu tepkilerle ve de diğer misafirlerden gelen ilgi ve beğeniyle bu işte daha da cesaretlendim. Önümüzdeki Cappadox etkinliğine hepinizi bekliyorum, gelin standımıza misafirimiz olun. Atölye etkinliği de yaptığım için ağaç boyama etkinliğine çok yoğun bir ilgi oluyor.*

-Seneye denk getirmeye çalışacağım :). Nevşehir’de el emeği çömlekçilik de gelişmiş, hiç denediniz mi ve çömlekçilik hakkında bizlere neler anlatabilirsiniz?

-Çömlekçilik gelişmiş bir sanat evet. Ama o kadar çok el becerisi ve emek gerektiriyor ki bir defasında denemiştim ve sonucunda bu ise hiç girişmeme kararı aldım –gülüyor-. Çömlekçilik, Hititler’ den kalma 4.000 yıllık bir el sanatı ve yörede babadan oğla geçmekte. Çömlekçiliğin yanı sıra yöre kadınlarının bir el sanatı da var: Halı Dokumacılığı, bu da anadan kıza geçer.

-İnsanlar röportajımızı okuduklarında belki buraları sizinle gezmek isterler, size nasıl ulaşabiliriz?

-Sosyal medyada Instagram kullanıyorum oradaki adresim `guidenilay`. El yapımı ağaç işlerime instagram ait sayfam ise: `tasgibiseyler`. Bana buradan ulaşabilirler.

 

Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz. Saatler olmuş fakat farkına varmadan çabucak geçmiş zaman. Tekrar görüşmek dileğiyle, bu röportajımızı burada sonlandıralım. Güzel şehrinizde esen ve genç kalın.

*www.cappadox.com

Not: Ben de hediyemi kaptım (: : 

Not 2: Elbette ki balon turu yaptım ve balon sertifikamı da aldım efenim.

Tags: