Bir dili öğrenirken, dilbilgisi kurallarından önce kelimelerini öğrenmeye başladığımızdan ve sıkça kullandığımız bazı kelimelerin bizi şaşırtan etimolojik kökenlerinden “Kelimelerin Şaşırtan Tarihî Diyarları: Etimoloji” başlıklı yazımızda bahsetmiş, bu kelimelerin günümüzde kullandığımız anlamlarını edinmesini sağlayan durumlara göz atmıştık.
Öyleyse bir kelimenin kökenini belirleyen tek unsur yalnızca kullanıldığı durumlar mıdır? Bir kelimenin kökeni, bir kimsenin isminden de geliyor olamaz mı? Peki ya Eponym nedir?
Oxford Dictionaries’e göre, eponym: bir keşif, buluş, yer vb. olarak adlandırılan ya da adlandırılacağı düşünülen kimsedir. Eponymy ise bu kişinin ardından bu keşife, buluşa, yere ya da kelimeye kişinin isminin verilmesi durumudur.
Öyleyse birkaç örnek ile eponymlere biraz daha yakından bakalım.
Örneğin, pek çok iş arasında koşturup duran ve yeri gelince yemek yemeye dahi vakit bulamayan ya da geceleri sabahlara kadar çalışan biz çevirmenlerin açlığımızı geçiştirmek için koşup sarıldığımız sandviçimizin isminin aslında bir eponymy olduğunu biliyor muyduk?
Hikayeye göre, ailesi Sandwich’ler olarak bilinen John Montagu bir kumar bağımlısıdır ve yemek yemek için kumar masasından kalkmamak için iki dilim ekmeğin arasına soğuk et koyarak öğünlerini geçiştirir. Bu sayede de masadan kalkmasına gerek kalmadan hem karnını doyurur hem de oyununa devam eder. Aslında hikaye ile aramızda bizler de bir benzerlik kurabiliriz. Sonuçta biz de çeviri yaptığımız masamızdan kalkmamak adına öğünümüzü tıpkı Sandwich gibi sandviç ile geçiştiriyoruz.
Diğer örneğimiz ise “Silhouette” kelimesi.
Silhouette kelimesi kökenini 1700’lü yıllarda yaşamış ve Fransa’nın maliye bakanlığını yapmış Etienne de Silhouette’den alır. Hikayeye göre, Etienne de Silhouette Yedi Yıl Savaşları döneminde Fransız üst sınıflarına yüksek vergiler koyar ve malzemeleri çok pahalı olduğu için bu üst sınıfın yağlı boya resimler yapmak yerine, yüzlerinin gölgelerinin dış hatlarını çizerek resim yapmalarını söyler. Bu politikası sebebiyle, Silhouette’nin ismi o dönem de ucuz olan herhangi bir şey için de kullanılırken, günümüzde silüet, taslak, karaltı anlamlarını kazanmıştır.
Bir diğer örneğimiz ise “Panic” kelimesi olacak, panic kelimesi Fransızca panique’den; panique ise kökenini Yunanca panikon kelimesinden alır. Panikon ise “Pan ile ilişkili olan” anlamına gelmektedir. Pan, Yunan mitolojisinde ormanların tanrısıdır ve insanlar arasındaki yersiz, bulaşıcı bir korkuya sebep olan gizemli seslerin kaynağıdır. Panic kelimesi de kökenini bu hikayeye dayanarak yunan tanrısı Pan’dan almaktadır.
Bir çoğumuzun yukarıdaki resimden de anlayacağı üzere, bu örneğimiz ise Türkçeye de Aşil tendonu olarak geçmiş olan “Achilles tendon” kelimesi. Aşil tendonu, baldırdaki kasları topuğun kemiğine birleştiren güçlü tendona verilen isimdir. Peki bu kelime nereden/kimden gelmektedir? Achilles tendon kaynağını Yunan mitolojisindeki bir kahraman olan Achilles’ten alır. Hikayeye göre, annesi Achilles’i yenilmez ve yara almaz kılmak için henüz bir bebekken Styx Nehri’ne daldırır. Bebeği ancak ayağından tutup nehire daldırıp çıkarabildiği için nehre değmeyen tek yeri annesinin tuttuğu yeridir. Dolayısı ile Achilles’in onu yenilir kılabilecek tek zayıflığı da burasıdır. Dolayısı ile Achilles tendon, Achilles’in bu zayıflığının olduğu yerden alır kaynağını.
Sonuncu örneği ise Türkçeden vermek istiyorum. Yukarıdaki fotoğraf bizler için Achilles’in Styx Nehri’ndeki tasviri kadar tanıdık gelmeyebilir, fakat Behçet hastalığı dersem herkes neyden bahsettiğimi anlayacaktır. Behçet hastalığı ya da Behçet Sendromu (BS) en kısa tanımıyla; başta oral ve genital bölgelerdeki aftlar olmak üzere göz, beyin, kalp damarlarında tekrarlayan damar iltihabı hastalığıdır. Bu hastalığın eponym olmasının sebebi ise, ilk kez 1937 yılında Dermatolog Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından tanımlanmış olmasıdır.
KAYNAKÇA:
dictionary.com