Görünürde, tercüman ile mütercim arasındaki farklar yalnızca bir ifadeden ibarettir. Oysaki, tercümanlar; konuşma dili ile uğraşarak sözlü tercüme yaparlar, mütercimler ise yazılı metinlerin çevirisiyle uğraşır, kaynak metinleri anlaşılır ve eş değer bir şekilde erek metine dönüştürürler. Hem tercümanlık hem de mütercimlik, dil sevgisi ve bir dilden daha derin bir bilgi birikimini ön koşul sayar. Fakat her meslek grubunda olduğu gibi eğitim farklılıkları, beceriler, gerekli yetenekler bu sektörde de çok geniştir.
İyi bir mütercim, yazmaya yetenekli olmalı, erek dilde kendisini anlaşılır bir şekilde ifade etmelidir. İşte bundan dolayı profesyonel mütercimler, hemen hemen her zaman tek yönde, ana dillerine doğru çeviri yaparlar. Hatta iki dilli bireyler, belirli bir konuda nadiren iki dil içinde eşit olarak kendilerini ifade edebilir. Bir mütercim, çevirdiği metindeki kaynak dilin kullanıldığı ülkenin kültürünü anlama becerisine sahip olmalıdır. Aynı zamanda kaliteli sözlüklerin, referans kaynaklarının olduğu donanımlı bir kütüphanesi de bulunmalıdır.
Tercümanlar içinse kısaca iki çeşit tercümeden bahsedilebilir: Simultane Tercüme ve Ardıl Tercüme. Tercümanların mütercimlerin aksine sözlük olanakları yoktur.
Çoğu insan, tercümanın kabinde oturup bir çift kulaklık takıp mikrofona konuştuğu simultane tercüme konferanslarına aşinadır. Ancak simultane tercümede bir yandan konuşmalar çevrilerek, bir takım cihazlar sayesinde yabancı devlet adamlarının veya konukların kulaklıklarına tercüme iletilir. Ancak simultane tercüme, dinleyicinin kulağına “fısıldama” yoluyla da yapılabilir. Simultane tercümede tercümanlar cümlenin genel anlamını anlamadan tercüme yapmaya başlamazlar. Cümlede özne ve fiilin bulundukları yere bağlı olarak, tercümanın kaynak dildeki cümlenin sonunu duyana dek, tek bir kelime bile söylemesi mümkün olmayabilir. Burada tercümanın görevinin ne kadar zor olduğunu vurgulamak gerekir. Tercüman, eş zamanlı dinleme yapıp sonrasında kuracağı cümleyi kavrarken, cümleyi erek dile çevirmek zorundadır.
Ardıl tercüme esnasındaysa konuşmacı her 1-5 dakikada bir konuşmasını durdurur. (Genellikle “paragraf” sonlarında ya da düşüncesini tamamladıktan sonra) Ve sonrasında tercüman, söylenileni erek dile çevirir. Ardıl tercümeyle ilgili yapılması gereken en önemli iş, konuşma esnasında konuşmayla ilgili notlar almaktır. Bu sayede tercümanlar, detayları atlamadan, konuşmanın anlam bütünlüğünü bozmadan, eksiksiz bir şekilde tercüme yapabilirler. Çok az tercüman, detayları atlamadan koca bir paragrafı aklında tutabilir.
Mütercimler ve tercümanlar arasındaki geniş farklara rağmen her iki meslek grubu da sahip oldukları derin bilgi birikimlerinin yanı sıra çevirdikleri metnin ya da konuşmanın ana fikrini esas alırlar. Tercümanlık ve mütercimlik, bir dildeki kelimeleri başka bir dilde yerine koymak demek değildir. Tercüme işlemi, bir dildeki düşünceyi anlama ve ifade etme, sonrasında kültürel nüansları ve kaynakları kullanarak diğer dile yapılan açıklama olarak ifade edilebilir.
Kaynakça:
http://www.notatranslators.org/whatsthedifference.aspx