Çevirinin edebiyat, sinema ve tiyatrodaki gücü herkesin malumu. Bu bağlamda hemen herkes tarafından bilinen William Shakespeare’in ünlü eseri A Midsummer Night’s Dream (Bir Yaz Gecesi Rüyası/Bahar Noktası) oyunun Türkçe çevirisini mercek altına alıyoruz.

Edebiyat dünyasının en ünlü isimlerinden bir tanesi William Shakespeare. Bugün oyunları hala gündemde ve en çok çevirisi yapılan eserlerden. Bu eserlerin başında A Midsummer Night’s Dream gelmektedir. Erken dönem romantik komedya oyunu olan A Midsummer Night’s Dream’in ilk basımı 1600 olmakla beraber yazımı ve ilk sahnelenişinin 1594 ya da 1595 yıllarında gerçekleştiği düşünülmektedir. Ana teması aşk ve evlilik olan oyunda karışık ilişkiler üzerinden bu iki kavram özel bir mizah içinde ele alınmıştır. Olaylar Antik Yunanistan’da bir düğün çevresinde geçmektedir.

A Midsummer Night’s Dream ilk olarak Yaz Ortasında Bir Gecelik Rüya ismiyle Türkçeye çevrilmiştir. Daha sonraki zaman dilimi içinde Can Yücel tarafından Bahar Noktası ismiyle oyun tekrar Türkçeye çevrilmiş ve bu hali diğerine göre daha çok tutulmuştur.

Oyunun çevirileri:

  • Yaz Ortasında Bir Gecelik Rüya. Çev. Nureddin Sevin. İstanbul: Hilmi Kitabevi,1936.
  • Bir Yaz Dönümü Gecesi Rüyası. Çev. Nureddin Sevin. Ankara: Maarif Matbaası,1944
  • Bahar Noktası. Çev. Can Yücel. 1981. İstanbul: Papirüs Yayınları, 1996.
  • Bir Yaz Gecesi Rüyası. Çev. Bülent Bozkurt. 1987. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1999.
  • Yaz Gecesi Rüyası. Çev. Can Doğan. 2005. İstanbul: Mitos Boyut, 2005.

İlk yapılan çeviride oyun tamamen Türkçeleştirilmemiş ve tamamen farklı bir yerde geçerken, Can Yücel’in çevirisinde oyun tamamen yerelleştirmeye uğramış ve oyunun içindeki her şey tamamen Türk kültürüne uygun bir şekilde tekrardan şekillendirilmiştir. Öyle ki, oyunu okuyan çoğu okuyucu oyun hakkında Can Yücel’in eseri baştan yazdığı yönünde görüşler bildirmiş.

Dil açısından bakıldığında da Bir Yaz Gecesi Rüyası karmaşık bir yapıda iken Bahar Noktası’nın dili tamamen farklı. Dil çok daha anlaşılır bir Türkçe ile eğlenceli şekilde yazılmış, bu yüzden bu versiyonu oyun olarak sergilendiğinde büyük bir ses getirmiştir.

Örneğin Can Yücel çevirisindeki konuşma biçimleri arasındaki farka göz atmak gerekirse: Thesus, babası Egeus’un isteğine uymaması durumunda Hernia’nın başına gelecekleri şu sözlerle dile getirir:

“Either to die the death, or to abjure
For ever the society of men.
Therefore, fair Hermis, question your desires,
Know of your youth, examine well your blood,
Whether, if you yield not your father’s choice,
You can endure the livery of a nun,
For eye to be in shady cloister mewed,
To live a barren sister all your life,
Chanting faint hymns to the cold fruitless moon,
Thrice blessed they that master so their blood
To undergo such maiden pilgrimage;
But earthlier happy is the rose distilled
Than that which, whithering on the virgin thorn,
Grows, lives, and dieas in single blessedness.” (I, i, 66-79)

Can Yücel bu metni şu şekilde çeviriyor:

“Ya öleceksin tezelden, ya da vazgeçeceksinerkek denen cinselden. Onun için, Hermiya, düşün, taşın! Danış o genç yaşına! Demek istiyorum ki, danış kanının dolaşımına! Dayanabilecek misin, bakalım, emrine uymazsan beypederin, dayanabilecek misin yaşamına rahibelerin? Bir manastırda, dar bir höcrede loş, uyurken döşekte, döşünün ve düşünün yarısı boş… Düzdüğün, düzüldüğün bütün bumbuz ve kısır bir aya kısılmış sesinle okuduğun mayalanmış birmaya! Böyle bir hac yoluna, kanının donduğuna razı olan kız oğlan kıza üç tepsi nur indirir ya Tanrı, sen yine inan bana, yavrum zeker diye bir dikenin üstünde bekâr, ömür tüketen gülbeşeker, Isparta’da imbiklenen gülyağına hasret çeker.”

Özgün metinde Theseus, büyük bir dikkatle seçilmiş sözcükler ve imgeler kullanır: “Karanlık bir manastıra kapatılmışlıktan, tüm bir yaşam boyunca kısır bir rahibe gibi yaşamaktan, kısıraya soluk ilahiler söylemekten” söz eder. Çeviride bu satırlar “Bir manastırda, dar bir hücrede loş, uyurken döşekte, düşünün ve düşünün yarısı boş… Düzdüğün, düzüldüğün bütün bumbuz ve kısır bir aya kısılmış sesinle okuduğun mayalanmış bir maya!” biçiminde aktarılarak Theseus’a kesinlikle söyleyemeyeceği sözcükler söyletmiş olur; bu ise Hermia’yı yargılayan yasaların temsilcisi Theseus’un konuşması ile oluşturulan dramatik gerginliğin kaybolmasına neden olduğu yönünde görüş mevcut.*

Can Yücel’in çevirisinin kaynak metinde büyük bir titizlikle ele alınan dilsel söylemleri tek bir sese indirgemesinin, oyunun dramatik anlam çeşitliliğini azalttığı söylentiler arasında yer alıyor. Çünkü oyunun incelemesinde de görüldüğü gibi dil Shakespeare’de çok önemlidir. Fakat Can Yücel çevirisinin bir diğer özelliği kullanılan Türkçenin oldukça zengin olmasıdır. Fakat dilsel ögelerin büyük bir ustalıkla kullanılmasına rağmen istenilen dramatikliği veremediği yönünde görüşler mevcuttur. Lakin oyunun ağırlıklı olarak komedi türünde olduğu düşünüldüğünde bu noktanın önemi tartışma konusudur.

Celal Üstter bir yazısında Can Yücel’i ve çevirisini şu şekilde anlatmış:

“Can Yücel’in Shakespeare’in 16. yüzyıl sonlarında kaleme aldığı oyundan akıl almaz bir yaratıcılıkla yeniden ürettiği bu metin, büyülü bir dokunulmazlıkla, her dem tazeliğini koruyor.

‘Doğaya ayna tutan’ büyük ustanın Bir Yaz Dönümü Gecesi Düşü ya da Bahar Noktası adlı yapıtı, çağının kargaşaya gömülen dünyasını ve bu dünyanın özgürleşen insanlarını betimler. Ama cinsellik ve şehvet dolu bir komedyadır aynı zamanda. Doğaüstü çılgınlıklar, düş ülkeleri ve masalsı kişilerden geçilmeyen oyun boyunca, azgın bir cinselliğin şehvet rüzgarları eser. Ger gör ki yalnızca bedenlerin değil, düşler, düşlemler ve düşüncelerin şehveti de söz konusudur burada.

Can Yücel’e gelince o, Shakespeare’in şehvetine şehvet katmakla kalmamış; sahici bir söz şehveti ustalığı döktürerek Cevat Çapan deyişiyle Shakespeare’i “hemşehrimiz” kılmış, günümüzde ‘özgürlüğüne kavuşturmuş’tur.” (Üster 2003: 5)

Can Yücel çevirisinin diğer çevirilerden farkı, tamamen Türkçeleştirilerek yapılmış olmasıyla beraber Can Yücel’in adeta Shakespeare’den ilham alarak yeni bir eser yazmış gibi çeviri yapmasındadır.

Serbest çeviri için böyle bir tartışma konusu ortaya çıkmışken adil olabilmek adına birebir çeviride neler olmuştur diye bakmak için Bülent Bozkurt’un Bir Yaz Gecesi Rüyası çevirisine de göz atmak gerekli. Bülent Bozkurt birebir çeviri yapmış olsa da zaman zaman bundan uzaklaşmıştır. 1. Perde’nin 1. Sahne’sinde Helena ile Hermia arasındaki konuşmada, Helena şunları söylemektedir:

“Were the World mine, Demetrius being bated,
The rest I’ll give to be to you translated.” (I, i, 191-2)

Bülent Bozkurt ise bu orijinal metni şu şekilde çevirmiştir:

“Demetrius dışında, dünya benim olsaydı,
Her şeyimi verirdim, sen olabilmek için.”

Bülent Bozkurt çevirisinin sözcük düzeyinde gösterdiği özveriyi söz dizimi düzeyinde göstermediğine ilişkin bazı görüşler mevcut.

“Over hill, over dale,
Thorough bush, thorough brier,
Over park, over pale,
Thorough flood, thorough fire;
I do wander everywhere,
Swifter than the moon’s sphere;
And I servet he Fair Queen,
To dew her orbs upon the green.”
(II, i, 2-9)

Bu metin Bülent Bozkurt çevirisi ile aşağıdaki şekli almış durumdadır:

“Tepelerden aşar, vadilerde uçarım,
Çalıdan geçer, çayırda sekerim,
Rüzgârlara biner, tarlalara inerim,
Irmaklarda yüzer, alevlerde gezerim;
Her yerde dolaşır, ufuklara ulaşırım,
Ay küreden hızlı koşar, göklere erişirim ben.
Kraliçem seslendi mi, nerede olsam yetişirim,
Yeşil çimler üstüne halka halka çiy işlerim.”

Sonuç olarak, Bülent Bozkurt çevirisinin sözcük düzeyinde kaynak metinle bir koşutluk kurabildiği, ancak ister yazınsal açıdan değerlendirilsin, ister gösterimsel açıdan, kaynak metnin dil zenginliğini Türkçede yeniden yaratmakta zorluk çektiği söylenebilir. Can Yücel çevirisinin kıvrak, esnek, akıcı ve kaynak metinle çelişmekle birlikte yer yer şiirsel dili, Bülent Bozkurt çevirisinde yerini, durağan, akıcılığı az, şiirsiz dile bırakır.

Yukarıdaki görüş Yılmaz Özkaya’nın “Çeviri mi Yeniden Yazma mı? William Shakespeare’in A Midsummer Night’s Dream Adlı Oyununun Türkçe Çevirileri Üzerine Bir İnceleme” yazısından alınmış olup Yılmaz Özkaya’nın görüşünü belirtmektedir.

Can Yücel ve Bülent Bozkurt’un çevirisi karşılaştırıldığında aradaki en büyük fark çevirinin akıcılığıdır. Bu doğrultuda serbest çeviri de akıcılık söz konusuyken, birebir çeviride tıkanıklık yaşanabilmektedir. Tabii bu noktada iki çevirideki dram alt-üst ilişkisi nasıl verilmiş, nasıl işlenmiş, gerekli mi gereksiz mi soruları tartışmaya açık ve sonu gelmez bir döngü içerisindedir.

Bir diğer yorumsa Bahar Noktası çevirisinin ve tiyatral olarak sahneye konmasının izleyicileri Bir Yaz Gecesi Rüyası çevirisine ve oyununa göre daha fazla tatmin ettiği yönünde. Fakat Bir Yaz Gecesi Rüyası’nı daha başarılı bulan okur sayısı da oldukça fazla, dolayısıyla iki çeviri arasında beğeni uçurumu yok.

Son olarak Can Yücel çevirisinden bir alıntı ile konuya noktayı koyalım:

Babaron: Bizim serkeş müzeyyen bu! Hem de ayışığında! Hayırdır inşallah!

Müzeyyen: Nerden çıktı şimdi bu ırz düşmanı herif? Şeytan görsün yüzünü! Hadi çocuklar, toz olun burdan, yallah! Peri meri dinlemez bu domuz, topunuzu yatağa atar alimallah!

Babaron: Bir de kaçıyor şıllık utanmadan! Ben senin kocan değil miyim ulan?

Müzeyyen: Kocaya bak süngüye davran! Ayol, sen değil miydin bin bir düzen bin bir tertip, papaz kılıklarınla girip sıvıştığın gibi Konstantiniyye’ye kaçıklanan, mal bulmuş mağribi gibi de orda, deniz kızı Eftalya’ya ile halvet olup aylarca, elin hanende parçasına dümtek tutup zurnalık yapan? Hadi inkar et, sıkıysan! Onu da geçtik, ne zoruna buralara yel yeperek yelken kürek geldin taa Hindistan’dan? O eski oynaşın ipolita mı ne, o at gibi karı, o çizmeli amazon, Tezeus’a yamanıyor diye, değil mi, bütün cakan? Dük düdükleyecek tavlada düşes’i, sen de geleye yatıp karşılarında atacan! aaaah, ahh!

Babaron: Oooooo’o, ar damarın çatlamış kızım senin! Ne alıp veremediğim var benim ipolit’len? Ama senin ne haltlar yediğini biliyoruz Tezeus düdüğünnen! Hatırlarsın ya, Peloponez güzeli Begonya’nın kızlığını iyi ettiği gece hani, pek bir hayran kalıp da muamelesine, bu işin esas kanlısını bulduk diye, benli Belkıs Sultan’la birlikte, zifaf döşeğinden posta edip teresi, corç senk oteli’nde oturak alemine götürmedin mi sen?

Müzeyyen: Bu sendeki kıskançlıktan da öte bir kompileks, bir nevroz! Furoyt diye bir yahudi doktor var, ona görün istersen! Baksana, erişti erişeli beri nevruz, ne orman, ne çayır, ne kumsal, ne pınar, ne fıskiyeli havuz, senin bu deli saçmaların yüzünden cem olup buluşamıyoruz. Ahenk başladı sanıp ayinime nay üflerken poyraz, sultanımız, efendimiz aklından şattaraban, hasetinden hicaz! Rüzgar da tabiy bu işe, e haliyle, alınıyor biraz. Başlıyor mu sana ilkyazdan ayaz! Tutabilirsen tut artık sisin sisini, selin selini! Keban, volga, ve asuvan barajı taştı, tufana gitti ortalık. İpolita’nın amazon nehri de elbet, yakında başgöz olacağından ötürü anlarsın nasıl ıslak!..”


Kaynakça:

wikipedia.org
eksisozluk.com
academia.edu
salom.com.tr
milliyet.com.tr

Tags: