“En güzel yıllar” diye anılır hep üniversite yılları ve sonra hatırlanır her güzel şeyin bir sonu olduğu.
Büyük çabalar ile kazanılan üniversitenin farkında olunmadan sonuna gelindiğinde bir boşluk içinde bulur insan kendini. Özellikle üçüncü sınıfın sonundan itibaren “Mezun olunca ben nasıl iş bulacağım?” korkusu başlar ve bu korku mezun olup da iş bulunana kadar devam edecek olan kendini yeme süreciyle devam eder…
Haziran’da mezun olup Ağustos ayına gelindiğinde hala işsiz olunduğunda ve iş başvuruları “Biz size döneriz!” veya olumsuz sonuçlanıyor ise kendini yeme süreci bir üst kademeye çıkarak umutsuzluğa sebep olabiliyor.
Mezuniyet gelip kapıyı çaldığında “Eyvah ben şimdi ne iş yapacağım?!” telaşını yaşamamak adına küçük küçük hayat kurtaran bilgileri sizlerle paylaşıyoruz:
- Üniversite hayatının daha ilk senesi tamamlandığı o yaz ayında yavaş yavaş öz geçmiş oluşturmak için harekete geçmekte fayda var. Bu alanda kişisel gelişim ve gelecekte iş bulmak için referans olabilecek işler yapmaya çalışmak büyük avantaj sağlayabilir.
- Yine üniversite hayatında gönüllü işler içerisinde yer alarak, güzel bir öz geçmiş oluşturulabilir. Örneğin; gönüllü çevirmenlik, gönüllü toplum çalışmaları gibi.
- Üniversitede bölüm etkinliklerine katılmak da dil edincini geliştirmeye yardımcı olacaktır. Aynı zamanda hemen hemen her üniversitenin çeviri toplulukları mevcut ve bu topluluklar her yıl çeşitli çeviri etkinlikleri ve seminerler düzenliyor. Özellikle seminerler çevirmen adayı olan öğrenciler için paha biçilemez bir kaftandır. Söz konusu seminerlere genellikle çeviri dünyasının önde gelen isimleri geldiği ve sektörle ilgili hem bilgi hem tecrübelerini anlattığı için sektörle ilgili birinci ağızdan fazlaca bilgilenme fırsatı oluyor. Aynı zamanda bu seminerlerde dağıtılan katılım belgeleri öz geçmişe eklenerek göz doldurucu bir öz geçmişe sahip olunabilir.
- Seminerler haricinde özellikle çeviri öğrencilerin, çeviri sektöründe yaygın olarak kullanılan CAT programlarına dair bilgileri (eğer varsa) ders aracılığıyla ya da CAT programları hakkında eğitim veren yerlerden bu programlarla ilgili bilgi ve eğitimi alarak çeviri piyasasına kendini hazırlayabilir, yine bu eğitimden elde edilmiş olan sertifikaları öz geçmişe ekleyerek iş bulma şansı bir kademe daha artmış olur.
- Staj dönemine gelindiğinde ise stajı (öğrenci tabiri ile) “naylon staj” yeri bulmaya çalışmak yerine hem öz geçmişe hem dil gelişimine katkıda bulunabilecek bir yer bulunması okul sonrasında staj yerinde çalışma imkanı sağlayabileceği gibi o yerin desteği ile güzel bir iş sahibi olma olanağı da sağlar. Bu yüzden üniversite döneminde zorunlu stajın çok iyi değerlendirilmesi çevirmen adayı öğrencileri için büyük önem arz eder.
- Zorunlu stajı yaptıktan sonra ve okulu tamamladıktan sonra veya tamamlamadan önce staj yapılan yerle yahut başka bir yerle anlaşıp gönüllü olarak staj yapmaya devam edilebilir. Bu hem tecrübe anlamında hem dil gelişimi anlamında hem de öz geçmişini doldurmak anlamında çokça fayda sağlayacaktır.
- Üniversite son sınıfa gelindiğinde mezun olmadan 1-2 ay evvel firmalara başvurular yapmaya başlamak, bir an önce iş bulma fırsatını arttıracaktır. Fakat burada önemli olan şey; maalesef birçok firmanın deneyim istiyor olmasıdır. 1 yıl deneyim isteyen de var 6 yıl hatta 15 yıl deneyim isteyenler de. Bu durum göz korkutucu gibi gözükse de asla böyle algılanmamalı. Eğer dişe dokunur bir öz geçmişe sahip olunduysa, yetiştirilmek üzere de işe alınabilinir. Fakat yine de “ben kendimi garantiye almalıyım” düşüncesindeyseniz öncelikle üniversite hayatında hem gönüllü işlerde oldukça uzun süre uğraşmak hem de yaz tatillerini iş anlamında değerlendirmek faydalı olur. Bu durumda iş tecrübesi artmış olacak, bu da iş bulma hızının kolaylaşmasına yardımcı olacaktır. Bunun yanında bir diğer önemli husus ise sağlam kaynaklı referansların olması. Referanslar ne kadar iyi olursa aynı ölçüde işe alınmak da hızlı olabilir.
- Gönüllü çalışmalar önemsiz gözükse de aslında çok önemlidir. Kurumlar her ne kadar çeviri yeteneğine ve iş tecrübesine odaklanmış olsalar da aynı ölçüde gönüllü çalışmalara da bakarlar. Bu gönüllü çalışmalardan kast edilen; toplumsal hizmet (Kızılay gibi), öğrenci topluluklarında yararlı faaliyetler, bölüm topluluklarında yapılan faaliyetlerde aktif rol oynama, gönüllü çeviri işleri ve benzeri etkinliklerdir.
- Gönüllü çalışmalar da tıpkı iş gibi kişinin gelişimini, düşünce yapısını, bakış açısını olumlu ölçüde etkileyen ve geleceğe hazırlayan bir çalışma türüdür. Gönüllü olarak yapılan en ufacık bir iş, gelecek için ördüğünüz duvara koyacağınız büyük bir tuğla olabilir. Bu yüzden gönüllü olarak yapılan hiçbir iş küçümsenmemeli.
Tüm bunlara rağmen “Ağustos oldu iş yok” durumu varsa ortada ve artık çevirmenlik mesleği adına ümit tükeniyorsa, alternatif olarak okunulan bölümün varsa eğer formasyon programına dahil olup formasyon alınıp öğretmenlik yapılabilir. Buradan sonra kalan tek engel, atama beklemek… Öğretmenlik yapmak yerine çeviri sektörü içerisinde kalınmak isteniyorsa, iş bulabilmek adına çevirmenlik diplomasının yanına Uluslararası İlişkiler, Dış Ticaret, Lojistik, Turizm gibi bölümler açıktan okunabilir ve diplomanın yanına ikinci bir diploma konularak öz geçmiş kuvvetlendirilebilir.
Bir de bazı firmaların yeni mezunlara “mükemmel derecede dil bilmeli” bakış açısı içinde olduğundan dolayı öz geçmiş ne kadar kabarık olursa olsun işe alım olmayabilir, burada kesinlikle suçlu mezun değildir. Burada yeni mezun insanlara yıllarca çalışıyormuş veyahut yurt dışında yaşıyormuş gözüyle bakan kişi, kurum ve kuruluşlarındır. Bu bağlamda iş başvurusu yapanların her olumsuz sonuç alımında umutsuzluğa kapılmamaları çok önemlidir. Her zaman genç (yeni mezun) çevirmenlere destek olmak bir parantez olarak hatta bir başlık olarak ortada durmalı… Bununla da bitmiyor, iş dünyasının daha kapısındayken bile çelme takmaya çalışıp, önünüze geçmeye çalışacak olan birçok kişi olacaktır bu yüzden hiçbir zaman sosyal sorumluk projelerinden (gönüllü çalışmalar) ve kişisel gelişimle birlikte dil edincinin geliştirilmesinden kesinlikle geri kalınmaması gerekir. Sürekli çalışıp kendini geliştirmek, önünüze geçmeye çalışan kişilere engel olacaktır.
İş bulma sürecinde çok fazla zorluklar yaşanabilir, yaşanacaktır. Önemli olan hiçbir zaman umuttan ve kişisel gelişimden vazgeçmemektir. İş kapısının açılıp da içeri davet edilen vaktin ne zaman geleceği hiçbir zaman belli olmaz. Bu yüzden hiçbir zaman umudunuzu kaybetmeyin ve ne olursa olsun hayattaki en önemli şeyin insanlık olduğu gerçeğinden asla kopmayın.
Bir yeni mezundan, başka yeni mezun olmuş ve olacaklara naçizane tavsiyeleri okudunuz.
Oğuzhan DUMAN