Türk Edebiyatının 3 büyük şairine ilham olmuş bir isim, Tomris Uyar. Paylaşılamayan kadın. Herkes ilk olarak bu yönüyle bildi onu. Cemal Süreya, Edip Cansever ve Turgut Uyar’ın büyük aşkı olarak… Tomris Uyar, Türk öykücülüğünün önemli isimlerinden biri. Genel öykü anlayışının sınırlarını zorladı, öykülerini şiirsel bir dille, anılarıyla, izlenimleriyle taçlandırdı. Yürekte Bukağı ve Yaza Yolculuk ile en uzun soluklu öykü ödülü olan Sait Faik Öykü Armağanı’nı kazandı. Ama bunlardan öte o Türkçeye 60’dan fazla eser kazandırmış bir çevirmendi. Çevirmen yönü hep geri planda kaldı. Küçük Prens’in telif haklarının kalkmasıyla Can Yayınları, Cemal Süreya ile birlikte yaptığı ortak çeviriyi kullandı. Ama Tomris Uyar bundan çok daha fazlasıydı. Gizli çevirmenlerin ülkesi Türkiye’den geçen bu önemli ismin çeviri için söyledikleri elbette bizim için de yol gösterici olacak nitelikte…
Çeviriye başlayarak, kendini öykünün bir üst aşamasına taşımayı amaçlar. Bu da çeviri ve edebiyatın birbirini besleyen iki halka olduğunun en büyük kanıtlarından biridir. Çeviride ana dilin önemini bir röportajında şöyle ifade eder: ‘’ Bir kere ana dilini bilmek lazım. Bir çevirmen yabancı dili ne kadar iyi bilirse bilsin, kendi diline hakim değilse başka bir dili ne kadar kavrayabildiği tartışılır! Kendi ana dilinin inceliklerini, kıvrak noktalarını, nerelere götürülebileceğini bilmiyorsa iyi bir çevirmen olamaz. ‘’ Çevirinin sadece kelimeleri doğru ifadelerle karşılamak olmadığının bilincindedir Uyar, o yazarın iç sesini de okuyucuya taşımayı kendine bir görev bilir. Bu yüzden karşısındaki yazarı iyi tanımak için elinden geleni yapar ve kelimeleri ona göre seçer. Bu iç sesi bulmak, yazarı daha iyi tanımak için çevirisine başlamadan önce yazarın fotoğrafını masasına koyar. Böylece o iç ses serüveni başlar. Çevireceği yazarları da büyük titizlikle seçer. Bununla ilgili olarak şöyle ifadeleri vardır : ‘’ Kimi yazarları Türkçeye çevirmek, kendini bir şeyler yazıyormuş kadar mutluluk veriyor bana, anlatılmaz bir doygunluk bu. İyiliğinden kuşku duyduğum bir öykü yayınlamaktansa, değerine yüzde yüz inandığım bir kitabı hemen çevirmek! Çünkü çeviri de edebiyat savaşının bir parçası. Benim için her şeyden önemlisi- kişisel tutkular, hırslar ötesinde- yetkin edebiyatın yaygınlaşması. Böylece dil bilmenin borcunu da okura ödemiş oluyorum.’’ Edgar Allen Poe, Scotz Fitzgerald, Virginia Woolf ve Henry Miller gibi yazarların eserlerini Türkçeye kazandıran Uyar, öykücülüğünde benimsediği titizliği, çevirilerinde de sürdürmüştür. Kendi iç sesini duyurmak kadar çevirdiği eserin iç sesini de okuyucuya geçirebilmek için elinden geleni yapmıştır.
Onun tabiriyle, ‘’çevirmen, çağdan çağa, ülkeden ülkeye ince ilmekler atan kişidir.’’
‘’ Hayatın akışı içinde hiçbir zaman ayrı bir odam olmadığı için, kalabalık içinde yazmaya alıştım. Dışarıda olup biten beni pek fazla ilgilendirmez.’’ diyen Tomris Uyar, kalabalıklar içinde bizi öyküleriyle ve nice çevirileriyle besledi ve beslemeye de devam ediyor.
Çevirmenlerimizi ne kadar tanıyoruz?
Kaynak :
Şahin, Burcu. Çevirinin Özgün Sesi. Notos Öykü Dergisi. Sayı:33, 2013