‘’Alarmı Ertele’’. Aman ya, beş dakikadan bir şey olmaz.
Hiç şüphesiz çevirmenliğin en güzel yanlarından biri evde de çalışabilmektir -özellikle işin içine zaman girince. Bu konuda siz de en az benim kadar disiplinsizseniz, o alarm mutlaka ertelenir -gerçi sanırım bunu yapan sadece ben değilim. Ancak benim gibi evden çalışanların hayatında, saatinde binilmesi gereken bir tramvay, kaçırılmaması gereken bir otobüs ya da dakikalarca takılıp kalınan trafiğe yer yoktur. Kalktığınız anda ilk yapacağınız şey önceki gecenin yorgunluğunu atmak için kahve makinenize koşmak olur. Tabii, bir kahve makineniz varsa. Özellikle geceleri de çalışıyor ve uykusuz kalıyorsanız, elinizin altında bir kahve makinesi olması büyük bir şans. Yoksa kim her defasında ocakta kahve yapmakla uğraşmak ister. Aa! Daha hazır kahve var. Bunu nasıl unuttum. Neyse neyse, lafı fazla uzatmayayım. Genelde herkesin kalktığı saatten biraz daha erken kalkarım ve o koşuşturmaca başlamadan, günün en değerli saatlerini huzur ve sessizlik içinde geçiririm. Ama biliyor musunuz, bugün biraz tembellik yapasım var. Aman canım, beş dakikadan bir şey olmaz…
Tamam, artık işe koyulma vakti
Ben serbest çevirmenlik yapıyorum. Dilin en sevdiğim yanlarından biri de akıcı olması. Ancak serbest piyasa acımasız bir sektör. Ve bir sonraki maaşınızın nereden geleceğini bilmek oldukça zor. Yine de serbest çevirmenliğin şöyle bir iyi yanı var: çalışma saatleri oldukça esnek. Öyle ki, arkadaşlarımla oturup kahve içmek, akşam saatlerinde çok kalabalık olmadan spora gitmek gibi önemli aktivitelerime göre çalışma programımı düzenleyebiliyorum. Tabii bütün işlerimi, hiçbir teslim tarihini geciktirmeden yapabilmem çok zor, malum çeviri yapmak otobüs beklemeye benzemez: Siz bir otobüsü çok uzun süre beklersiniz, o an gelmez ama sonra bir bakarsınız üç tane birden gelmiş! Sanırım ne demek istediğimi anladınız. Neyse, bugünkü projemi bitirebilecek kadar vaktim var. Şu an saat 11. Bu da demek oluyor ki ‘’haydi pamuk eller klavyeye!’’
‘’Burada ne diyor? Hadi çevir bakalım’’
Çeviri biraz garip bir eylem: şöyle ki insanlar sırf çevirmen olduğunuz için o dildeki her kelimeyi bilmenizi ve sizden her şeyi anında çevirmenizi bekliyorlar. Neden? Çünkü biz tam manasıyla ‘’yürüyen sözlükleriz’’. Dilin sadece kelimelerden oluşan bir şey olmadığını göz önünde bulundurursak bunlar gerçekten büyük beklentiler! Kültür ve bağlam, çevirinin olmazsa olmazlarıdır ve anlamı aktarabilmek için mutlaka dikkate alınması gereken unsurlardır. Yani bir çevirmen sadece çeviri yapmaz, okur, öğrenir ve keşfeder. Bir çevirmen hedef dildeki özel ifadeleri ve bilinmeyen deyimleri hatta bazen en basit kelimeleri bile araştırır, araştırmak zorundadır. Çünkü o dile ait özel ifadeler kaynak dilden hedef dile aktarılırken anlam kaymasına uğrayabilir. Hiçbir çevirmen bunu istemez. Bu da bir çevirmen için ekstra araştırma demektir. Ama ne yazık ki müşteriler ya da insanlar genelde böyle düşünmez. Akrabalarınız, arkadaşlarınız dahi ‘’Hadi şunu da çevir bakalım’’ der durur. Neyse, saat şu an 12:30 ve ben artık öğle yemeği yiyebilirim.
Bir kelime deyip geçmemek lazım
Bir çeviri yaparken o işe oldukça yoğunlaşmanız gerekir. Cümledeki her kelimenin anlamını kuramsal olarak bilsem de bazen yazarın asıl anlatmak istediğini ya da ana mesajı çevirirken tam anlamıyla bir mücadele veriyorum. Çünkü bazen bir kelime bile cümlenin akışını bozmaya yetiyor ve bu gerçekten çok can sıkıcı olabiliyor.
Bu bağlamda çeviri biraz da yazmaya benzer. Yazarların karşılaştığı engelleri az çok biliyoruz ve galiba bu da ‘çevirmenlerin’ engeli! Bir çevirmen olarak yaratıcı olmalı ve bu çeviri çıkmazından kurtulmak için kendi yolunuzu bulmalısınız. Konu, dili kullanmak olunca insanlar kuralları çok kolay yıkabiliyor. Ne yazık ki, konuşurken ya da yazarken özenli davranmıyorlar. Bu da bir çevirmen olarak işimi zorlaştırıyor. Bu yüzden önce onları anlamaya çalışıyor ve aslında ne demek istediklerini kavrayarak çevirimde de aynı etkiyi yansıtıyorum. Bir kullanım kılavuzu bilgilendirici, bir makale ikna edici, bir hikaye okuyucusunu etkilemek için cezbedici ve bir reklam da baştan çıkarıcı ve ikna edici olmalıdır. İşte tüm bunlar çeviri için de geçerlidir. Bazen tek bir kelime bile dengenizi bozabilir ve çevirinizde büyük fark yaratabilir. Böyle durumlarda WordReference gibi siteler bazen doğru yolu bulmama yardımcı olabiliyor. Yine de her zaman güvendiğim sözlüklere bakmadan yalnızca bu siteleri kullanmıyorum. Aşırı tıkandığımda yardım için LinkedIn grubuma da danışıyorum.
Proje teslim tarihi… Sonra bir tane daha mı? Ne çabuk! (Bu maraton değil de ne!)
Bu sefer de LinkedIn grubuma danıştım ve pek çok kişi yardımıma koştu. Çevirimi mükemmelleştirecek o kelimeyi sonunda buldum. Çeviri hız gerektiren bir iş ve bütün müşterilerin işi çok acil! Şu an saate bakıyorum da sanırım arkadaşlarımla 15:30’daki randevumu erteleyip kahvemi tek başıma içeceğim. Başka türlü yetişmez bu iş. Bunu öğleden sonraya kadar bitirebilirsem diğer çevirime başlayabilirim.
Biri bitmeden diğerini düşünmesek olmaz mı?
Müşterilerimin tekrar benimle çalışmasını sağlamak için işimi mümkün olduğunca çabuk bitirmek benim için çok önemli. Özellikle büyük ve önemli işlerde çevirimi kontrol etmesi için bir editör bile kiraladığım oluyor. Evet, bu iş için de çok çalıştım ve bu süre boyunca birçok fedakarlık yaptım. Ancak işlerimin yarısı ‘sürekli işler’ olduğu için buna değiyor. Bir işi zamanında teslim ederseniz müşterileriniz buna sevinir ancak erken teslim ederseniz size bayılırlar. İşte bu özveriyi göstermek onca insan arasından sizin fark edilmenizi sağlar. Tıpkı diğer serbest piyasa alanlarındaki gibi, bir sonraki işinizin belirsiz olması biraz korkutucu. Bu yüzden kendinizi fark ettirmek işinizin en önemli parçalarından biri. How to Succeed as a Freelance Translator (Bir Serbest Çevirmen Nasıl Başarılı Olur) gibi kendimi öne çıkarmamı sağlayan kitaplar okudum. Gerçekten çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Neyse yine konudan saptım, bu kadar yeter. Bugün güzel bir gün ve daha beni bekleyen başka projelerim var. Rahatlayayım biraz!
Diğer mesleklerde olduğu gibi tercümanlık da inişli çıkışlı bir meslek. Çoğu zaman yaptığınız işten oldukça memnunken bazı zamanlarda neden bu işi yaptığınızı sorgular durursunuz. Böyle zamanlarda biraz nefes almak için o an işinize ara verebilir ve küçük bir gezintiye çıkabilirsiniz. Kim bilir, belki bu sırada ilham perileri de size eşlik eder. Böylece döndüğünüzde harika işler çıkarırsınız. Çevirmenlik, kültürler ve diller hakkında bilmediğiniz yeni şeyler öğrenmenizi sağlar. Bunun yanı sıra insanlarla daha iyi iletişim kurmaya başlarsınız. İşte bu yüzden çevirmenliğin çok güzel bir meslek olduğunu düşünüyorum. Oh, sonunda çeviriyi bitirdim ve zamanında teslim ettim. Şimdi sorarım size, ‘’biz çevirmesek dünya nasıl dönerdi?’’
Kaynakça:
http://www.lingholic.com/day-in-the-life-of-a-translator/