Dün bir müşteriye 500 lira fiyat verdik. Oldukça yüklüydü metinler. Kendisi ücretin çok fazla olduğunu söyleyip nazikçe iyi çalışmalar deyip kapattı konuyu. İndirim yapabilir misiniz diye sormadı bile. Türkiye’deki yanlış çeviri algısının bir bu tarafı var: fiyatı beğenmeyip nezaket ile durumu bildirenler. Bir de “daha yanlış” tarafı var.
Stajım boyunca fiyat isteyenlerin tepkilerini gözlemledim. İndirim talep etmekte fikrimce hiçbir sorun yok, bütçe meselesi. Fakat fiyatı hiç mi hiç beğenmeyip büroya tercüme için getirdiği belgeyi başparmak ve işaret parmağının ucuyla tutmak suretiyle “Bu mu ‘filanca’ lira?” diye sormak çevirmeni ve bu işe emek harcayanları aşağılamaktan başka bir şey değil aslında.
Bu noktada kaynak metnin nitelikleri, karakter sayısı hiç önemli değil, yani öyle düşünüyor bilgisi olmayan müşteri. Derdi sadece fiyat. Cebinden ne kadar az çıkarsa o kadar iyi. Hatta yabancı dil bilen tanıdığına, üniversite okuyan yeğenine “beleşe” yaptırırsa ne ala. Çünkü çeviri işlemini (çok) para vermeye değer görmüyor. 500 lira deseniz de 250 lira deseniz de fark etmiyor çoğu zaman. Doktor değilsiniz, mühendis değilsiniz. Para verilesi bir meslek değil anlayacağınız. Kağıt parçası için neden o kadar para versinler? Noter için sayfa başı 100 lirayı tereddüt etmeden verirler o ayrı, çünkü vermezlerse işleri hallolmaz.
Bu algı sadece Türkiye’de mi yerleşmiş? Pek sanmıyorum. Dil bilmenin çeviri yapabilmek ile eş değer olmadığını sadece Türkiye’de değil tüm dünyada da anlatmanın yolları aranmalı belki de. “Ben biliyorum zaten yabancı dil ama zamanım yok işte, yoksa kendim yaparım” zihniyetinden kurtulmanın çaresi bu mesleğe yönelik farkındalığı arttırmak olabilir. Bir de fiyatı beğenmeyip “Ben biliyorum burada ne yazdığını, söyleyeyim size de kolaylık olsun” deyip fiyatın düşmesini bekleyenler var. Kendileri yapamıyor çünkü notere onaylatmak için yeminli tercümanlara ihtiyaçları var.
Şimdi bu insanlara kızmak doğru mu? Bu insanlar cahil de olmuyorlar çoğu zaman. Çeviri konusunda bilgisi olmayan insanlar diye tanımlayabiliriz. Peki, onların yaptığı doğru mu? Yaptığınız işi küçük görenler karşısında hevesiniz kırılmaz mı? Belki de çeviriyi, çeviribilimi sadece kendi içimizde konuşuyoruz. “Dilci” olarak tabir ettiğimiz dille alakalı bölümlerden mezun kişiler veya mesleğimiz dahilindeki kişiler dışında “çeviribilim” diye bir şeyin varlığından haberdar olan var mı? Okuduğum bölümü soran insanlara Mütercim Tercümanlık diye cevap verdiğimde genellikle iki üç defa tekrarlamam gerekiyor. Ya da “Hayır teyzecim turist rehberliği değil o başka bir şey” diye belirtmek zorunda kalıyorum. Çoğu zaman kibar bir şekilde düzeltip bilgilenmelerini sağlıyorum fakat bu algıyı radikal bir şekilde değiştirmenin yollarını düşünmeliyiz bence. Mesleği çevirmenlik olmayanların da “Çevirmenlerin haklarını yememek lazım, ne de güzel iş çıkarıyorlar” demesi için ne yapmak lazım?
Yaşadığınız buna benzer olayları paylaşabilir, çözüm üretmek için bir yorum ile katkıda bulunabilirseniz çok seviniriz. Genç bir çevirmen olarak, bu güzel mesleğin ülkemizdeki geleceğini düşünmek durumundayım ve bu nedenle mesleğin önemini çeviri dünyasının dışında da vurgulamanın herkes için yararlı olacağını söylemek isterim.