Bir psikologun yaptığı araştırmalar sonucunda bazı insanlara göre egzersiz yapmak oldukça kolayken çoğu insan bunda zorlanır.
Gelin bu sonuca nasıl varılmış, bunu inceleyelim.
Beynimiz Bizi Nasıl Yönlendirir?
Bu psikolog birkaç araştırma grubu oluşturmuş ve grup, birkaç katılımcı toplamıştır. Bu katılımcılar, vücut yapıları göz önünde bulundurularak seçilmiştir. Her katılımcıya aynı mesafeyi koşmaları söylenmiş, aşırı kilolu olanlar bu mesafeyi fit katılımcılara göre daha uzun algılamıştır. Buradan çıkan sonuç insanların vücut yapıları ya da kilolarının çevreyi algılamada bir rolü olduğudur.
Ancak durum bundan ibaret değil elbette. Zihnimiz de çevreyi algılama şeklimizi etkilemektedir. Farklı bir deneyde, kendilerine gelecek için hedefler koyup bu hedefleri gerçekleştirebileceklerine inananların, vücutları nasıl olursa olsun egzersiz yapmayı daha kolay buldukları ortaya çıkmıştır.
Araştırma grubu çevremizi algılamamızla ilgili bir strateji (‘’Daima hedefe odaklan’’) geliştirmiş ve hedefe odaklanan insanların bunu önemsemeyen insanlara göre mesafeyi %30 daha yakın gördükleri anlaşılmıştır.
Aslında tüm bunlar bir dil öğrenirken nelere dikkat etmemiz gerektiğini bize göstermektedir. Yani araştırmada da üzerinde durulduğu gibi vücudumuz ve zihnimiz, yaşadığımız dünyayı algılayışımızda iki önemli unsurdur. Hedefe odaklı ve güçlü bir motivasyona sahip kişilerin, motivasyonu düşük kişilere göre görevleri daha kolay başarabileceklerine inandığını örneklerle gördük. Bu durum egzersiz için böyleyse, dil öğrenme konusunda da aynı yöntemin geçerli olabileceğini söylemek mümkündür.
Sabit Fikirli Olmayın
Bu sonuçlar diğer psikolojik araştırmalarla da güçlendirilmiştir. Ayrıca çok satan kitaplarda da geniş açılı düşünme kavramı ele alınmıştır.
Kısaca, bireyler yeteneklerini geliştireceklerine inandığında zihin gelişiminden söz edilebilir. Öte yandan bireyler kendilerine ket vurduklarında ise yapacak bir şey yoktur. Mesela dil konusunda kendinizi yeteneksiz olduğunuza inandırmanız, dolayısıyla da bunu geliştirmek için gerekeni yapmamanız tipik bir sabit fikirlilik örneğidir ve bu tutumunuzun sonuçları sizi hayal kırıklığına uğratabilir.
Alanında uzman bir kişiyle gerçekleştirilen bir röportaj sonucu, geniş açılı düşünebilen çocukların düzenli olarak çalıştığı ve dolayısıyla daha yüksek notlar aldıkları ve sınavlarda daha başarılı oldukları görülmüştür. Bu çocuklar öğrenme sürecinde ne kadar çaba gösterir ve çalışırsa o kadar başarılı oluyor ve yüksek notlar alıyor. Bir de ne yazık ki, çevresi tarafından sürekli zekâsı övülen ve çaba sarf etmeyen çocuklar var. Bu çocuklar ise başarılı olma gayretini göstermek yerine en ufak zorlukta pes ediyor.
Çocuğun zekâsı yerine sarf ettiği çabayı, savunduğu görüşü ve belirlediği bir hedefi övmek başarıyı daha çok arttırıyor.
Ayrıca geniş açılı düşünebilen kişilerin beyni de giderek gelişiyor. Henüz ebeveyn olmasanız bile bu tür kitapları okumak sizin de öğrenme algınızı ve hayata bakış açınızı değiştirecektir.
Tek yapmanız gereken yaptığınız hatalara üzülmek yerine başarılı olmak için onları birer basamak olarak görüp sonunda zirveye ulaşmak. Ve inanın bunu yaptığınızda beyninizin de geliştiğini görecek ve bundan büyük bir zevk alacaksınız.
‘’Cehalet Cehalettir’’
Geçenlerde okuduğum bir makalede başarısız olmak ve bu yüzden hor görülmek hiç hoş olmasa da bunun kültürlerin bir parçası olduğu gerçeği, yaşanmış olaylar (Doğu Asya’da bir öğrencinin sırf yüksek not aldığı için alay konusu olması gibi-çünkü bu durum, o kültüre aykırı) örnek gösterilerek açıklanmıştı. Tam da bu noktada Sigmund Freud’dan bir alıntı yapmak istiyorum: ‘’Cehalet cehalettir. Cehaletten herhangi bir şeye inanma hakkı çıkarılamaz.’’
Ne ilginçtir ki birçok insanın da başarısızlık durumunda hor görülmesi yadsınamaz bir gerçektir. Konu sadece yabancı dil değil herhangi bir şey bile olsa (hafıza ya da yön duygusu gibi), kötü oldukları konuda eleştiriye açık ve bu eleştirilerden ders çıkarmayı ilke edinmiş insanlar olduğu gibi yeni bir dil öğrenmeyi mucizevi bir şey sanan ve bu konuda ısrarla başarısız olacaklarından emin insanlar da mevcut.
Defalarca belirttiğim gibi sürekli başarısız olacağınızı düşünmek sizi ilerletmez aksine geriletir. Sabit görüşlü olmakla bir yere varamazsınız. Bu tutum öğrenme becerilerinizi kısıtlamaktan başka bir işe yaramaz. Sadece düşünce şeklinizi değiştirmekle tüm hayatınızı değiştirebileceğinizin farkında değilsiniz ve bu sizin için çok büyük bir kayıp. Başka bir konuda yine umutsuzluğa kapıldığınızda derin bir nefes alın ve kendinize şunu söyleyin: ‘’Evet, şimdiye kadar başarılı olmak için çok çaba sarf etmedim ancak bundan sonra elimden gelenin en iyisini yapacağım ve başaracağım.’’
Zaman zaman bazı insanların belirli konularda sizden daha yetenekli olduğu hissine kapılabilirsiniz, bu bir nebze doğrudur da. Tabii ki bazı insanlar belli konuları daha çabuk öğrenebilir ancak bu durum canınızı sıkmasın. Şimdiye kadar üzerinde durduğum konudan çıkaracağınız tek ders, başaracağınıza inanmak ve asla pes etmemek olsun. Ne demişler: ‘’İnanmak başarmanın yarısıdır.’’
Motivasyonu yüksek, özgüvenli ve hedef odaklı bireyler olursanız başaramayacağınız hiçbir şey yok. Şunu unutmayın, bu bir yarış değil ve siz de kimseye kendinizi kanıtlamak zorunda değilsiniz. Bunu sadece ve sadece kendiniz için yapacak ve daha önce aklınıza bile getirmediğiniz şeyleri başardığınızı görerek kendinizle gurur duyacaksınız.
Peki, Sizin Düşünce Yapınız Hangisi?
Cümlelerime burada son vermeden önce size bir soru yöneltmek ve dürüst olmanızı istiyorum: Sizin düşünce yapınız hangisi? Cevabınız ‘’Ben sabit fikirli biriyim’’ ise bir sorum daha var: ‘’ Bu düşünce yapısından kurtulmak istiyor musunuz yoksa hayatınıza böyle mi devam edeceksiniz?’’ Eğer değişmek istiyorsanız bundan kesinlikle pişman olmayacaksınız.
KAYNAKÇA:
http://www.lingholic.com/people-find-language-learning-harder-others/