Oscar ve Altın Küre Çeviri Ekibinin değerli üyesi “NİHAN SEVİNÇ” ile ropörtajımız:
1- Oscar ödüllerinin çevirisini yapmak sizde heyecan yarattı mı? Yoksa standart bir çeviri gibi mi ele aldınız?
CEVAP- Canlı yayında yaptığım her çeviri bende sağlıklı bulduğum bir heyecana neden oluyor. Özellikle ABD saatiyle yayınlanan böylesine uzun bir törende, yayına saniyeler kala yaşadığım heyecanın tüm duyularımı uyandırarak beni çeviriye hazırladığını düşünüyorum. Sanırım bu yaklaşım, stresle başaçıkmama da yardımcı oluyor. Nihayetinde, meraklıları töreni evlerinden izlerken, siz gece boyunca ulusal bir kanalda dinamik bir performans sergilemeye gelmişsiniz. Hem de bazı konferanslardakinin aksine, ne dinleyicilerle ne de konuşmacıyla doğrudan iletişim halindesiniz. Zihinsel becerilerinizin düşmeye yüz tuttuğu saatlerde, yüksek performans gerektiren bir iş yapıyorsunuz. Program ve yayınla ilgili her türlü etken bir yana, en büyük fark, gece saatlerinde çalışıyor olmak. Öte yandan, gecenin bir vakti, canlı yayını sizin çeviriniz sayesinde takip edenlerin olduğu düşüncesi ise hoş bir motivasyon sağlıyor.
2- Çeviri hem sinema, hem magazin, hem siyasi hem de gündelik yaşama ilişkin espri, anekdot ve sunumlar içeriyor. Bunları çevirirken neye dikkat ettiniz?
CEVAP- Yayın çok hızlı aktığından, dinleme-anlama ve çevirinin yanısıra dikkatinizi bölmeniz gereken bir alan daha var, o da sürekli karar vermek zorunda kalmak. Mümkün olduğunca, ekrandaki kare değişmeden, başka konuşmacıya geçmeden cümlenizi tamamlamanız gerekiyor. Bu nedenle zihnin bir kısmı sürekli neyi nasıl çevireceğinize, ne kadar kısaltabileceğinize, hatta bazen yayının gerisinde kalmamak için neyden feragat edebileceğinize karar vermek durumunda kalıyor. Her espri veya ifadeyi kendi bağlamı içinde değerlendirmek ve hızlı karar vermek gerekiyor. Fakat; filmlere, adaylara hakim olup siyasi ve kültürel gelişmeleri yakından takip etmek işi kolaylaştırıyor.
3-Çevirinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
CEVAP- Gece yayınlarının ardından uykumu aldıktan sonra, ‘gündüz gözüyle yapsam bunu daha farklı çevirirdim’ dediğim ifadeler elbette oluyor. Yine de çeviri sırasında yaptığınız ufak tefek hataların o sırada üzerinde durma, veya ‘bunu daha farklı da ifade edebilirdim’ diye düşünme lüksünüz yok. Yani canlı yayın kendini yerme veya hayıflanmaya olanak veren bir ortam değil. Konferans ortamından en büyük farkı, yayın sırasında saniyelerin dahi büyük önem taşıması. Mümkünse hatanızdan ders alıp üzerinde durmadan ilerlemek en iyisi. Durmadan değişen konuşmacı, konu ve görüntü nedeniyle sürekli ‘an’da bulunma zorunluluğu var. Bu da yüksek konsantrasyon gerektiriyor. 4 kişi olduğumuz için de belli aralıklarla ara verip konsantrasyonu elimizden geldiğince sürdürebiliyoruz. Yayın sırasında kontrolünüz dışında gelişen ve izleyicilerin performansınızı değerlendirirken farkında olamayacağı pek çok etken var. Tüm bunlar göz önüne alındığında elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Böylece daha rahat bir performans sergileme şansı doğuyor.
4- Genç çevirmenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
CEVAP- Tavsiye olarak, sözlü çeviriden aldığım en büyük dersi paylaşmak isterim. Konferans çevirisi öğrencisiyken, mükemmel bir iş çıkaramama korkusuyla, çeviri sırasında kilitlenir kalırdım. Ancak, hem hocalarımın tavsiyeleriyle, hem de deneyim kazandıkça, beni (ve hayatımın pek çok yönünü) sabote eden bu mükemmeliyetçilik takıntısı, yerini kendimle kurduğum bir işbirliğine bıraktı. Her çeviri gibi, bu tür ödül törenlerindeki performans da her türlü işbirliğinden güç alıyor. Buna yanınızdaki çevirmenler ve rejiyle kurduğunuz dayanışma da dahil. Çünkü çevirmenler, yayın ekibiniz, ve hatta törenin gerçekleştiği kentteki yayıncılarla ortak bir iş çıkarıyorsunuz. Yaklaşık 1,5 yıldır medya çevirisi yapıyorum. Oscar ve diğer törenlerde, benden çok daha deneyimli olan Emrah, Deniz ve Sezin ile çalışmak bulunmaz bir fırsat. Çünkü hem onlardan çok şey öğreniyorum, hem de ihtiyaç halinde birbirimize destek olacağımıza güvenebiliyorum. Örneğin, benim her törende en az bir kez yaptığım hata, uykumun bastırdığı bir sırada, sözü alan kadın konuşmacıyı çevirmeye başlamak yerine boş bulunup sadece dinlemek. Böyle durumlarda gruptan biri beni mutlaka el kol işaretleriyle uyarıyor, veya hiç bozuntuya vermeden benim çevirmem gereken yeri çevirmeye başlıyor, ve ben nihayet kendime gelip kaldığım yerden devam ediyorum. Yani birbirinizin hatasını yüzüne vurduğunuz değil, saygılı bir şekilde o hatayı kapatıp aynı zamanda ortak bir performans sergilediğiniz bir çalışma ortamı hakim.
5- Çeviride en zorlandığınız noktalar ne oldu?
CEVAP- Bazen karşılaşılan teknik sıkıntılar beni endişelendiriyor. Özellikle kırmızı halı kısmında dikkatleri yerle bir eden dış ortam sesi, kulağınızdaki sesin aniden kesilmesi, reji ile iletişime geçemediğim anlar. Ayrıca kırmızı halı ve kabul konuşmaları sırasında art arda sıralanan özel isimler ile sabah karşı çöken yorgunluk stres seviyemi yükseltebiliyor.
6- Bir öz geçmişinizi ya da kendiniz ile ilgili anlatmak istediğiniz şeyler var ise ekleyebilir misiniz?
CEVAP- Boğaziçi üniversitesi çeviribilim lisans programının konferans çevirmenliği kısmından mezunum. Ardından Kanada’da siyaset bilimi yüksek lisansı yaptım. O sırada üniversitede tiyatro eğitmeni olarak çalışıoyrdum. Yaklaşık 1,5 yıl önce İstanbul’a dönünce NTV’de işe başladım. Haber merkezinde simultane çevirmenlik ve dış haber editörlüğü yapıyorum.