Bu standardın önemini de bu noktada anlamış oldum. Bu standart yürürlüğe girdi ve devamı için de çalışma grubu büyük bir özveri ile çalışıyor. Standardın tamamı bittiğinde, çevirmenin ve çeviri işletmelerinin bir değerlendirmesi olacak. Kimi bunlara uymayı seçecek, kimi seçmeyecek. Bunların ölçme ve değerlendirmesi nasıl olacak bilemiyoruz ama büyük ihtimalle bir sınav olacak. Belki o sınavın sonunda bir sertifika veya ruhsat verilecek. Bu ruhsat veya sertifika kimseye bir yaptırım sağlamayacak ama belki müşteriler o zaman bu ruhsata sahip çeviri bürolarıyla, yani UMS’na uymayı tercih eden çeviri işletmeleri ile çalışacak, bu noktada çeviri işletmeleri de bu sertifikaya sahip çevirmenlerle çalışmayı arzu edecek. Böyle böyle çeviride kalite artacak. Ayrıca belki ilerde meslek odalarımız kurulacak, bu standartlar “yasa” statüsü alacak ve çevirideki yaban otları hukuk yolu ile ayıklanacak. Daha çok var demeyin. Biz görmeyiz de demeyin. Bu bir basamak ama önemli bir basamak. Çalışma grubunun bu standardı 3 sene içinde tamamlaması bekleniyor. 3 sene çabucak geçer, gerçekten çok çalışıyorlar. Yorgun ama umutlu yüzlerinden görebildiğim bu.
Tam burada Işın Hocamız bize şunu anlattı. Yıllar önce şiir çevirisi dersi müfredata alınmaya çalışılırken büyük kavgalar olmuş. Geleceği göremeyen kişiler, şiir çevirisin öğretilemeyeceğini, bunun sadece bir yetenek olduğunu, Orhan Veli Kanıkların, Cahit Sıtkıların şiir çevirisi dersi almadan başyapıtlar ortaya koyduğunu söylemişler ve karşı çıkmışlar. Oyda herkes bilir, oyunculuk da yetenek işidir, ama diyaframı kullanmayı öğrenmek, sesinin tonunu ayarlamak, mimiklerini kullanmayı öğrenmek gibi birçok oyunculuk kuralı vardır ve bunlar yeteneği geliştirmeye yararlar. Şimdi şiir çevirisi dersi akademik müfredatta var, iyi ki var. Böylece zaten yetenekli öğrenciler , yeteneklerini kullanmayı da öğreniyorlar. Süpermen, Clark Kent olarak kalsaydı bize ne faydası olurdu, değil mi ama?