Kadir Muhtar ile “çeviri sektörü” üzerine yaptığımız röportajın yayınıdır.
Soru 1- Çeviri sektöründe ulusal meslek standardının yayınlanmasının sektöre katkısının olacağını düşünüyor musunuz? Özellikle hangi alanlarda bir etkisi olabilir sizce ( fiyat iyileştirmesi, kalitenin artması, çeviri çalışma saatlerinin düzenlenmesi vs)?
Cevabınız: Uzun vadede belki… Ama orta vadede hiçbir yararı olmaz!
Soru 2-Çeviri sektöründe ülkemizde 450’den fazla çeviri işletmesi, 10’dan fazla faal dernek ve 100’den fazla dilde 15.000’den fazla çevirmen ve her yıl mezun olan 500 genç çevirmen adayı mevcut. Sizce çevirmenlere gerekli değer verilmekte mi?
Cevabınız: Çevirmen enflâsyonu yaşanıyor her meslekte olduğu gibi. Gittikçe de şişiyor kadrolar. O nedenle çevirmene verilen değer de genel anlamda gittikçe düşüyor. Çevirmenin 10-15 yıl önceki yeri ile bugünkü yeri çok farklı çeviri bürolarının gözünde.
Ve tabii o değerle birlikte iş olanağı azalıyor, ücretler de tepesi aşağı gidiyor!
Eskiden bir iş, adam gibi bir çevirmene verilir, ona süre tanınır, kaliteli sonuç beklenir, anlatım karakteristiğine özen gösterilirdi…
Şimdi, paçavra yırtar gibi yırtılıyor kitaplar, her yerden fışkıran çevirmenlere dağıtılıyor. İfade güzelliği, düzgünlüğü vs. hak getire, kırk yamalı bohçalara çeviri deniliyor.
İş kalitesi böyle önemini yitirince, işverene bu kadar taviz verilince, o işi yapana da, yani çevirmene haliyle değer verilmiyor!
İşte bu “Amasya ‘nın bardağı, biri olmazsa biri daha” mantığı var olduğu müddetçe, bu çevirmen enflâsyonu sürdüğü müddetçe, çevirmenin değeri olmaz, artmaz, gittikçe düşer!
Soru 3- MYK’nın standardında 2.5 maddesinde
“Yazılı çeviride çalışma ortamının, havalandırma-ısıtma-soğutma sistemlerini içeren, yeterli aydınlatma sistemine sahip, ergonomik ofis araç ve gereçleri ile donatılmış, gerekli iletişim imkânlarını sunan alt yapıya sahip (internet bağlantısı, telefon, faks vb.) özellikte olması gerekir. Ardıl çeviri yapan çevirmen, çalışma ortamında konuşmacıyı rahat duyabileceği bir konumda bulunmalı; simültane çeviride ise çalışma ortamı, ilgili TSE standartlarına uygun olmalıdır.
yazmaktadır. Sizce 450 çeviri işletmesinin ne kadarı bu maddeye uymaktadır. ( Senem Kobya’nın kişisel notu: Bildiğiniz var ise isim verebilirsiniz, kaliteli firmalar rakibimiz değil, aynı amaçla yola çıktığımız arkadaşlarımızdır, isimlerini yayınlamaktan onur duyarım) Bunu denetleyen bir kurul veya otokontrol mekanizması mevcut mu?
Cevabınız: XXXX
Soru 4- Çevirmenlerin kazançları konusunda ne düşünüyorsunuz? “Sayfası 5 TL’den günde 100 sayfa çevirsen ( !) ayda 15.000 TL kazanırsın hem de oturduğun yerden” mantığı ile yaklaşılan çevirmenler sizce bu kadar kazanıyorlar mı?
Cevabınız: Saçmalık… Bunu söyleyenler, ancak bu işin cahilleri olabilir. Ne o 100 sayfanın geleceğinin garantisi vardır, ne de bir çevirmen her gün 100 sayfa çeviri yapabilir! Biz tek silindirli Pancar Motor değiliz, ister motopompa bağla istersen çifte koş!… 5.- TL alıp, araştırma gerektiren bir metinden, 1 hafta boyunca sadece günde 2-3 sayfa çevirince “n’olcek”? Aradaki farkı bu hesabı yapan aklı eksikler mi ödeyecek!?
Soru 4: Çeviri sektöründeki fatura konusunda ne düşünüyorsunuz? Çevirmenlerin kazançları emek sayılacağı için vergiden muaf tutulmalı mı? Yoksa belli bir limitin üstüne çıktıklarında mı vergilendirilmeli?
Cevabınız: Çevirmenin kazancı emektir. Ancak dürüst alemde her kazanç vergiye tabidir. O nedenle, örneğin kira gelirlerinde olduğu gibi, bunun bir sınırı olmalıdır. Meselâ yıllık toplamı, en düşük memur maaşı yıllık toplamını aştığı andan itibaren, aşan kısım için dilimler halinde vergi alınabilir. Ya da çevirmen, çevirileri için belli meblâğ üzerinde diğer yazarlar gibi belirli bir yüzde oranında bandrola tabi olabilirler. Ama bunlar, % 3 ilâ 5 sınırını hiçbir biçimde aşmamalıdır. Çünkü
– “Beyin amortismanına paha biçecek Ticari düzen”, henüz icat edilmemiştir!
Böyle bir uygulama, çeviri büroları açısından da önemlidir. Çünkü bir çok çeviri bürosu, çevirmen ücretlerini örtülü ödenekten ödediği için masraf gösterememektedir ve bu da onların küçük çapta olsa bile (küçük çapta çünkü çeviri bürosunun çevirmene ödediği para, genel toplam içinde 6 da 1 e kadar düşer bazı bürolarda!) zarar etmesine yol açmaktadır.
Soru 5: Çeviri sektöründe ücretler düşük olduğu için faturasız çalışmayı tercih eden serbest çevirmenlerin bu durumlarından faydalanıp ücretlerini ödemeyen çeviri işletmelerine ne gibi bir yaptırım uygulanmalı?
Cevabınız: Afişe edilmeliler, yaptıkları suratlarına çarpılmalıdır. Arızî ticari sıkıntılar dışında ödeme yapmamayı adet ve de alet haline getiren tercümeci dükkânları bir kara listeye alınmalıdır!
Soru 6: Standartta yer alan çalışma süreleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bir çevirmen kaliteyi en yüksek düzeyde tutarak günde kaç saat çeviri yapabilir? Bu çeviri saatleri süresince kaç sayfa çeviri meydana çıkar?
Çevirmen (Seviye 6), sahada yapılan sözlü çeviri faaliyetlerinde, iş sağlığı ve güvenliğini tehlikeye atacak eylem ve ortamlardan uzak durur ve yetkililerden gerekli koruyucu önlemleri almasını talep eder.
Çeviri çalışmalarında, genel olarak analitik inceleme, konsantrasyon, araştırma ve bilgi edinme ve iletişim yoğunluklu faaliyetler söz konusudur. Bu tarz çalışmaya bağlı olarak yoğun bilgi iletişim teknolojisi araçları kullanılmaktadır. Çeviri süreçlerinin yönetimi iş yoğunluğuna ve süreçte ortaya çıkan güçlüklerin çözümlerine göre esnek çalışma saatlerini gerekli kılar. Sözlü çeviride, ISO/TSE standartları ve Avrupa Birliği normlarında belirtilen azami çalışma süreleri ve koşullarına riayet edilmelidir.
Cevabınız: Bu tamamen insan psikolojisine, yapılan işin nitelik ve niceliğine, zorluk derecesine, daha önce aynı alanda yapılmış benzer işlerin adedine, çevirmenin kendisini o alana ne kadar kanalize ettiğine bağlıdır. Hiçbir biçimde standarda tabii olamaz. Çünkü “Her saatin bir sultanı vardır!” Ve bu yazdıklarım, sadece kendisini hukuk, tıp, ticaret, teknik gibi belirli bir alana adapte etmiş gerçek çevirmenler içindir! Önüne gelen işe balıklama dalan ve “kendisini buğday ambarında gören aç tavuk” lar, bu kapsamın dışındadır!
Soru 7: Mesleki standartta yer alan aşağıdaki madde zorunlu hale getirilmeli midir?
B.4 Çeviri sözleşmesi yapmak
Cevabınız: Çok iyi olur ama, günlük iş garantisi de verilmelidir! Aksi halde çevirmen bağlanır, büro serbest kalır ki, bu son derece adâletsiz bir durum olur!
Soru 8: Genç çevirmenlere çeviri işletmelerinin ya da sektörün yardımcı olduğunu düşünüyor musunuz? Bu konuda örnekler verebilir misiniz?
Cevabınız: Hiç düşünmüyorum… Biraz tutuk kalana güle-güle deyip, fart-ı zekâ gördüklerine de canım cicim, ay ruhum-şekerim muamelesi yapıyorlar! Temel kriterin etek boyu ve yüzüne bakılırlık olduğu yerleri de hiç saymıyorum!
Soru 9: Bir çevirmen sizce kendini nasıl geliştirebilir veya kişi kendini çevirmenliğe nasıl hazırlar? Nerelerde eğitim alabilir?
Cevabınız: Cebindeki amatör ehliyeti teknik okul diploması sananlar ile avukat akrabası olduğu için kendini hukuk çevirmeni sananlar, ilâç prospektüsü okumaya meraklı olduğu için tıp çevirisine soyunanlar ve sayısız benzerleri umutsuz vak’alardır! Onların dışında kalanların “öğrenmenin yaşı yoktur” ilkesine sıkı-sıkı sarılması ve “araştırmacı çevirmen” olması şarttır.
Soru 10: Çeviride kaliteyi arttırmak için çeviri işletmeleri neler yapabilir? ( Lütfen onayladığınız şıkları belirtiniz veya yeni şık ekleyiniz)
– Fiyat indirmemek ve çevirmenlere de fiyat indirim talebinde bulunmamak (X)
– Ortak fiyat belirlenmesi (X)
– Çeviride sözleşme yapılması
– Çevirinin editör ve yazım denetmeni desteği ile kontrolü
Cevabınız: Ve haddi olmadığı halde haksız rekabete soyunan kaçak güreşçiler, bir şekilde minder dışına atılmalı!
Soru 11- Çeviride uzmanlık alanı konusunda ne düşünüyorsunuz? Çevirmen belli bir alanda uzmanlaşmalı mı yoksa her çeviriyi yapabilmeli mi?
Cevabınız: Kesinlikle evet! Alan seçimi ve o alanda uzmanlaşmak şarttır!
Kendini Google Arama Motoru sanıp da her konuda fikri ve bilgisi olduğunu sananlar, aslında hiçbir konuyu derinlemesine bilmeyen aptallardır! Onların bu her dalda yaptığı çeviriyi baş tacı edenler de, en az onlar kadar aptaldır!
Sadece benim teknik sözlüğümde 1.500.000 kelime var…
– “Ben her alanda bir bu kadar daha kelime biliyorum”…
…diyecek bir babayiğit var mı?
Bunu demek, aptallığın ve hiçbir şey bilmezliğin ya da her şeyi yarım-yamalak bilmenin ama bunun farkına varamayan cehaletin ta kendisi olmaz mı?
*** Sormazlar mı adama,
– “Tercüme Androidi misin lan!?”
Soru 12- Çeviride “alaylı” –“ mektepli” tartışması hakkında fikriniz nedir?
Cevabınız: Ben alaylıyım!
Dil okulu bitirmedim… İngilizceyi “Düt, biyet, Aydede” derken, “Bus, Ticket, Moon” diye İngilizcesini söyleyen (hepsi rahmetli oldular) annem, halam ve dayımdan öğrendim. Düzenli İngilizce eğitimi olarak sadece lise yıllarında o zamanlar pek revaçta olan Türk-Amerikan derneklerinin İngilizce Kurslarına, üç yıl boyunca 3 ‘er aylık 6 dönem katıldım. Orta okuldayken de Amerikan Hastanesi ‘nde görevli Baş Hemşire Miss Miller ‘den (büyük aşkım!) 3 yıl her hafta sonu anlatım dersleri aldım… İlginçti! Life dergilerinin bütün fotoğraflarını, kapaklarını vs. hiç hatasız, ilk bakışta anlatmak zorundaydım!
Sonra UNDP Gaziantep Pilot Projesinde (İlk adı KÜSGEM, sonra KÜSGET oldu, küstüler, gittiler zaten Mr. Bohra ‘lar, Mr. Chang ‘ler, Mr. & Mrs. Howse ‘lar!) 2 yıl dünyanın her yerinden yabancılarla çalıştım.
Güneydoğu Tarım Satış Koop. Birliğinde Dış Ticaret Müdür Vekili idim, kadrom Tercümanlık idi… 4 yıl boyunca birliğin bütün ticari yazışmalarını, ithalât-ihracat evrakları, ticari sicil çevirileri dahil bizzat yaptım.
Son olarak da, Beşiktaş ‘taki Conrad Hilton Otelinin inşaatı sırasında, denetim firması olan ABD ‘li Bechtel Eastern LA. de, Patronum Gerald Zahn ile birlikte Business Manager olarak çalıştım.
Mr. Zahn körfez savaşından korkup-kaçınca, Amerikan Cyanamid ‘in yan kuruluşu, Davis & Geck ‘in Marmara Bölge Temsilciliğine geçtim. Kartal Devlet Hastanesinde, ameliyathane koridorunda doktorların ameliyattan çıkmasını b eklerken ilişip yarım saat peş-peşe sigara tellendirdiğim pencere kenarında duran tekerlekli sedyeyi almak için gelen görevli;
– “Beğim gah da müsaadennen mevtayı götürem!” dediği andan ve çarşaf yığını gibi duran nesnenin arasından dışarıya çıkmış parmak uçlarını gördüğüm andan sonra da, sadece çevirmenlik yaptım! :)
Bu dönemlerin aralarındaki boşluklarda da, nafakamı “Bağımsız Şövalye” olarak (oda aslında parayı verenin türküsünü çığırır demek ya, neyse!) teknik çeviriden kazandım.
Okuluna gidenleri çeviri yaptıkları yabancı dilin, kutlarım. Ben gitmedim! Halis “Alaylı” benim!
Teknik konuları da, 27 Mayıs Devriminden sonra başlatılan “Eğitim Seferberliği” kapsamında, Gaziantep ‘te açılan 3 ve 6 aylık dönemler halindeki motor, mekanik, otomotiv, kaporta, boya, bobinaj, akü üretimi, döşemecilik, AC Elektrik/DC Elektrik, elektronik, torna/taşlama/rektifiye, enjektör/pompa ayar ve temizlik, gösterge ve gösterge panel bakım ve tamiri, oto elektrikçiliği, fotoğrafçılık ve fotoğraf makina tamiri kurslarını bitirerek öğrendim.
Teknik Bilgilerimi bir yandan kendi atölyelerimde ve araştırmalarımla, tatbikatla, kitaplar, ansiklopediler (Chilton) karıştırıp çevirerek, öte yandan da UNDP Gaziantep Küçük Sanayi Pilot Projesinde Proje sekreteri olarak çalışırken, yabancı mühendislerin araştırma atölyesinde tatbiki olarak bana sağladığı destekle, verdikleri bilgilerle geliştirdim…
Sonsuz saygım var Okullu değerli mühendis arkadaşlarıma… Ama bir kere daha hayâl kırıklığı yaşamak istemem şahsen…
Rica ediyorum bir daha;
*** Avrasya ‘nın Ercan ‘ı gibi Muhafaza yerine Mahfaza diyen (Bkz. Otosan Kullanma/Tamir Kılavuzlarındaki sayısız yanlışlar!), zır cahil cesaretiyle burnunun dikine giden, yaptığı yanlışları doğru sanan ve “çok basit bir Skoda karbüratörü çıkartıp-takma karşılığı gıcır bir otomobil kazanması için, şahitler huzurunda, anahtarları masaya atarak yapılan teklifi kireç gibi ağaran suratıyla reddeden…
*** Ya da T&A ‘da karşılaştığım ODTÜ Mezunu, ABD ‘de ihtisas yapmış Yük. Makina Mühendisi, çevirmenliğe soyunmuş arkadaş gibi, arabasının motor yağına nasıl bakılacağını bana soran, göstermemi isteyen, radyatöre su koydurup havasını aldıran ve gözünün önünde yapılan bu işlemleri unutmamak için kâğıda not alan…
*** Veya Alman ‘yada yüksek lisans yapıp, Mercedes ‘in kamyon kitaplarında (Bkz. Mercedes ağır vasıta kullanma/tamir kılavuzları!)
*** “Şasi ile Şase” yi bir arada kullanan, bunu da;
– “Abi şimdi arabanın altındaki profil çerçeve tamam, şasi ama… Aküden gelen eksi kabloyu bağlayınca adı şase (pijama bohçası) oluyor…”…
…diyen, “Senin adın …..; elini tuttum bak salak oldun!” lâfının cevabını veremeyen Makina Mühendisi…
*** Ya da hayatında eline geçtim bir terazili kol, tornavida almamış, kâğıttan okuyup yazan, çatal pimi kopilyadan ayırt edemeyen ama kendini tyeknik çevirmenin şahı sanan mühendis ya da kerameti kendinden menkul teknik çevirmenin en hassosu”…
…lütfen çevirmenim diye olanca zırtapoz cehaleti ile karşıma çıkmasın!
Okullu olmak buysa, ben almayayım kalsın… Benim alaylı halim bana yeter ve alaylı rahmetli ustalarım Ömer Acıoğlu, Mehmet Erdoğdu, Bedreddin Büdeyri, Aleaddin Büdeyri onlar gibi milyon tane okumuş eder!
Zaten düşünmek ve sormak lâzım… Ben o “Mühendis Bey” lere çok sordum da, cevabını alamadım!
*** Hangi bileğine, bilgisine, pratik deneyimine güvenen mühendis; gidip bir servise müdür olup, her ay dertsiz 7-8.000.- TL maaşı cebine atmak, adam gibi 09:00 – 18:00 mesai, adam gibi hafta sonu ve yıllık tatil yapmak dururken,
– Gider de tercümanlık yaparak, ne olacağı belirsiz ticari şartlar altında iğneyle kuyu kazarak nafakasını kazanmaya kalkar ki!?
Ben şahsen “Ben bu işleri biliyorum, okuluna gerek yok!…” aptallığını sergileyip, Gazetecilik ve Halkla ilişkiler ile kısa yoldan hayata atılmak yerine, kaydımı yapıp sonra sildirdiğim Şişli Mühendisliğe gitseydim ve de bir mühendis olsaydım, sonra da kalkıp çevirmenlik yapsaydım, kendimi dünyanın bir numaralı salağı ilân ederdim…
Soru 13: Önerileriniz/ ek görüşleriniz
Önerim ve ek görüşüm yok! Zaten hepsini yazdım “gayet kısa bir şekilde”!
Çeviriyi Google Translate ‘e yaptırıp para kazananlar ile onları çevirmen yerine koyan simsarlar var olduğu müddetçe, bu tezgâh kolay-kolay değişmez!
Bir cahil çevirmenin yaptığı işi bir uzman çevirmene tashih ettirip de sayfasına 50 kuruş, 1 lira önerildiği müddetçe de bu iş düzelmez!
Bir uzmanın bir çeviriyi yeniden yapmasının, o çeviriyi düzeltmesinden daha kolay olduğunu kavrayıp da, işi bir defada ve en iyisiyle bitirmenin en doğru yol olduğu anlaşılmadığı müddetçe böyle gelmiş, böyle gider!
Mini eteği çok kısa diye “düzeltmen” olarak alınan sosyal bilimler mezunu (onu da Allah bilir, ortada diploma falan yok çünkü, mini eteklinin lâfı yeterli!) kıza benim teknik çevirilerimi okusun da Türkçemi düzeltsin diye yetki verilirse, bu iş düzelmez!
Özetle bu işler, kısa ve orta vadede düzelmez!
Zaman içinde, yıllar sonra, belki bir şeyler rayına oturur, onu görmeye de benim ömrüm vefa etmez!
Düşüncelerime değer verip sorduğunuz için çok teşekkür ederi, başarılar dilerim.
Saygılarımla.
Kadir Muhtar Göğüş
Gazeteci – Çevirmen