Misafir Umduğunu Değil…
Emre Ishak tarafından 08 Ocak 2013 tarihinde Dragosfer dergisinde yazılmıştır.
Spor çevirmenliği denince akla bir futbolcu veya teknik direktör ile onun yanında basın açıklamasını çeviren bir tercüman gelir. Yıllardır alıştığımız bu görüntü bilinçaltımızda o kadar büyük bir etki bırakmıştır ki sporun sadece futboldan ibaret olduğunu düşünürüz. İşin aslı ise tamamen farklıdır. Nerden mi biliyorum? İşte size kanıtı: Forbes dergisinin spor alanında marka değeri sıralamasına yönelik yaptığı bir araştırma çok ilginç sonuçlar ortaya sunmaktadır. 2007 yılında yapılan bu araştırmaya göre futbolun en büyük uluslararası organizasyonu olan Dünya Kupası marka değeri olarak ancak 3. sıra ile yetinmektedir. Spor, futboldan ibaret olmadığı gibi spor tercümanlığı da çok geniş bir terim olup takım tercümanlığı ve oyuncu asistanlığı bu alanın birer alt dalıdır. Böyle baktığımızda gölden çıkıp denize dalmış oluyoruz.
Türkiye’de de durum farkı değildir. Futbolun revaçta olması farklı turnuvaların ülkemize uğramadığı izlenimini uyandırsa da, gerçekler çok farklıdır. Son 10 yılda yapılan girişimler sayesinde ülkemiz çok sürpriz turnuvalara ev sahipliği yapmıştır. Dünya Basketbol Şampiyonası (2010 – İstanbul), Türkiye Grand Prix ( 2010 – İstanbul), Dünya Üniversiteler Kış Oyunları (2011 – Erzurum), Avrupa Gençlik Olimpiyatları (2011 – Trabzon), 11. Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası (2012 – İstanbul), Turkish Airlines World Golf Final (2012 – Antalya) ve WTA İstanbul Tenis Turnuvası (2012 – İstanbul) bu organizasyonlardan en önemlileridir. Victoria Azarenka, Maria Sharapova, Serena Williams, Kevin Durant, LeBron James, Kobe Bryant ise bu organizasyonlarla ülkemize ayak basan sporculardan sadece bazılarıdır.
Misafir Umduğunu Değil Bulduğunu…
Uluslararası spor organizasyonlarına ev sahipliği yapabilmek için belirli bir altyapıya sahip olmak birinci kuraldır. Spor tesislerinden tutun, şehir içi ulaşım imkanlarına kadar birçok alanda yeterlilik gerekirken Türkiye’de bazı aktörler vardır ki tasarruf edilmesi gereken ilk kalem olarak görülür: mihmandar, tercüman ve anonsçu. Unutmamalı ki bu aktörler organizasyonel anlamda uluslararası bir etkinliğin işleyişinde hayati önem taşır. Fernando Alonso gibi, Tiger Woods gibi isimleri ağırlarken bir organizasyonun aynı zamanda ticari bir etkinlik olduğunu unutup gerçek manada bir “ev sahibi” gibi davranmaya kalktığımızda doğal olarak sporcuyu da “misafir” gibi ağırlama çalışıyoruz. Bu durumda o sporcunun tercümanı olarak da olsa olsa bir “tanıdık” tahsis ediliyor. Anlıyorsunuz ya, misafir umduğunu değil, bulduğunu…
O halde, 2020 Yaz Olimpiyatlarına aday olduğumuz şu günlerde kendimize sormamız gereken sorular arasında neler olmalıdır?
1- Basın toplantılarındaki ardıl çeviri ve resmi konuklar için refakat çeviri hizmetinin nasıl karşılanacağı,
2- Grup halinde gelen ülkeler için mihmandarlık hizmetinin nasıl sunulacağı,
3- Çeviri açısından tam bir kaos yaşanacak bu ortamda bir de spor medyası için gerekli olan yazılı çeviri hizmetinin nasıl karşılanacağı en önemli sorulardır.
Organizasyon geçmişine baktığımızda bu hizmetlerin bir kısmı profesyoneller tarafından karşılanırken, bir kısmı da gönüllülük sistemiyle karşılanmaktadır. Ancak, bu noktada iki sorun daha baş göstermektedir. Birincisi, gönüllülük sistemi ülkemize çok yabancı bir yaklaşımdır. Kültürel ve donanım olarak vasıflı gönüllülerimiz bulunmamaktadır. İkincisi ise profesyonelleri ilgilendiren kısımdır. Uluslararası spor etkinliklerinin reklam, prestij ve turizm getirilerini fark eden ülkelerin bu tarz organizasyonlarda görev alabilecek vasıflı ekipleri vardır. Türkiye’de bu tarz işleri yolda kalan aracı iteleyerek benzin istasyonuna götürme mantığıyla hallettiğimiz için durum pek de iç açıcı değildir. Bu kadar önemli organizasyonlara kalkışan bir ülke olarak birkaç tercüman ve gönüllü ile bu tarz organizasyonları atlatamayacağımızı kabullenmeliyiz. Aksi taktirde başarı ile gelen her organizasyon, prestij kaybı ile geri gidecektir. WTA İstanbul Teniz Turnuvası’nda yaşandığı gibi Türk seyirciye İngilizce röportaj dinletip daha sonra da “Biz bu işi hakkıyla yapıyoruz” diyerek sadece kendimizi kandırabiliriz.
Bu konuda Mersin 2013 Akdeniz Oyunları’nı yakından takip eden Mersin Üniversitesi Fransızca Mütercim-Tercümanlık bölümü öğrencisi ve TÜÇEB Akdeniz Bölge Temsilcisi Nurşen Özgür şu yorumları yapıyor:
Organizasyonda sizce ne gibi aksaklıklar yaşanıyor?
“Organizasyonlarda çalışmak ya da çalıştırılmak üzere seçilen ekiplerin, özellikle mihmindar görevini üstlenecek kişilerin seçimlerinde yeterince titiz davranılmadığı göze çarpan en büyük hatalar arasında.”
Peki sorun nerede?
“Açık ki; dili bilmek ya da tanıyor olmak, mihmandarın çeviriyi yapabilmesine yeterli değildir. Sözlü çeviri yapabilecek bu kişilerin özenle, gelecek misafir ekip ve ekiplerin konuşmayı tercih ettiği dile göre şekillendirilmesi ve pratikliğin ön planda olması göz ardı edilemeyecek şartlardır. Örneğin; daha çok Fransızca’nın etkin olacağı bir organizasyonda, tercümanların ya da görev alacak ekiplerin Fransızca konuşan görevli sayısı normal olarak İngilizce konuşan görevli sayısından fazla olmalıdır. Maalesef, ülkemizde henüz herhangi bir organizasyonun gerektirdiği dilin aksine sadece İngilizce ile biz bu işi kotarırız mantığı ile yaklaşılması, organizasyonların kalitesini en çok etkileyen faktörler arasında”.
Organizasyon hatalarındaki bir diğer önemli konu ise, gönüllülerin eğitimi.
“Gönüllülük adı altında gerçekleşen bu emir komuta zinciri, kişilerin nasılsa gönüllüyüm, ben yapmasam başkası yapar mantığı ile işini yapmamasına ya baştan savma yapmasına neden oluyor. Ekiplerin disiplinli çalışmaları konusunda eğitilmeleri ve sorumluluk bilincinin aşılanması, organizasyon başarısını en azından yönetim düzeyinde bir nebze de olsa iyileşmeye götürecektir.”
O Halde…
Türkiye’de futbol maçı izleyen herkesin spor ordinaryüsü olduğunu düşünürsek, futbol izleyenler kümesi ile herhangi bir yabancı dil bilenler kümesinin kesiştiği grup elbette spor çevirmenleri kümesidir gibi düz bir mantık yürütebiliriz. Ancak, olay bu kadar basit değildir ve olmamalıdır.
Bu doğrultuda sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta sanal bir dernek kurduk. Etkinliklerimizin ilki olarak da 17 Aralık’ta Emre Demirtaş, Altuğ Günaydın, Tuğkan Keçecioğlu, Ali Yavuz gibi değerli takım tercümanları ve Mustafa Özben ile Mustafa Kıran gibi sürpriz konuklarla Boğaziçi Üniversitesi’nde BÜÇEV – Türkiye’de Spor Çevirmenliği Konferansı’nı düzenledik. Derneğin en kısa zamanda yasal olarak kurulması için de girişimlerimiz sürmektedir. Daha sağlıklı çevirilerin yapıldığı ve çevirmenlerin haklarının korunduğu günler dileğiyle.