ÇEVİRİ/TERCÜME TARİHİ
İnsanlık tarihinde farklı diller kullanılmaya başladığından beri çeviri/tercüme ihtiyacı oluşmuştur. Tarihe bakıldığında konuşma dillerinin yüz bin yıl öncesine dayandığı görülmektedir, 90-100 bin yıl öncesinde bulunmuş olan kemik zıpkınları ve Güney Afrika’da gün ışığına çıkartılmış mağaralarında bulunmuş olan 120 bin yıl önceki aşı boyaları, ilk Homosapiensin bir konuşma dilini kullandığını kanıtlar niteliktedir, çünkü insanların neyi neden yaptıkları hakkında konuşmadan, vücutlarını boyamaları ve karmaşık aletler yapmaları düşünülemez. Bu süre zarfında diğer insan soyları da bazı konuşma yetenekleri geliştirmiş olmalılardır. Dillerin yaklaşık olarak 100.000 yıl önce ortaya çıktığı ve farklı toplumlarda farklı biçimlerde ilerlediği, yazının ise bundan yaklaşık 5.000 önce bulunduğu düşünülürse çeviri/tercümenin oldukça eskilere dayandığı söylenebilir. Bu durumda ilk yaşam biçimi olan kabileler arasında ticari ilişkiler veya egemenlik kavgası amacı ile ilk çevirilerin sözlü çeviri/tercüme olduğu rahatlıkla söylenebilir. Farklı dilleri kullanan toplumların arasında yapılan sözlü veya yazılı anlaşmaların yazılı olarak bulundurma ihtiyacı ilk çeviri/tercüme örneklerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bulunan ilk yazılı çeviri/tercüme örneklerine Sümerlilerde rastlanır.
Bu süreçten sonra 9-10. Yüzyıllara kadar tercüme/çeviri süreci genelde dinsel metinlerin diğer dillere aktarımında kullanılmıştır. Örnek vermek gerekirse, İbranice dilinden eski yunanca diline tercümesi yapılmış olan Eski Antlaşma MÖ 247 yılında gerekleşmiştir, MÖ 196 yılındaki Rosetta Taşı’nda ise aynı metnin iki dilde de yazılmış olduğunu (Hem Mısır dilinde hem de Yunanca) görmekteyiz. Bu sayede Mısır hiyerogliflerinin çözülmesinde çok büyük bir yol kat edilmiştir.
Orta Çağ geldiğinde ise çeviri ve tercüme işlemleri genelde sadece kilise bünyesinde yapılmaktaydı. 10. Yüzyıla baktığımızda Bağdat’ta çeviri ve tercümenin önemli bir yer tuttuğunu gözlemlemekteyiz. Bağdat’ta yapılan bu çeviriler ile Avrupa insanının Eski Yunan metinleri ile tanışmaları sağlanmıştır. Latince ve İspanyolcadan da Arapçaya birçok çeviri yapılmış ve de bilimin, ticaretin ve aydınlanmanın karşılıklı olarak güçlenmesine sebep olmuştur.
1450 yılından sonra matbaanın keşfi ile çeviri ve tercüme çalışmaları büyük bir hızla artış göstermiştir. Dindeki reform ile birlikte Latince metinlerin Almanca’ya çevrilmesi ile çeviri ve tercümenin önemi büyük ölçüde artmıştır.
17 ve 18. Yüzyıllarda özellikle edebi eserlerin çevirilerine başlanmıştır.
Çeviri/Tercümenin ne olduğu, nasıl olması gerektiği konusundaki düşünceler 19.yüzyılda iyiden iyiye oturmuştur. 20. yüzyılla birlikte gerçekleşmiş olan sanayi devrimi ve devletlerarası teknik, ticari, politik ilişkilerin artışıyla birlikte çeviri/tercüme alanında özel alan çevirisi kavramı ortaya çıkmıştır. Günümüzde ise çeviri teknolojinin, otomatik çeviri programlarının, internetin, bilgisayar tekniklerinin vs büyük artış göstermesi ile bambaşka bir boyutta karşımıza çıkmaktadır, çeviri/tercüme bilimi olarak olgunlaşan çeviri kuralları ise üniversitelerde bölüm olarak okutulmakta olup, deneyimli ve iyi eğitim görmüş çevirmenler yetişmektedir.